Önce “Yeşil Yol”, sonra HES’ler ve sonu gelmeyen vahşi madencilik projeleri…
Karadeniz’in her bir yanı, yıllardır acımasızca talan ediliyor. Köylüler ve çevrecilerse, doğa için direniyor, vazgeçmiyor. Reşit Kibar da vazgeçmeyenlerden biriydi. Artvin Hopa’da, Cankurtaran Ormanı’nın talan edilmesine karşı yıllardır en önde mücadele ediyordu. “Burada bir ağaç düşerse, benim selam okunur” demişti. İş makinelerinin ormana girdiği ilk gün, ilk ağacı devirdiklerinde, onları durdurmak isterken vuruldu.
Cinayetten yedi ay sonra görülen davanın ilk duruşmasında, Türkiye’nin dört bir yanından destek vardı. Duruşma, salon yetersizliği nedeniyle ertelendi.
Kimdi Reşit Kibar, korumak için canından olduğu Cankurtaran nasıl bir yerdi? Ne istediler Cankurtaran Ormanı’ndan, Reşit Kibar’dan, Artvin’den, Karadeniz’den? Rant uğruna öldürülen bir insan için adalet bu kez tecelli eder mi?
Reşit Kibar kimdi?
Reşit Kibar, doğma büyüme Artvin Hopalı bir tır şoförüydü. 46 yaşındaydı. Yirmi yıllık evli ve üç çocuk babasıydı. Ailesiyle birlikte çocukluğundan beri kışları Hopa merkezde, yazları da yemyeşil bir köy olan Çifteköprü’de geçiriyordu.
Çifteköprü Köyü’nün hemen yakınında, Hopa ve Borçka ilçeleri sınırları arasında kalan Cankurtaran Ormanı, köylüler için hayat demekti. Binlerce gürgen ağacının bulunduğu, 170 dönümlük bir orman…
Cankurtaran Ormanı için ilk büyük tehdit, dört yıl önce Orman Bölge Müdürlüğü’nün bölgede taş ocağı işletilmesi için ihale açmasıyla başladı. İhaleyi Bünyamin Merttürk’ün sahibi olduğu “İçkale Firması” aldı.
Reşit Kibar’ın da aralarında bulunduğu köylüler, taş ocağına karşı birlik oldu. Köylülerin günlerce süren direnişi ve orman nöbetleri sonucu, taş ocağı projesi iptal edildi. Ancak tehlike geçmiş değildi.
Tehdidin adı bu kez, turizm amaçlı mesire alanıydı. Bungalov evler, kır lokantası, macera parkı, yöresel ürün satış yerleri gibi çok kapsamlı bir projeden bahsediliyordu. Orman Bölge Müdürlüğü yine ihale açtı.
İhale, daha önce taş ocağı ihalesini alan “İçkale Firması”nın sahibi Bünyamin Merttürk’ün akrabası olan ve sürekli birlikte iş yaptıkları Yunus Merttürk’ün “Yapısoy Beton Firması”na verildi. Yani neredeyse aynı firmaya. “Turizm bir kılıf, asıl amaç maden” diyen köylüler için yeni bir direniş başladı.