18 Mart 2024.
Güneşli bir Kaliforniya sabahıydı. Teknoloji dünyasının öncüleri, akademisyenler, yatırımcılar ve benim gibi girişimciler gözlerinde bir parıltıyla normalde buz hokeyi takımlarından San Jose Sharks’ın kullandığı SAP Center’e yürüyordu. Fakat o sabah SAP Center, ABD merkezli teknoloji devi NVIDIA’nın bir etkinliğine ev sahipliği yapıyordu. Tam bir devrim havası.
Bu etkinlikte yapay zeka dünyasını şekillendirecek büyük buluşların tanıtılacağını biliyorduk. Ancak CEO Jensen Huang’ın yeni icat ettikleri Blackwell ekosistemini tanıttığı açılış konuşması, abartısız bir şekilde büyük bir buluş olmaktan çok daha öteydi, yeni bir çağ başlattı. Etkinlikte tanıtılan yenilikler yapay zekanın devasa miktarda bilgiyi anlık olarak işleyebileceğini ve kendi kendine öğrenebileceği donanımı ortaya koydu.
Bu girişi NVIDIA ekosistemini övmek için değil tersine teknolojiden doğan gücün yanlış ellerde ne kadar tehlikeli olabileceğini aktarmak için yaptım. Misal bir askeri üsse yaklaşan bir nesne tespit edildi. Blackwell destekli bir yapay zeka sistemi; ilgili nesnenin hızını, yönünü, boyutunu ve diğer fiziksel özelliklerini analiz edip, geçmiş verilerle karşılaştırarak tehdidin seviyesini anlık olarak tespit edebilir.
Gelişmiş yapay zeka sistemlerine siz ve müttefikleriniz sahipse bir problem yok. Fakat “düşmanlarınız” sizden bir adım öndeyse çözmeniz gereken ciddi bir ulusal güvenlik meselesiyle karşı karşıyasınız…
21. Yüzyılın en büyük mücadelesi
ABD’de seçimler tamamlandı, Donald Trump 20 Ocak’ta ülkenin 47. Başkanı olarak göreve başlayacak. Bu seçimler, küresel çip savaşı tartışmalarını da beraberinde getirdi. Bir zamanlar bilgisayarların temel bileşeni olan çipler, yakında tüm dünya ekonomisinin temel bileşeni olacak.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, çipleri “21. yüzyılın yakıtı, petrolü” olarak tanımlıyor. Scholz haksız sayılmaz. İş dünyasından sağlık sektörüne, savunma sanayiden sosyal yaşama her şey çiplerin sağlayabileceği verimlilik ve inovasyon üzerine kurulu artık.
Hal böyle olunca “çip savaşları” ABD ve Çin mücadelesini tanımlıyor.
Dilerseniz 21. yüzyılın en büyük jeopolitik mücadelesine kısaca göz atalım.
Çipler: Modern ekonominin yeni kalbi
Dijital çağın yapı taşı olan yarı iletken çipler, küresel ekonominin kalbinde yer alıyor. 1 trilyon dolarlık piyasa değerine yaklaşan çip sektörü; akıllı cihazlardan veri merkezlerine, otomotivden sağlık sistemlerine pek çok sektörün dijital ve teknolojik temelini oluşturuyor.
Minik bir çipin içinde milyarlarca transistör vardır. Bu transistörler elektrik sinyallerini açıp kapayarak cihazın bilgi işlemesini sağlar. Mors alfabesini anımsatan bu işlem sayesinde cihazlar bilgi işleyebilir. Örneğin bu yazıyı okumak için telefonunuzda veya bilgisayarınızda yaptığınız her işlem çip tarafından yönetildi.
Dünya dijitalleştikçe çiplerin önemi de geometrik olarak arttı. Çip arzı, teknolojik yeniliğin ve ekonomik büyümenin sınırlarını belirler hale geldi. İş dünyasında bir şirketin kuvveti çip satın alma kuvvetiyle ölçülür halde.
