"Sevgili Ahlak Bekçisi,
İstanbul’da yaşayan bir aileyiz. Annem de İstanbul’da ama bizden ayrı yaşıyor. Yakın zamana kadar kendi işini kendi görebilen bir insandı, ama artık yaşlandı. Yardıma ihtiyacı var.
Ben elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. Ama bir yandan iş, çocuklar, ev derken kaça bölündüğümü anlatamam. Hem çok yoruluyorum hem de ne anneme ne çocuklara yeterli ilgiyi gösteremediğimi düşünüyorum. Bu durum beni vicdanen de rahatsız ediyor.
Aslında annemin bir bakıcıya ihtiyacı olduğu çok açık. Ancak malum… Bir insanı evde yatılı bakıcı olarak istihdam etmek oldukça masraflı. Hele mevcut ekonomik koşullarda.
Ben kara kara bunları düşünürken bir arkadaşım Van’ın bir köyünde yaşayan çok çocuklu bir ailenin 16 yaşındaki kızından bahsetti. “Aileyle bir konuşalım, belki o kız derdine çare olabilir.” dedi. İlköğretimden sonra kızı okuldan almışlar. “Ne yapıyor?” diye sordum. Arkadaşım da “Ailesiyle birlikte mevsimlik işçilik yapıyor bir de evlendirmek istiyorlar, talibini bekliyor.” dedi.
Aslında aklıma yatmadı değil. Kızın yaşı küçük, reşit değil. Ama yine de annemle ilgilenebilecek yaşta. Hem bize gelirse ben onu dışarıdan da olsa liseye yazdırıp okumasını da sağlayabilirim diye düşündüm. Erken yaşta evlendirilip perişan olacağına, gelsin hem annemin yanında ona yoldaşlık etsin hem de kendine yeni bir hayat kurabilmesi için ona olanak sunmuş olayım.
Sonra başka bir şey düşündüm. Ben bu kızı alıp annemin yanına yerleştirmek istiyorum, çünkü bir bakıcıya maaş ödeyecek kadar param yok. Tamam, açıktan da olsa liseyi, hatta üniversiteyi bitirmesini sağlayabilirim. Bir yandan bakıldığında kızın açısından da iyi bir anlaşma gibi geliyor. Ama ben bu öneriyle gidersem, temel ihtiyaçları ve okul masrafları karşılığında anneme bakmasını şart koşarak aslında bir insana modern kölelik mi önermiş olacağım?
Çıkamadım işin içinden. Siz ne dersiniz?"
İsmini vermek istemeyen bir okur.
Bu bir kazan-kazan vakası mı?
Değerli okurumuz,
Açıkçası anlattığınız hikâye ahlaki açıdan değerlendirilmesi oldukça zor bir vaka. Çünkü ilk bakışta, tabii bahsettiğiniz kızın ve ailesinin de onayı olursa, iki taraf için de kazançlı bir çözüm gibi görünüyor.
Mevsimlik işçi olarak çalışan kızımız, İstanbul’a annenizin yanına geldiğinde tahminim odur ki Van’daki köyünden daha konforlu bir hayat yaşayacak. Evet, zor ve sorumluluk isteyen bir görevi olacak ama bunun karşılığında muhtemelen ekonomik ya da kültürel nedenlerden bırakmak zorunda olduğu eğitim hayatına açıktan da olsa devam edebilecek.
Sırf bir kız çocuğunun terk etmek zorunda kaldığı eğitim hayatına devam edip, sonunda da bir meslek sahibi olma ihtimali bile çok güzel. Hele de henüz çocuk yaşta evlendirilmesine engel olup ona bu olanağı vermeniz, bir gencin hayatına harika bir dokunuş yapmanız anlamına geliyor.
Ama bedelini çalışarak ödeyecek…
Gelin bu duruma farklı bir gözle de bakalım ve bulduğunuz çözümü sorgulayalım.
Başka bir bakış açısıyla değerlendirdiğimizde, aslında bu kıza büyük bir iyilik yaptığınız söylenemez. Nihayetinde siz ona karşılıksız burs veren biri olmayacaksınız. Sizin aklınızdaki çözümde bu kızın barınma, beslenme, giyinme ve eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak, belki cebine biraz da harçlık koymak, karşılığında da onun annenize bakıcılık yapması var. Yani aslında bugün insanların en az 25-30 bin TL ödeyerek profesyonelce yaptırdıkları işi, kendi çocuklarınız için de yaptığınız minimum harcama karşılığında yaptırmak istiyorsunuz.
Bu açıdan baktığımızda, annenizle ilgilenecek olan kızın aslında hak ettiği bir bedel var ve bu bedel sizin ona vermeyi taahhüt edeceğiniz karşılığın çok çok üzerinde. Bu anlamda ortada bir haksızlık, bir adaletsizlik, dolayısıyla da ahlaki açıdan sorunlu bir durum olduğunu söyleyebiliriz.
