Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) kararını verdi ve cumhurbaşkanı adayını belirlemek üzere harekete geçti. 

Genel Başkan Özgür Özel, 28 Ocak 2025’te TBMM’deki parti grup toplantısında alınan kararı açıkladı

“…yeni bir takvimi başlatıyoruz. Ve yeni bir çağrı yapıyoruz. Bugün bu kötülüğe karşı, bu vicdansızlığa karşı, bu gözü dönmüş adaletsizliğe, gözü dönmüş güç zehirlenmesine karşı demokrasi ile geldiği koltuğu kötülükle, şiddetle bırakmamak isteyenlere karşı yeni yürüyüşün ilk günüdür…”

CHP bu kararı, Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onu belirsizliğe mahkum etme stratejisine karşı aldı. 

CHP, iktidar tarafından, bir seçime hazırlık stratejisi olarak, Türkiye'nin temel sorunlarına odaklanmak yerine, kendine, belediyelerinin gelirlerinin kesilmesine, başkanlarının tutuklanmasına, soruşturulmasına yoğunlaşmak zorunda bırakılıyordu. Bu sıkıştırılmayla mücadele etmeye kendi adayını belirleyerek karşılık vermeyi tercih etti.  

Partinin adayını belirleme süreci diye çıkılan o yol ise her şart altında, “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu korumaya alma ve onun cumhurbaşkanlığını ilan etme sürecine” çıkıyor da denilebilir.

Nasıl öyle olduğuna bakalım…

İmamoğlu’nu korumaya alma arayışı 

Ekrem İmamoğlu hakkında devam eden ve bir türlü sonuca bağlanmayan iki dava var.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine “ahmak” dediği iddiasıyla yargılandığı dava ve Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğu 2015 yılında ihaleye fesat karıştırma iddiasıyla yargılandığı dava. 

Ahmak davasında 2 yıl 7 ay 15 gün hapis, ihaleye fesat karıştırma davasında 3 yıldan 7 yıla kadar hapisle yargılanıyor. 

Bu davaların iki de ortak özelliği var. 

Birinci ortak özellik, iki davada da siyasi yasak istenmesi. İkinci ortak özellik de, iki davanın da bir türlü sonuca bağlanamaması.  

İmamoğlu hakkındaki bu davaların yanına bir de Esenyurt ve Beşiktaş Belediyelerinde yürütülen soruşturmalar eklendi. O soruşturmaların da bir yerinden İmamoğlu’na “bağlanacağı” düşünülüyor. 

İmamoğlu’nun gelecek cumhurbaşkanlığı seçiminde saf dışı bırakılmak için kuşatma altına alındığına inanan ona yakın bazı isimler, bir süre önce bir formül geliştirdiler. 

İBB Başkanı’nın ya bir an önce cumhurbaşkanı adaylığının ilan edilmesini ya da CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturtulmasını, böylece korumaya alınmasını önerdiler. 

Bu formüller nasıl koruma sağlayacak derseniz, ileri sürülen teoriler şunlar: 

- Erdoğan rakibini ve bir parti genel başkanını hapse attırmayı göze alamaz. 

- Erdoğan bu iki yoldan birine başvurursa yarışmaktan korktuğunu ilan etmiş olur. 

- Erdoğan’ın rakibini ortadan kaldırması seçimin meşruluğunu tartıştırır.   

Bu teoriler gündeme ilk geldiğinde Özgür Özel’in aklına pek yatmamıştı:

“Böyle bir şey yok. Bunu Ekrem Bey de istemez, bu doğru olmaz. Ekrem Bey’in bana kendi ifadeleriyle söylediği şu, ‘İnsanlar bana İstanbul’a beş yıl daha hizmet etmem için görev verdiler. İstanbul’a odaklıyım. İşimi en iyi şekilde yapmak istiyorum. Bu tartışmaların içinde olmak istemiyorum.’ Mansur Bey de benzer açıklama yaptı.” 

Ancak o zaman koşullar farklıydı. 

CHP bugün kendini sıkışmış hissediyor.

O yüzden de ya herrü ya merrü diyerek, cumhurbaşkanı adayını belirleme sürecini başlattığını açıkladı. 

Yani olay, İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığını ilan etmekten CHP’nin cumhurbaşkanı adayını belirlemeye evrildi.