Yazının başlığı size uzaklarda bir yerde, muhtemelen bir köyde, çocukların bir okulu olduğunu ve bunun için kaynak aradığımı düşündürüyor, değil mi? Eğitimde her zaman yeni kaynaklara ihtiyaç var ama o okul o kadar uzakta değil. Mahallenizde, minibüse bindiğiniz yerin az ilerisinde ya da muhakkak bir yaya geçidi yakınlarında gördüğünüz büyük-küçük tüm okullar, çocukların. 

Bir eğitim politikası uzmanı olarak okulu konuşurken ilk aklıma gelen şey “eğitim” olmaz. Yalnız başına evden çıkmasına izin verilmeyen, büyük şehirlerde de kırsalda da kendilerine ayrılmış sosyalleşme alanları bulamayan, hatta bazılarının evde kendilerine ait bir odaları dahi olmayan çocuklar için okul, eğitim kurumundan önce ait olmak istedikleri bir alandır: Okul çocukların olmalıdır. Çünkü “ideal durumda” bu alanda ebeveynlerinden bağımsız bir şekilde sosyalleşirler, ihtiyaçları karşılanır, sadece onlara özel olan bir kamusal hizmetten yararlanırlar. 

Yakın zamanda yazarları arasında bulunduğum, TÜSİAD işbirliğiyle ERG tarafından hazırlanan araştırmadaki bulgular ve yeni başlayan eğitim-öğretim yılında okullardan gelen ilk haberler, Türkiye’de okulların bu ideal durumdan gittikçe uzaklaştığını ortaya koyuyor. Üstelik, çoklu krizler çağında, tam da en çok ihtiyaç duyulduğu zamanda.