Yoksulluk büyüyor, gelir eşitsizliği artmaya devam ediyor. İşsizler ise her zamanki gibi: Parayı bir beğenseler herkes çalışacak ama işte…
Beğenmiyorlar!
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının geçenlerde yayınlanan bir raporuna göre, düzenli sosyal yardımlardan yararlanan hane sayısı, 2024 yılında 3,5 milyonu geçti.
Bu sayı 10 yıl öncesine kıyasla yüzde 55 yükselmiş durumda. 2014’te yardım alan hane sayısı 2 milyon 274 bindi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, sosyal yardımlarla geçimini sağlayan kişi sayısı 14 milyon 148 bin 740!
Sosyal ve Ekonomik Destek (SED) programı kapsamında, 2024 yılı sonu itibarıyla 170 bin 317 çocuk desteklenirken, Aralık 2024'te, 7 milyon 926 bin 871 kişinin Genel Sağlık Sigortası prim borcu sosyal yardımlarla ödendi.
Geçen yıl barınma ve temel ihtiyaç yardımları genişletilirken, milyonlarca haneye yakacak, doğalgaz ve elektrik desteği sağlandı.
Ayrıca, 2024’te 21 binden fazla hanenin “oturulamaz” durumda olduğu tespit edildi.
Artan yardım ihtiyacının anlamı ise açık: Türkiye’de yoksulluk derinleşiyor.
Yoksulluk artarken açlık sınırı ve yoksulluk sınırı da yükselişini hız kesmeden sürdürüyor. Hatta açlık sınırı, asgari ücreti geçmiş durumda. TÜRK-İŞ’in açıkladığı son verilerle açlık sınırı bir önceki aya göre yüzde 5,39’luk artışla 23.323,86 TL’ye yükselirken, yoksulluk sınırı 75.973,49 TL'ye çıktı.
Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı açlık sınırını tarif ediyor. Yoksulluk sınırı ise gıda harcaması dışında, giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçların toplamını kapsıyor.
Başkent Ankara’da dört kişilik bir ailenin gıda harcamalarındaki yıllık ortalama artış oranı yüzde 57,73. Sahi, siz yılbaşında ne kadar zam almıştınız?
TOBB ETÜ Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden Prof. Dr. Nur Asena Caner, “sosyal yardım alanların sayısındaki artışın temel nedenleri arasında 2023 depremleri, gizli işsizlik (geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 25'in üzerinde) ve nüfusun yaşlanması gibi unsurların bulunduğunu” ifade ediyor.
Yoksulluk oranı gerçekte kaç?
Toplumun genel düzeyine göre belirli bir sınırın altında gelire sahip olan bireyler göreli olarak yoksul sayılıyor. 2024’ün son günlerinde açıklanan TÜİK’in yoksulluk ve yaşam koşulları istatistiklerinin hesaplandığı “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması” 2024 yılı sonuçlarına göre, yoksulluk oranı 2024 yılında 0,1 puan artarak yüzde 13,6 oldu.
Ancak bu orana biraz daha yakından bakmak gerekiyor. Çünkü yoksulluğun belirlenmesinde çeşitli hesaplama tekniklerine göre belirlenen farklı yoksulluk tanımları kullanılıyor. Eh, istatistik biraz da rakamların ardındaki gerçekler saptanabilirse anlamlı bir araç olacağından bu kısmı biraz eşelemekte yarar var.
TÜİK’in “Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri”ne de bu gözle bakıldığında, Türkiye’deki yoksulluğun röntgeninde ilk bakışta göze çarpmayan bazı anomalilere rastlamak mümkün.
Şöyle ki; Türkiye’de yoksulluk oranı, medyan gelir baz alınarak hesaplanıyor (medyan: gelirler küçükten büyüğe sıralandığında ortaya düşen değer) ve resmî verilere göre medyan gelirin yüzde 50’sinden daha düşük gelir elde edenler yoksul kabul ediliyor. Medyada haber başlıklarına yansıyan yüzde 13,6’lık yoksulluk oranı, işte bu oran. TÜİK, yüzde 40, 60 ve 70’lik sınırlara göre yoksulluk oranlarını da yayınlıyor fakat yüzde 50’lik sınıra göre hesaplanan veri “resmî veri” olarak kabul ediliyor.
Ancak medyan gelir yüzde 60 olarak alındığında Türkiye’nin yoksulluk oranının yüzde 21,2 olduğu görülüyor. Bu oran oldukça önemli, zira sosyal politika, gelir dağılımı ve yoksulluk alanlarında çalışan Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümünden Doç. Dr. Rabihan Yüksel Arabacı, “Avrupa Birliği ve OECD ülkelerinde yoksulluk sınırının medyan gelirin yüzde 60’ı üzerinden hesaplandığına ve ülkeler arası karşılaştırmaların da buna göre yapıldığına” dikkat çekiyor:
“2024 yılında biz yüzde 50’lik sınıra göre Türkiye’de her 100 kişiden yaklaşık 13’ünün yoksul olduğunu kabul ediyoruz ancak uluslararası düzeyde yüzde 60’lık sınır esas alındığı için Türkiye’de her 100 kişiden 21’inin yoksul olduğu kabul ediliyor.”

Yoksul olduğu halde istatistiklere yansımayanlar
Medyan gelire göre hesaplanan “göreli yoksulluk” yanında temel ihtiyaçların karşılanıp karşılanmadığını esas alan bir de “mutlak yoksulluk” kavramı var.
Mutlak yoksulluk tanımında gıda, giyim, barınma, eğitim, sağlık gibi temel insan ihtiyaçlarını asgari düzeyde karşılamaya yetecek gelir yoksulluk sınırı olarak kabul ediliyor ve geliri bunun altında kalanlar da yoksul kabul ediliyor. Doç. Dr. Arabacı, bu kavramın anlamını şöyle tarif ediyor:
“Medyan gelire göre hesaplanan yoksulluk sınırı gelişmiş ülkelerde kullanılıyor. Çünkü bu ülkelerde refah düzeyi yüksek ve eşitsizlikler de görece daha az olduğu için temel ihtiyaçlarını karşılayamayan insan sayısı çok azdır ve yoksulluk sorunu, toplumun geneline göre daha az gelir elde edenlerin refahını yükseltme sorunu olarak düşünülür.