Tabii sizin de kendinizi savunacak şöyle bir argümanınız olabilir: “Benim annem için bir bakıcıya ihtiyacım var ve bunu benim teklif ettiğim olanaklar karşılığında yapmaya razı bir insan var. Bir anlamda alan razı, veren razı.”
Ama sizin bu argümanınıza şöyle bir karşılık da verilebilir: “Alanın ve verenin razı olması, ortada adil ve ahlaki durum olduğunu gösterir mi? Siz aslında kendi ihtiyacınızı karşılamak için başka birisinin muhtaç durumunu kullanmış olmuyor musunuz? Bu da onun emeğini sömürmek anlamına gelmez mi?”
Siz de biliyorsunuz ki ülkemizdeki ağır ekonomik şartlar nedeniyle, sırf yaşamını sürdürebilmek için asgari ücretin bile altında çalışmaya razı olan insanlar var. Ancak bu rıza, onlara asgari ücretin altında gelir öneren işverenleri adil ve ahlaklı mı kılar, yoksa fırsatçı mı?
Siz de bir fırsatçı mısınız?
Yukarıdaki örneğin sizin hikâyeniz açısından biraz ağır kaçtığını kabul ediyorum. Ancak yine de şöyle düşünmek lazım. Sizin düşündüğünüz bu çözümdeki esas niyetiniz bir gencin muhtaç durumundan yararlanıp fırsatçılık yaparak onun emeğini sömürmek değil belki, ama birincil amacınız ona eğitimi konusunda yardım etmek de değil. Sizin esas niyetiniz annenizin bakıcı ihtiyacını karşılamak.
Üstelik bu kıza vaat edeceğiniz şey, öyle önemsenecek düzeyde para harcayacağınız bir eğitim de değil. Devam zorunluluğu olmayan, uzaktan eğitim alacağı açık lise ve belki de ileride açık üniversite önereceksiniz. Devam zorunluluğu olmayan okullara gitmeli, çünkü esas işi annenize bakıcılık yapmak olacak.
İyi de bu açık lise ve üniversite eğitimlerini sizin eve gelmeden ve annenize bakım hizmeti vermeden, kendi yaşadığı yerden de alabilir. Yani demek istiyorum ki, onun için çok fazla fark yaratacak bir karşılık da önermiyorsunuz aslında.
Siz sadece vesile oluyorsunuz.
Durum öyle gösteriyor ki, siz bu kızın eğitim alması ve en az bunun kadar önemli olan çocuk yaşta evlenmek zorunda kalmaması için uygun bir ortam oluşturuyorsunuz. Elbette bu bile önemli bir katkı. Ancak yinelemek isterim ki bu alışverişte (evet, bu bir alışveriş çünkü onun için oluşturduğunuz ortamın karşılığını alıyorsunuz) birinin diğerine hakkı geçiyorsa bu kişi siz değilsiniz.
Gelelim kölelik meselesine...
Tüm bu yazdığım olumsuz yorumlara hak vereceğinizi biliyorum. Çünkü öyle olmasa siz kendi çözüm önerinizi sorgulamaz, bize bu konuyu yazmaz ve yazınızı da “…aslında bir insana modern kölelik mi önermiş olacağım?” sorusuyla bitirmezdiniz. Belli ki aklınıza gelen fikir önemli bir yanıyla sizin vicdanınızı zorlamış.
Modern kölelik konusunda bence bir yere kadar haklısınız. Aslında öneriniz bu tabiri biraz hak ediyor bence. Ama şu da bir gerçek ki modern ve post-modern zamanlarda kurulmuş olan düzende, hepimiz biraz modern köleyiz. Hemen hemen hepimiz birileri daha zengin olsun diye hak ettiğimizin çok altında ücretlerle çalışıyoruz. Öyle tahmin ediyorum ki siz de bir çalışan olarak esas hak ettiğiniz gelirin altında maaş alıyorsunuz. Annenizin ihtiyaç duyduğu bakıcı için yeterli paranızın olmamasının nedeni de bu muhtemelen.
Şimdi isterseniz gelin, kendi başlattığınız sorgulamayı, şu iki soruya yanıt arayarak yine kendiniz tamamlayın…
- Kendimizin de maruz kaldığı modern kölelik müessesesini başkaları için de reva görebilir miyiz?
- Sizin de bir modern köle olmanız, teşbihte hata olmasın ama, bu kızla kuracağınız muhtemel köle-efendi ilişkisini meşru, adil ve ahlaki kılar mı?
Bize yazacağınız vakalar için e-posta adresimiz: ahlakbekcisi@fayn.co
Ahlaken bir sorun olduğunu gördüğünüz ya da en azından bunu sezdiğiniz ilginç vakalarınızı heyecanla bekliyoruz.