Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 6 Ocak’ta 2025 yılını “Aile Yılı” olarak ilan ettiğinde, bunun ne anlama geldiği henüz net değildi. Yanıtı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, sosyal medya hesabından verdi:
“Vatandaşların bir aile içinde güvenle yaşamanın mutluluğunu hissedecekleri bir yıl.”
Göktaş’a göre bu “güvenli yaşam” amacına ulaşmak için hükümet kapsamlı çalışmaları hayata geçirecekti.
13 Ocak’ta da Erdoğan aile yılının diğer detaylarını Aile Yılı Tanıtım Programı'nda açıkladı; evlenme oranlarını yükseltmek, nüfusu artırmak için ekonomik ve sosyal yardımlar yapılacaktı.
Güvenlik mi dediniz?
Aile Yılı kapsamında çeşitli sosyal destek paketleri açıklanırken akıllardaki en önemli sorulardan biri kadınlar için güvenliğin gerçekten sağlanıp sağlanamayacağıydı. Zira, sadece bir yıl önce 2024’te en az 396 kadın öldürülmüş, 259’unun ölümüyse şüpheli bulunmuştu. Söz konusu kadın cinayetlerinin 280’i aile içinde, evli oldukları erkek, baba, oğul veya bir akraba tarafından işlenmişti.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) Kadın Meclisleri Temsilcisi Avukat Esin İzel Uysal, Fayn’a Aile Yılı’nı değerlendirirken Medeni Kanun’un tartışmaya açılması, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu’nun uygulanmaması gibi politikaların, kadınların kendilerini güvende hissetmemesine yol açan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirdiğini anlattı.
14 Mayıs 2023’te yapılan genel seçimlerde “6284’ü zararlı maddelerinden ayıklayacağız” söylemlerinin kullanıldığını hatırlatan Uysal, 2023 yılı Mayıs ayının en çok kadın cinayetinin işlendiği ay olarak kayda geçtiğini de söylüyor:
“Rakamlarda çok ciddi bir yükseliş oldu. Dolayısıyla biz bu verileri niye raporluyoruz, niye kamuoyu ile paylaşıyoruz? Çünkü her birini anlamlandırdığımızda, anlamlandırmaya çalıştığımızda, analiz ettiğimizde o dönemdeki siyasal söylemlerle ülkenin öne çıkan gündemiyle bir arada etkilendiğini, ona göre şekillendiğini görüyoruz.”
Aile Yılı neleri kapsıyor?
2025 Aile Yılı yalnızca güvenlikle sınırlı değil. Ailenin güçlendirilmesi için ekonomik ve sosyal desteklerin artırılması, aile içi iletişim programlarının yaygınlaştırılması ve çocuk bakım hizmetlerinin iyileştirilmesi planlanıyor. Evlenme oranlarını artırmak ve doğurganlık oranındaki düşüşü tersine çevirmek için çeşitli teşvikler de gündemde.
Buna göre, Evlenecek Gençlerin Desteklenmesi Projesi kapsamında 18 yaşını doldurmuş, 30 yaşından gün almamış gençlere evlilik kredisi verilecek. Ancak Aile ve Gençlik Fonu’nun verdiği krediden faydalanmak için bazı koşulları sağlamak gerekiyor.
Yeni evlenecek gençlerin kredi almak için taşınmaz mülk sahibi veya bir yerin hissedarı olmaması gerekiyor. Ayrıca, çiftlerin son altı aylık toplam gelir ortalamasının ve son aya ait gelir toplamının asgari ücretin 2,3 katından fazla olmaması da şartlar arasında. Şartları sağlayan ve aile kurmak isteyen çiftler, faizsiz ve iki yıl geri ödemesiz, 48 ay vadeli, 150 bin liralık krediye başvurabilecek.
Başvuru yapan çiftler, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın evlilik öncesi ve sonrası sunacağı eğitim ve danışmanlık hizmetlerinden yararlanmayı da taahhüt etmek zorunda.
Evlilik başvurularında, çiftlerden herhangi birinin, aralarında devletin güvenliğine ve anayasal düzene karşı suçların da olduğu bir dizi suçtan mahkûm olmaması gerekiyor.
