Türkiye’de Kürt Sorunu’nun çözümü yıllar boyunca, çeşitli hükümetler döneminde çeşitli şekillerde denendi.
Kimi zaman askeri yöntemlerle, kimi zaman Kürtçe şarkılarla, türkülerle.
2005’de başlayıp, 2015’te biten, çeşitli aşamalardan geçen ve burada anlattığımız süreç, kamuoyuna açık olarak yürütülmüştü. Bu nedenle farklıydı ve bir ilkti.
Bazıları o sürece Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi demişti, bazıları da Çözüm Süreci adını takmıştı.
Çok emek verildi ama sonu iyi olmadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Ağustos 2015’te onu buzdolabına kaldırdığını söyledi.
O zamandan bu yana buzlukta.
Bahçeli yapar, Ankara anlamaya çalışır
Herkesi hayretler içinde bırakarak buzluğun kapısını açansa MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli oldu. Bahçeli, adına Çözüm Süreci denmesini istemeden, yeni bir girişimin, denemenin ya da benzeri bir şeyin peşinde.
O şeyi, artık her neyse o, kendi diliyle, şaşırtan önerilerle şekillendiriyor.
Ankara’daki siyaset ve bürokrasi erbabının önemli bir kısmı da ne olup bittiğini anlamaya çabalıyor.
Başkent’teki yaygın inanışa göre, olanı biteni gerçekten bilenler varsa sayıları iki elin parmağını geçmiyor.
Ama sonuçta, henüz nereye varacağı kestirilemese de fitili ateşlenen bir tartışma var elimizde.
TUSAŞ saldırısına rağmen farklı bir başlangıç
Adı henüz konulmamış, nereye varacağı hatta varıp varamayacağı belli olmayan bu “tartışmanın” kolay yürümeyeceği 23 Ekim’de öğleden sonra Ankara Kahramankazan’da bulunan savunma sanayii şirketi TUSAŞ yerleşkesine gerçekleştirilen terör saldırısı ile ortaya çıktı.
Güvenlik birimleri saldırıyı PKK’nın gerçekleştirdiğini söyledi. Bir önceki süreçte de benzeri sabotajlar görülmüştü.
Hep olur.
İsteyeni, bekleyeni, umut edeni kadar, istemeyeni, olmasın diye uğraşanı çoktur bu denemelerin.
Ama sanki bu sefer başka türlü başlıyor.
TUSAŞ saldırısından sonra gelen mesajlar da buna delalet ediyor.
DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, "Provokasyon her tarafından belli olmaktadır." dedi, saldırıda hayatını kaybedenlere başsağlığı diledi.
Bir önceki sürecin baş aktörlerinden Selahattin Demirtaş, “Demokratik siyaseti ve barış arayışlarını itibarsızlaştırmaya, iradesiz kılmaya yönelik hiçbir yaklaşımı kabul etmeyeceğiz. Herkes hesabını kitabını buna göre yapmalıdır. Barış isteyenlerin sesinin, kimden gelirse gelsin bu defa bastırılmasına asla izin vermeyeceğiz.” diye yetişti.
Bahçeli de “Hiçbir hain ve hasmane hesap tutmayacak, hiçbir kanlı ve kalleş proje milli birlik ve kardeşliğimizin karşısında tutunamayacaktır.” dedi. Bu açıklaması, Bahçeli’nin saldırıyı, bir gün önce 22 Ekim’de başlattığı tartışmaya karşı bir eylem olarak gördüğünü ve geri adım atmayacağını da ortaya koyuyor.
Birçok açıdan ama özellikle zamanlaması açısından dikkat çekiyor. Saldırı, Bahçeli’nin açıklamalarından sonraya olduğu kadar, Abdullah Öcalan’ın ailesinden birisiyle 43 ay sonra yaptığı ilk yüz yüze görüşme gününe denk geldi.
DEM Milletvekili ve yeğeni Ömer Öcalan, Abdullah Öcalan ile 23 Ekim’deki görüşmesini X hesabından duyururken aynı zamanda ilk mesajını da paylaşmış oldu.
“Bu ziyaret aile görüşmesi kapsamında gerçekleşti. Sayın Öcalan görüşmede genel siyasi gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulunarak kamuoyuna şu mesajın iletilmesini istedi: 'Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim.'"
Bahçeli yaptı mı tam yapar
MHP’nin Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, 22 Ekim 2024’te, MHP Grup Toplantısından kısa süre sonra X hesabından şu paylaşımı yaptı: