Önce “onun ajansına kayıtlı olmayan oyuncular iş bulamıyor, bu da tekelleşme” diye rekabet düzenlemelerine aykırılıktan soruşturma açıldı ardından da “ünlü bir oyuncu ve şarkıcı sevgilisi aracılığıyla iş adamına şantaj yapılıyor” iddiaları ortaya atıldı.

Her iki soruşturmadan şimdilik sonuç çıkmamışken Barım bu sefer de üstünden 12 yıl geçmesine rağmen muhaliflere yönelik soruşturmalarda sandıktan çıkartılan Gezi eylemleriyle ilişkilendirildi. 

Ayşe Barım “hükümeti yıkmaya teşebbüsle” suçlanarak tutuklandı. 

Barım gözaltındayken adliyeye tanık sıfatıyla çağrılan Halit Ergenç ve Rıza Kocaoğlu hakkında da ifadeleri alınır alınmaz soruşturma açıldı. 

Zira özgür iradeleriyle verdikleri, “Biz Gezi’ye kendi isteğimizle katıldık, Barım bizi örgütlemedi” yönündeki ve savcılığın iddiasını desteklemeyen ifadeleri yalancı tanıklık olarak değerlendirildi.

Tekelleşmeden başlayıp şantaja, oradan da hükümeti yıkmaya teşebbüse uzanan bu soruşturmalar başka soruları beraberinde getiriyor. 2025 yılında değeri bir milyar dolara çıkması beklenen dizi piyasasından pay kapmaktan, kültürel alanda da iktidar kurma çabasına kadar çeşitli teorilerin tartışılmasına neden oluyor. 

Fatih Aksoy: “Dizi sektöründeki o pastayı biz her gün yeniden yapıyoruz”
Dizi sektöründe tekelleşme, kültürel iktidarı ele geçirme çabası mı var? Yoksa ABD’den sonra dünyanın ikinci büyük dizi ihracatçısı Türkiye’de pastadan pay kapma yarışı mı? Sektörde aslında ne oluyor, ne olmuyor? Yapımcı Fatih Aksoy’a sorduk.

Kartalkaya’daki otel yangınının sorumlularının kim olduğu, hayat pahalılığı, işsiz üniversiteliler ordusu, yüksek ev kiraları, asgari ücretlinin ve emeklinin açlık sınırının altında kalması gibi sorunlar tartışılmayı beklerken, gündeme getirilen bu soruşturmanın aşamalarını Fayn derledi. 

Malum kuşların eylül mesaisi

Her şey 26 Eylül 2024 tarihli bir köşe yazısıyla başladı. 

İktidara yakın yazar, yorumcu Fuat Uğur, TV100 kanalının internet sitesinde, Rekabet Kurulu müfettişlerinin dizi sektöründeki bazı yapım şirketlerinin ofislerini bastığını ve haklarında inceleme başlattığını anlatıyordu.

Uğur, “TV kanallarında ve dijital platformlarda hep aynı isimlerin oynadığını, bir mafya sistematiği olduğunu" yazmıştı.

Yazısında birisine "mama" lakabını takmıştı:

"Özellikle bu sektörü elinde tutan ve öne çıkan birkaç isim var. Aralarındaki en güçlüsü ise oyuncu kılığındaki yeteneksiz ve çapsız kızları adeta MAMA gibi pazarlayan o işkadını. Misal bu kızlardan birinin neredeyse sıfır izlenen bir dizisinin üçüncü sezonunu dijital platformlara yaptıracak denli güçlü. Kızlardan birini bir eşcinsel şarkıcıyla sevgili gibi lanse edip şarkıcının iş adamı sevgilisinden (görüntüyü kurtarmak için) 5 milyon dolar tırtıklayan da o."

Yazıda “mama” olarak tarif edilen kişinin dizi-film sektörünü çeşitli yöntemlerle domine ettiği, hangi oyuncuların hangi dizi ve filmde oynayacağına karar verdiği öne sürülüyordu. 

Fakat bu yazıdaki konular gündem olmadı. Ta ki aylar sonra bazı sosyal medya hesapları, bu yazıdan belli başlı kesitleri sosyal medyada dolaşıma sokana kadar.

İlk işaret fişeğini çakan sosyal medya hesapları, TRT ve Turkuvaz Medya’da etkili olan ve Pelikan diye adlandırılan gruba yakın isimlere aitti.  

Bu hesaplar, yazıda “mama” olarak tarif edilen kişinin Ayşe Barım olduğunu öne sürdüler. 

Sosyal medyadaki paylaşımları ihbar kabul ettiğini açıklayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 10 Ocak’ta Ayşe Barım hakkında soruşturma başlattı. 

13 Ocak’ta Ayşe Barım hakkında kaçma ihtimali olduğu gerekçesiyle yurt dışı çıkış yasağı konuldu.

Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) Barım’ın şirketinin hesaplarını incelerken, ünlü oyuncu Serenay Sarıkaya ifadeye çağrıldı. 

Çünkü Fuat Uğur’un yazısında eşcinsel şarkıcı diye bahsettiği isim sosyal medyadaki troll hesapların iddialarına göre Mert Demir, kadın sevgili rolü yaptığı öne sürülen ünlü ise Serenay Sarıkaya idi.

Yani bu üç isim de bir iş adamına şantaj yapmakla suçlanıyordu.

15 Ocak’ta tanık sıfatıyla ifadesi alınan Serenay Sarıkaya söz konusu iddiaların doğru olmadığını belirtti ve iddiaları ortaya atanlardan da şikayetçi oldu.

Ayşe Barım hakkındaki tekelleşme ve şantaj soruşturması böylece tıkandı. İddiaların gündeme gelmesiyle birlikte sosyal medyada mağdur olduğunu duyuran oyuncuların ifadesi yeterli olmadı.

Çünkü oyuncu Deniz Işın gibi mağdur sıfatıyla çağırılanlar Barım’dan şikayetçi olmuyordu. 

Savcılığın her zamanki kılavuzu

Tekelleşme ve şantaj iddialarını unutan iktidara yakın medya, bu kez konuyu Gezi olaylarına kadar götürdü.

Barım’ın ajansındaki oyuncuları, Gezi Parkı eylemlerine ve Ekrem İmamoğlu’nun Yenikapı Mitingi’ne katılmaya zorladığı yazıldı.

Birçok konuda olduğu gibi iktidar medyasının haberlerinin ardından savcılık harekete geçti. 

24 Ocak Cuma günü, Ayşe Barım’ın ev ve işyeri basıldı. Aramaların ardından da gözaltına aldı…

Barım 12 yıl sonra 2013’teki Gezi eylemlerini planlamakla suçlanıyordu.

“Hükümeti yıkmaya teşebbüs suçundan” emniyete götürülen Barım hakkındaki “delil” ise Gülen örgütü polislerinin hazırladığı Gezi Davasının ek klasörlerinde bulundu.

Oyuncuların bildirisine karşı çıkan Barım

O dönem Gezi eylemlerinde etkili bir isim olan oyuncu Mehmet Ali Alabora’nın telefonları dinlemeye alınmıştı.

O dinlemelere iki kez Ayşe Barım da takılmıştı.

İkisi arasındaki konuşmalar 19 Haziran 2013 tarihli… 

Aynı gün 15'er dakika arayla biri 42 saniye diğeri 1 dakika 52 saniye süren görüşmenin konusu, Gezi eylemleriyle ilgili sanatçıların hazırladığı bir bildiri…

Fayn’ın ulaştığı o dinleme kayıtlarına göre ikili bildirinin yayınlanıp yayınlanmasını tartışıyor.

Ayşe Barım: Her okuyan birbirini arıyor, yani tonu doğru değil.
Mehmet Ali Alabora: Tamam tamam.
Ayşe Barım: Sonra siz ne derseniz zaten yapılır da.
Mehmet Ali Alabora: Ben bir şey demedim zaten.
Ayşe Barım: Biliyorum demediğini onu da öğrendim.
Ayşe Barım: Metin gelince benim kan tepeme çıktı ve senin için panik oldum. Kesinlikle bunu ne olur, böyle yayınlamayın diye.
Mehmet Ali Alabora: Ben de şu an itibariyle böyle bir metin .... Düşünüyorum eğer..
Ayşe Barım: Evet başka türlü ve daha şık bir şey, bunun tonu, tavrı, sana tam tersi son derece zarar verici bir tavır ve ton.
Mehmet Ali Alabora: Ben de öyle düşündüm.

Bildirinin içeriği ve kim tarafından kaleme alındığı konuşmalardan belli değil. Ancak belli olan bir şey var. 

Bildirinin tonunu sert bulan Barım, yayınlanmasını istemeyenlerden…

Emniyet sorgusunda bu kayıtlar soruldu.

Barım “tapelerde anlatılan bildirinin yayınlanmasına karşı çıktığını” anlattı.

Orası tutmadı, buraya bakalım

Barım hakkındaki bir diğer suçlama ise iktidar basınında yer alan iddia oldu. 

Buna göre, Ayşe Barım ajansına kayıtlı oyuncuları Gezi eylemlerine katılması için yönlendiriyordu.

“Oyuncuların Gezi eylemlerine katılması için herhangi bir yönlendirme veya baskı yapmadım. Katılmak isteyen katıldı,” dedi.

Bu iddia sadece ona değil, ajansına kayıtlı 12 oyuncuya da soruldu

Halit Ergenç, Bergüzar Korel, Mehmet Günsür, Nejat İşler gibi oyuncuların da aralarında olduğu isimler adliyedeydi.

Oyunculara  "Menajeriniz Ayşe Barım'ın isteği veya baskısıyla mı eylemlere katıldınız?” ve “Yayınlanacak bildirinin içeriğinde ne vardı? ", “Bildiri kim tarafından, ne zaman kaleme alındı?" soruları yöneltildi.

Bildiriden haberleri olmadığını söyleyen oyuncular, "Eylemlere katılmak için Barım veya  herhangi biri tarafından yönlendirilmediklerini" belirtti.

Ayşe Barım, emniyette sorgudayken İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 26 Ocak Pazar günü bir açıklama yaptı.

Barım’ın hem Gezi döneminde hem de günümüzdeki bağlantılarınının araştırıldığını, soruşturmanın genişletilerek devam ettiğini vurguladı.

Yani yeni operasyon ve gözaltı sinyali verildi.

Ayşe Barım’ın emniyetteki işlemleri tam üç gün sürdü.

Cuma sabahı gözaltına alındı, Pazartesi öğleden sonra adliyeye sevk edildi.

Savcı, sorgusunun ardından Ayşe Barım hakkında tutuklama istedi.

Hükümeti yıkmaya teşebbüs suçundan gözaltına alınan Barım’ın hakkındaki suçlama üç günde değişti. “Hükümeti yıkmaya teşebbüse yardım” oldu.

Nöbetçi hakim de tutuklanmasına karar verdi.

Tekelleşme diye başlayan soruşturma Gezi’den tutuklamayla son buldu.

Yalancılık ithamı

Barım’ı tutuklatan savcılık, ifadesi alınan iki oyuncuyu da “yalancılıkla” suçlamayı ihmal etmedi.

Gezi eylemlerine Ayşe Barım’ın yönlendirmesiyle değil de kendi iradeleriyle katıldıklarını belirten oyuncular Halit Ergenç ve Rıza Kocaoğlu hakkında yalan tanıklık suçundan soruşturma başlatıldı. 

Çünkü savcılık ikisinin de ifadesini “eylemlerin başladığı dönemde Ayşe Barım ile yoğun irtibatları” olduğu gerekçesiyle inandırıcı bulmadı. 

Ayşe Barım, Ergenç ile 12, Kocaoğlu ile 1 kez görüşmüştü ancak savcılığa göre bir kez yapılan görüşme bile yoğun sayılıyordu. 

Savcılık, iki oyuncunun da Barım’ı kayırmak için kaçamak cevaplar verdiği yönünde niyet bile okudu.

Ayşe Barım’ın gerçek ‘‘suçu’’ ise merak edilmeye devam ediliyor.

🦉
Fayn, güç sahiplerini denetlemek, bakış açılarımızı genişletmek ve 21. yüzyılın enformasyon karmaşasına direnebilmek için var. Fayn'a sınırsız erişim için ücretli abonelerimiz arasına katılın. Abonelik seçeneklerini inceleyin.
Bağlantı kopyalandı!