İnsan postu olmayan bir canlı. Yaşamak için yılın çoğunda kapalı alanlara ihtiyacı var.
Ama bunalan da bir canlı. Dört duvar arasına sıkışmayı sevmiyor. Gün ışığına, açık havaya, hafif bir esintiye, dış dünyayla ilişki kurmaya da ihtiyacı var.
Balkon, ne içeri ne dışarı olan, ev denen mabedin uçbeyi sayılabilecek çıkıntısı.
Evdeki gerginlikten kaçıp bir nefes almak, karpuz yemek, mangal yakmak, ufka dalıp faniliğini sorgulamak, çamaşır kurutmak, bayrak asmak, çiçek yetiştirmek, yün çırpmak, halı yıkamak, sıcaklarda uyumak, komşularla dedikodu, karşılıklı bakışma ve cilveleşme, zafer konuşması…
Covid-19 pandemisi geldiğinde kıymetlerini daha çok anladık; çünkü kamu “evde hayat var” diye bağırsa da biliyorduk ki hayat eve sığmıyordu. Yüreğimiz şişmişti. Balkonu, bahçesi, terası olanlar, aynı zamanda kitlesel bir ruh sağlığı krizi de olan pandemiyi kesinlikle daha hafif atlattılar…
Ama balkonları yerden tasarruf etmek ve depolama amaçlı kapatmaya, odalara katmaya hala bayılıyoruz. Oysa balkonsuz evler, tavanları ne kadar yüksek, pencereleri ne kadar büyük de olsa, eksik hissettiriyor.
Balkon evrenine kısa bir ziyaret ve güzelleme…