Bu kriterleri sağlayan çiftler resmî nikah tarihine en az iki, en fazla altı ay kala evlilik kredisi için başvuru yapabilecek.
Gereken kriterlere uygun olan çiftler, Aile ve Gençlik Fonu web sitesi üzerinden başvuru yapabiliyor. Çiftlerin projeye kabul edilip edilmediği nikah tarihine kadar belirlenmiş oluyor. Kabul edilen çiftlerin nikah sonrası, E-Devlet sistemi üzerinden evlilik beyanı yapması bekleniyor. Beyanı takip eden ayın 20'sinden sonraki ilk iş gününde kredi ödemesi gerçekleşiyor.
Aile kurmak isteyen çiftlere sunulan 150 bin liralık faizsiz evlilik kredisinin duyurusu yapıldığı andan itibaren bir hafta içinde 17 bin çift başvuru yaptı. En yoğun başvuru İstanbul'dan geldi. İstanbul’u Şanlıurfa ve Ankara takip etti.
İlk kez çocuk sahibi olanlara tek seferlik 5 bin TL verilecek
Teşvikler sadece yeni evlenecek çiftleri kapsamıyor. Aile ve Gençlik Fonu ödemelerinde çocuk sahibi olanlara da yardım edilecek. Yardım kapsamında ilk kez çocuk sahibi olanlara tek seferlik 5 bin TL verilecek. İkinci çocuk için her ay bin 500, üçüncü ve sonraki çocuklar için de her ay 5 bin TL yardım verilecek. Söz konusu yardımlar, çocuklar 5 yaşını doldurana kadar devam edecek.
Kadınlara esnek çalışma modeli
Öte yandan, Aile Yılı Tanıtım Programı’nda kadınlara yönelik esnek çalışma modelleri üzerine düzenleme yapılacağı da duyuruldu. Esnek çalışma modeline göre çalışanların çalışma saatleri kısalmayacak. Belirli meslek gruplarını kapsayacak modelde hangi iş gruplarının olacağı da kanunla tek tek tanımlanacak.
Bakan Mahinur Özdemir Göktaş, kadınların iş ve aile dengesini sağlamaları için esnek ve uzaktan çalışma modelleri, hibrit çalışma imkanları ile kreşlerin yaygınlaştırılacağını duyurdu. Yapılacak düzenlemelerin kadınların iş hayatına katılımını desteklemesi ve iş-yaşam dengesini güçlendirmesi hedefleniyor. Bu tip düzenlemelerden çocuklarına bakmak isteyen erkeklerin yaralanıp yararlanmayacağıysa netlik kazanmadı.
Peki bu teşvik ve yardımlar ne kadar geçerli?
Fayn’ın sorularını yanıtlayan Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Gülay Toksöz, çalışan annelerin sayısını artırmak için esnek çalışma modeli önerilmesinin beklenen sonucu doğurmayacağını düşünüyor:
“Çok uzun yıllardan beri kadın istihdamını artırmak için esnek çalışmayı söylüyorlar, yani anne hem çocuklarına baksın, hem de yarı zamanlı çalışsın. Türkiye'de bu bir norm haline gelmedi çünkü işverenler tam zamanlı işçi istiyor. Üstüne üstlük fazla mesai yapabilecek işçi istiyor. Yarı zamanlı çalışacak işçi talebi son derece kısıtlı.”
Toksöz, Türkiye'de eğitim düzeyi yükseldikçe özellikle üniversite eğitimi gören kadınların oranının erkeklerden daha yüksek olmaya başladığını da sözlerine ekliyor. Ancak çalışma hayatında yer almak isteyen genç kadınların işsizliği de bir o kadar ciddi bir sorun olarak ortaya çıkıyor. Ayrıca Toksöz’e göre, eşlerin ikisinin de çalıştığı durumlarda bile kreş hizmetlerinin pahalı olması çocuk sahibi olmak için bir engel. Zira kamusal ya da kurumsal hizmetler sağlanmadığı müddetçe çocukların mevcut ekonomik koşullarla özel kreşlere gitmesi çok zor:
“Çalışanların elde ettiği gelir düzeylerinin asgari ücrete yakın olduğu bu koşullar altında kimseyi daha çok çocuk sahibi olmaya ikna etmek mümkün değil.”
