Devekuşu Kabare’nin efsanevi Yasaklar oyunu 1984’te sahnelenmeye başlamış, sıkıyönetim yeni bitmişken o yıllardaki yasaklarla alay etmeyi başarmıştı. 40 yıl sonra, yıl 2024’te, bu defa yakın geçmişimizde sıkıyönetim olmadığı halde hâlâ benzer, hatta çok daha absürt yasaklarla karşılaşabiliyoruz. Üstelik şimdi bunlara gülemiyoruz da! 

Yeni Yasaklar skecimizin öznesi Mubi Türkiye. 2007 yılında Türk girişimci Efe Çakarel’in yurt dışında kurduğu Mubi şu an 190’dan fazla ülkede yayın yapan küresel bir sinema platformu. Martin Scorsese ve Paul Thomas Anderson gibi yaşayan en büyük yönetmenlerin takdir ettiği ve filmlerini isteyerek verdiği, tüm dijital platformların en havalısı, en “sinematek”i olarak gösterilen bir prestij nesnesi. Belki de giderek dijitalleşen dünyada bir Türkiye vatandaşının yarattığı en kıymetli marka. Bir gün Oscar heykelciği bizim topraklara gelirse, muhtemelen adı anılacak bir durak. 

Böyle düşününce, insan ne kadar muhafazakar olursa olsun, birazcık ülkesini seviyorsa bizden çıkan bu platformun etkinliklerine hoşgörüyle bakar, diyorsun. I ıh, işin içinde o dört harf varsa hiç öyle olmuyor. Sonuçta bir kesim, aralarında “LGBT birey” var diye tarihimizde görülmemiş sportif başarılara imza atan A-Milli Kadın Voleybol takımımıza sırtlarını çevirdi mi? Çevirdi. Çünkü bu kesime göre Türkiye’nin resmen şu an en büyük düşmanı: LGBTİ+. 

Bir skandalın anatomisi

Gelelim Mubi Festival’in açılış filmi Queer’e getirilen sansürün hikâyesine. 

Malumunuzdur, bir süredir devletimizin sansür çarkları vatandaşların “şikayet”leriyle dönüyor. Bu hikâyede “ilk şikayet”in 6 Kasım’da Milat Gazetesi’nin Ankara temsilcisi Özlem Doğan’dan geldiğini ortaya çıkardı internet dedektifleri. Doğan, tweet’inde şöyle yazıyor: