Fayn Haftalık’tan merhaba.
Sizi hafta sonuna doğru uğurlarken Türkiye ve dünya gündemini hızlıca özetleyelim diyoruz.
Hazırsanız başlayalım.
Çocuklarına sahip çıkamayan bir toplum ve halı altına süpürülenler
Türkiye bu hafta Narin’i konuştu. Konuşmaya, üzülmeye ve öfkelenmeye de devam edecek.
Narin ülkenin halı altına süpürülen çok ama çok büyük sorunlarını, insanın kanını donduran soğukluktaki gerçekliğini bir kez daha suratımıza çarparken kayıp çocuklar meselesi de tekrar hatırlandı.
Belki bu kez unutulmaz da TÜİK’in neden 8 yıldır kayıp çocuklarla ilgili verileri açıklamadığını, cezasızlık sorununu, yere göğe koyamadığımız “aile kurumu”nun içinde olan bitenleri ve genel olarak çocuğa bakışımızdaki sıkıntıları konuşmaya başlarız…
Ceren İskit’in dosya haberi…
Narin'in "lanetli" köyünün "karanlık" sırları
Narin'e ne olduğunu anlamak için halen bekliyoruz. Otopsinin sonuçlanmasını, akrabaların olası suçlarını itiraf etmesini ve Narin'i öldürmek için kimin nasıl bir "gerekçeye" sahip olduğunu öğrenmek için bekliyoruz.
Narin dosyasının ilk olarak, toplumun sosyolojik ve tarihsel çürümesini kriminal münferit vakalar olarak görmeye alıştığımız gündüz kuşağı programlarında yankı uyandırması tesadüf olmasa gerek.
Peki bunları öğrendiğimizde ne olacak? Filmin sonunu izlemeden televizyonu kapatmamış mı olacağız? Rahatlayacak mıyız?
Çağla Üren yazdı.
Narin ve diğer çocuklar: Koca dünyaya sığdıramadıklarımız
Müslüme Yağal (3) ve Narin Güran (8) ve soyadını yaşam tarzından almış Edanur Gezer’in (5) adını kocaman kocaman yazalım.
Koca dünyaya sığdıramadığımız küçücük bedenler için şapkaları önümüze alalım.
Bu çocukların ortak nitelikleri, farklı bildiklerimizden olmaları aynı zamanda.
Müslüme, bir Yörük kızıydı. Narin, çatışmanın gölgesinde büyümüş bir Kürt kızı, Edanur haymatlos, yani vatansız bir ailenin kızı.
Yetişkinlik çağına erişemediler. Narin’in bedeni, okula başlayacağı gün bir dere yatağında bulundu.