“150 bin kredi ancak beyaz eşyaya yeter”
Fayn, evlenmeyi planlayan ve yeni evli çiftlere de Aile ve Gençlik Fonu’na başvuru planlarını ya da mevcut koşullarda çocuklar için sağlanan yardım teşviğinin çocuk sahibi olma kararlarında etkili olup olmadığını sordu. Yanıtlar, Toksöz’ü doğrular nitelikte.
Fayn'ın görüşlerini aldığı isimlerin ilki, Tokat’ta yaşayan 27 yaşında kadın bir fizyoterapist. Nişanlısı ise 29 yaşında asistan hekim. Ağustos ayında evlenmeyi planlıyorlar. Ona göre, 150 bin TL kredi, yeni evlenecek çiftler için yeterli değil. Kaldı ki başvuru yapmak istese de kriterleri sağlamıyor. Çünkü geliri asgari ücretin 2,3 katından fazla. Ancak bu devirde evlenmek yine de zor.
“Eğer verilseydi [teşvik] inanın beyaz eşyayı anca tamamlayabilirsiniz. Böyle bir bütçeyle evlenmek imkansız. Yapamazsınız. Varsayalım uygun fiyata beyaz eşyalar halledildi. Mobilyalar için çok yüksek meblağlar isteniyor. En basitinden altın bile size yeterli olmayacaktır.”
Mevcut şartlarda en az üç ila dört yıl çocuk sahibi olmayı düşünmediklerini de sözlerine ekliyor:
“Ben çalışıyorum. Nişanlım çok yoğun çalışıyor. Böyle bir çalışmanın içinde bir bakıcı tutsanız zaten 20-30 bin liradan aşağı değil. O teşviklerle çocuğun bezi belki halledilebilir. O da belki. O yüzden en az 3-4 yıl çocuk düşünmüyoruz.”
Fayn’a teşvikleri değerlendiren ancak mesleği nedeniyle ismini vermek istemeyen bir başka kadın ise henüz bir yıllık evli. Kurdukları evin eşyalarını eşiyle birlikte aldığını söylüyor. Düğün masraflarını ise gelen altınları kendilerine destek olan ailelerine vererek kapatmışlar. Üstelik düğünün ardından bir yıl boyunca borç ödeyen çift, hâlen ihtiyaçlarının tamamını da karşılamış değil.
“Devletin teşviki ile çocuk yapmam”
Çocuk konusu ise yeni evli çift için ayrı bir muamma. “Böyle bir ödeneğin olması çocuk kararı vermemizi etkileyecek bir unsur değil.” diyor genç kadın. Kariyer planlarından ekonomik koşullara, çocuk bakımından çocuk yetiştirmeye kadar kafalarında birçok soru işareti var. En önemlisi ise kadının ekonomik bağımsızlığı:
“Çalışan bir anne ile büyüdüm. O yüzden bir kadın için ekonomik bağımsızlığın neleri değiştireceğini çok iyi biliyorum. Bunun kadının hayatından çok çocuğun hayatında birçok şeyi değiştirdiğini düşünüyorum. Devletin teşviki çok değerli tabii ki ama ona güvenerek yola çıkamam. Bugün var, yarın olmayabilir. İnsan yeri geliyor hayat arkadaşına güvenemiyor. Çocuk konusunda ekonomik olarak her şeyden önce kendime güvenmem gerekiyor.”
Türkiye’de doğurganlık trendi düşüyor
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2023 yılı doğum istatistiklerine göre, toplam doğurganlık hızı, 2001 yılında 2,38 çocukken 2023 yılında 1,51 olarak gerçekleşti. Yani, bir kadının 15-49 yaş grubunda doğurgan olduğu dönem boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 2023 yılında 1,51. Bu rakam, doğurganlık yenilenme düzeyi olan 2,1’in altında.
Üstelik bu sadece Türkiye’de gözlemlenen bir trend değil. Fayn’a doğurganlık hızına dair değerlendirmede bulunan Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Sosyal Araştırma Yöntemleri Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlknur Yüksel-Kaptanoğlu’a göre, Avrupa'da başlayan doğurganlık düşüşü, 1980'lerden itibaren demografik geçiş kuramına uygun şekilde dünyanın birçok bölgesinde kendini göstermeye başladı.