Mesela 2021’de yaşanan çip krizi sebebiyle dünya genelinde binek araç üretiminde 9,5 milyonluk bir düşüş yaşandı. Modern araçlardaki en küçük parçanın bütün için bu kadar önemli olması oldukça şaşırtıcı.
Çiplerin stratejik öneminin özellikle savunma sanayinde zirveye çıktığını belirtmek gerekir. İleri teknolojiyle donatılmış modern savaş sistemlerinde, hızlı, güvenli ve veri işleme kapasitesi yüksek çipler ön planda.
Savunma sanayii analistlerine göre, çip geliştirme yarışı yeni bir "silah yarışı" olarak tanımlanıyor; insansız hava araçları (İHA/SİHA), radar ve füze savunma sistemleri gibi sistemlerin operasyonel gücü, sahip oldukları çiplerin gücüyle doğru orantılı. Savunma sanayinde yalnızca üstün donanıma sahip olanların rekabet edebildiği bir dönemin başladığını görüyoruz.
ABD’nin çip üretim hamlesi: CHIPS ve Bilim Yasası
2022’nin Ağustos ayında çıkarılan Çip ve Bilim Yasası ile ABD, çip üretimini ulusal güvenlik meselesi olarak tanımladı. Savunma Bakanlığı, bu yasayla sektöre 52,7 milyar dolarlık bir fon sağladı. Yerel çip üretimini artırmak isteyen Washington, Çin’e olan bağımlılığını azaltmayı ve yüksek teknolojisini anakarada üretmeyi planlıyor.
Bu yasayla ABD, yerel çip üretim kapasitesini artırarak ulusal güvenliği güçlendirmek ve küresel rekabette avantaj elde etmek istiyor.
Partiler üstü çip meselesi
Çiplerin stratejik önemi nedeniyle ABD'de hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler bu konuda ortak bir tavır sergiliyor.
Trump’ın, ABD başkanı olarak göreve geldiğinde yasayı rafa kaldıracağına dair söylentiler dolanıyordu. Tabii bu söylentilere uzmanlar pek de kulak asmıyordu. Trump’ın siyasetinin Çin ile rekabet üzerine kurulu olduğu ortada.
Çip savaşı partiler üstü bir konu olarak hem Cumhuriyetçilerin hem Demokratların ortak meselesi olmaya devam edecek. Bu dönemde Çin’e uygulanacak yaptırımların iki partili tasarılarla yasallaşacağını düşünüyorum.
Halihazırda Biden yönetimi, Trump seçilmeden önce Intel, TSMC ve GlobalFoundries gibi çip üreticileriyle anlaşmaları tamamlamaya çalışıyordu. Mesela Intel, Arizona ve Ohio’da yeni fabrikalar kurmak için 8,5 milyar dolarlık hibe ve 11 milyar dolarlık kredi desteği alacak. Şirket, önümüzdeki beş yıl içinde çip tesislerine 100 milyar dolar yatırım yapmayı planlıyordu. Trump’ın şansına bu projelerin tamamlanması kendi başkanlık dönemine denk düşecek.
Avrupa Birliği’nin çip özerkliği çabaları
ABD’nin yanı sıra Avrupa Birliği de çip savaşında kendi çıkarlarını koruma çabasında. 2030’a kadar küresel çip üretiminde %20’lik bir pazar payı elde etmeyi hedefleyen AB, bu amaçla kapsamlı yatırımlar yapma yolunda.Yarı iletken teknolojileri ve uygulamalarında arz güvenliğini, dayanıklılığını ve teknolojik liderliğini sağlamak amacıyla hazırlanan ve yaklaşık bir yıl önce yürürlüğe giren AB Çip Yasası kapsamında 53 milyar dolarlık bir bütçe yalnızca kapasite genişletmek için ayrıldı.
Almanya ise buna ek olarak çip üreticilerine 20 milyar dolarlık bir sübvansiyon sağladı; Avrupa İçin Çipler gibi girişimlerle üretim, prototipleme, test ve eğitim gibi alanlarda ek destekler sunuluyor.