Amerika ve Asya ülkeleri de dahil olmak üzere birçok ülkede doğurganlık oranı 2,1'in altına düştü. Öyle ki bu oran Güney Kore’de 1’in altında.
Kaptanoğlu, doğurganlık oranlarındaki bu düşüşte en önemli faktörlerin başında eğitim seviyesinin yükselmesi, kadınların haklarının farkında olması ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki farkındalıkların artması olduğunu söylüyor.
Eğitim seviyesindeki artış, evlilik yaşının ertelenmesine yol açıyor.
Kaptanoğlu, Türkiye’de 2024’ün son günlerinde Aile Enstitüsü ve Nüfus Politikaları Kurumu’nun kurulmasının altında doğurganlık oranlarının artırılması, ailenin bir arada tutulması ve ne tarz teşviklerin verileceğinin belirlenmesi gibi amaçların planlandığını vurguluyor. Ancak Avrupa’da bile milyonların harcandığı sosyal politikaların, doğurganlık trendini çok etkilemediği kanaatinde. Söz konusu deneyimlerin Türkiye için de geçerli olduğunu söyleyen öğretim üyesi, artış için uzun vadeli bir plan yapılması gerektiğini savunuyor:
“Uzun vadeli bir plan yapmak gerekiyor. Gerçekten iş ve aile uyumunun sağlanmasına destek olunması önemli. Bunun yanı sıra çocuk bakım hizmetlerinin artırılması ama en önemlisi bütün bu çözümlerin haklar temelinde yapılması gerekiyor. Ancak biz Türkiye'de şu anda biraz kadın haklarını aile içinde sadece aileyi önceleyen bir yerden yapıldığını görüyoruz. Bu da kadınları ikna etmiyor.”
“Kusursuz aile yoktur”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aile Tanıtım Programı’nda yaptığı konuşmada LGBTİ+ politikaların aile kurumunu hedef aldığını iddia etmişti. Erdoğan’a göre, dijital platformlardaki içerikler kültürel erozyona yol açıyor, LGBTİ+'lar bu platformlar aracılığıyla alan kazanıyor.
Peki LGBTİ+ bireyler gerçekten aile kurumunu bozuyor mu?
Bu soruyu Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği (Gala-der) kurucusu ve yönetim kurulu üyesi Nedime Erdoğan Fayn için cevapladı.
LGBTİ+'lara yönelik nefret söylemlerinin giderek arttığına dikkat çeken Gala-der kurucusu, her çevreden, iktidarı desteklemiş ailelerin de aralarında olduğuna işaret ediyor. “Türkiye nasıl bir çeşitliliğe sahipse LGBTİ+'lar da aynı çeşitliliğe sahip, onların aileleri de aynı çeşitliliğe sahip.” diyen dernek kurucusu, aile kurumunun sadece çocuklar, eş ve eşler arasında oluşmuş bir kurum olarak nitelendirilmemesi gerektiğini vurguluyor.
Nedime Erdoğan’a göre, yalnız ve çocuklu kadınlar, yoksulluk nedeniyle ev nüfusu kalabalık olanlar, tek çocuklu olanlar da tanımlanan aile kurumuna dahil değil:
“İdeal diye sunulan aile biçiminin aslında kusursuzluk taşıdığı savunuluyor. Oysa kusursuz bir aile yok. Her gün bunu gazete sayfalarında, sosyal medyada, haberlerde izliyoruz. Biz aile kurumunu gizlenen, sorunları örtülen, baskılanan, yasaklanan bir kurum olarak inşa edersek zaten görünen yüzünden hiçbir şey anlamayız. Bu toplum da anlamaz.”
2025 Aile Yılı, hükümetin aileyi destekleme hedeflerini ortaya koyarken, toplumun farklı kesimlerinden gelen eleştiriler, bu yılın kapsayıcı ve çoğulcu bir anlayışla ele alınması gerekliliğini gözler önüne seriyor.
Ekonomik koşullar, toplumsal farklılıklar ve kadın haklarına verilen önem yok sayıldığı müddetçe sürdürülebilir politikalardan söz etmek çok da mümkün görünmüyor.