AB'nin hedefi büyük olsa da ABD ve Asya ile rekabet etmek pek kolay olmayacak. Asya’nın halihazırda sektöre hakimiyeti sürüyor. Tasarım konusunda AB ve özellikle ABD’nin ciddi bir bilgi birikimi var. Ancak dünya çapında yarı iletken üretiminin büyük bölümü hâlâ Asya ülkelerinde yoğunlaşıyor. Özellikle Tayvan merkezli TSMC, küresel çip üretiminin yaklaşık %56’sını tek başına sağlıyor.
Çip Savaşları: Çin, ABD ve Silikon mücadelesi
Küresel çip mücadelesi, Çin ve ABD’nin başrollerini oynadığı Tayvan, Güney Kore, Japonya, AB ve diğerlerinin de yardımcı rolleri paylaştığı bir film gibi.
2017'de Yeni Nesil Yapay Zeka Geliştirme Planını açıklayan Çin, yapay zekada 2030'a kadar dünya lideri olmayı hedefliyor. Ekonomi, savunma ve kamu hizmetlerinde yapay zeka uygulamalarını derinleştiren kapsamlı bir strateji oluşturan Pekin; ArGe, büyük veri, otonom sistemler, sağlık ve savunma gibi yatırımları önceleyeceğini söylüyor. ABD ise cevaben Ocak 2021’de, Ulusal Yapay Zeka Girişimi Yasasını yürürlüğe koyarak, federal kurumlar arasında yapay zeka araştırma ve geliştirme çalışmalarını koordine eden bir program başlattı. Çin’in ileri teknoloji çiplerine erişimini kısıtlamak amacıyla, ABD Ticaret Bakanlığı’nın Sanayi ve Güvenlik Bürosu (BIS), Ekim 2022’de katı ihracat kontrolleri getirdi. Bu kısıtlamalar, yüksek performanslı hesaplama çipleri ve yarı iletken üretim ekipmanlarının Çin’e ihracatını sınırlandırarak Çin'in yapay zeka ve süper bilgisayar alanlarındaki ilerlemesini yavaşlatmayı hedeflemişti.
Tabii Çin, bu kısıtlamalar karşısında çip üretim kapasitesini artırmak için büyük yatırımlar yapmaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda bu amaçla 29 milyar dolarlık bir fon kurulmuştu. Yatırımların bir sonucu olarak, ülkenin en büyük çip üreticisi olan Semiconductor Manufacturing International Corporation (SMIC), Çin'in yarı iletken sektöründeki liderliğini pekiştirdi.
Stratejik avantaj: Çin'in hammadde kontrolü
Çin, çip üretiminde kritik öneme sahip nadir toprak elementlerinin (galyum, germanyum, indiyum) üretiminde ve ihracatında dünya lideri.
Bu elementler, yüksek performanslı çiplerin üretiminde vazgeçilmez.
Küresel üretimin yaklaşık %70'i Çin'de gerçekleşiyor. Çin, bu hammaddeleri sadece üretmekle kalmayıp, aynı zamanda diplomatik krizlerde stratejik bir araç olarak kullanıyor. Örneğin, 2010 yılında Japonya ile yaşanan diplomatik bir gerginlik sonrasında, Çin'in bu elementlerin ihracatını kısıtlaması, Japonya'nın teknoloji endüstrisinde büyük bir krize yol açtı.
Tayvan: Çip mücadelesinde stratejik merkez
Tayvan, küresel çip üretiminde kritik bir rol oynuyor. Dünyanın en büyük sözleşmeli çip üreticisi olan Taiwan Semiconductor Manufacturing Company (TSMC), Apple ve Qualcomm gibi teknoloji devlerine ileri teknoloji çipler tedarik ediyor.
Çin ve Tayvan arasındaki siyasi gerilimler, Tayvan'ın çip endüstrisindeki konumunu daha da karmaşık hale getiriyor. Çin, Tayvan'ı kendi topraklarının bir parçası olarak görürken, Tayvan fiili bağımsızlığını sürdürüyor. Bu durum, özellikle çip üretimi ve tedariki konularında hassasiyet yaratıyor. Mesela geçtiğimiz yıllarda ABD'nin Çin merkezli Huawei'ye yönelik yaptırımları, Tayvan merkezli TSMC'nin bu şirkete çip satışını durdurmasına yol açtı. 2020’de ABD, TSMC'nin Huawei'ye çip tedarik etmesini engelleyen ihracat kısıtlamaları getirdi.
Türkiye’nin ekonomisi için demir-çelik ve otomotiv endüstrileri ne kadar önemliyse Tayvan için çip üretimi o kadar – belki çok daha önemli. ABD ve Avrupa’da tanıştığım Tayvanlı girişimcilerin hemen hemen hepsi çip endüstrisine ürün geliştiren startuplar.
Meraktan açtığım siyasi sohbetlerde, pek çoğu Tayvan’ı Türkiye’ye benzetiyor. Kendilerini Batı ile Çin arasında kalmış bölgesel bir güç olarak tanımlıyorlar. Özellikle Batı merkezli medyayı takip eden benim gibi okurlar için Çin’in Tayvan için çok büyük bir ulusal tehdit olduğu ve ABD’nin bölgedeki varlığının Tayvan için bir güvence sunduğu yönünde bir algı var. Bu doğru olabilir; bölgenin uzmanı değilim. Ancak Tayvan’ın ihracatının en büyük bölümünü Çin’e yaptığını ve iki ülke arasında ekonomik, kültürel ve dilsel bir birliktelik olduğunu belirtmem gerekir.
ABD'nin gücü: Müttefikler ve Yaptırımlar
ABD, Çin ile rekabetinde güçlü bir müttefik ağı oluşturarak stratejik bir avantaj sağlamaya çalışıyor. AB ve Asya ülkeleriyle kurduğu ittifaklar, özellikle yarı iletken teknolojilerinde Çin'in bağımsızlık kazanmasını engelleyecek şekilde yapılandırılmış. Özellikle 5G altyapısı sürecinde, ABD müttefiklerini Çin’in altyapısından dışlayacak bir politika izlemeye teşvik etti. ABD, Avrupa ülkeleri ile Asya’daki güçlü müttefikleri Güney Kore ve Japonya ile birlikte, teknoloji ekosistemlerini daha güçlü hale getirmek ve Çin’e bağımlılığı azaltmak amacıyla yatırımlarını artırıyor.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “Gelecek nesil teknolojilerde Çin ile rekabet halindeyiz ve bu mücadelede yalnız değiliz.” sözleriyle, ABD’nin teknoloji alanında küresel bir güvenlik ağı kurma kararlılığını paylaşmıştı.
Samsung’un Teksas’ta 17 milyar dolar yatırımla kurduğu yeni çip fabrikası, ABD ve Güney Kore arasındaki teknoloji ortaklığının güçlü bir göstergesi.
Japonya ise TSMC ile 7 milyar dolarlık bir yatırımla Japonya’da yeni bir çip fabrikası kurmak için anlaşmaya vardı. Japonya’nın eski Ekonomi Bakan Yasutoshi Nishimura’nın “Bu, sadece Japonya’nın değil, aynı zamanda küresel tedarik zincirinin güvenliği için bir yatırımdır.” açıklamaları ABD’nin liderlik ettiği stratejiyi ortaya koyar cinsten.
Bu ittifak, yalnızca ekonomik çıkarları değil, ülkelerin güvenlik politikalarını da temsil ediyor. Çin'in çip teknolojisinde bağımsız bir lider olmasını engellemek adına, ABD, AB ve Asya'daki ortaklarıyla çip sektöründe derinleşen bir iş birliği yürütüyor. Küresel çip savaşı, doğrudan süper güçler arasındaki bir rekabet olarak görülse de sonuçları tüm dünyada etkisini hissettiriyor.