Ruby Franke, 10 yıl önce YouTube’daki 8 Passengers kanalında ebeveynlik tavsiyeleri verirken, bir istismar davasıyla karşılaşacağını bilmiyordu.
Çocuklarına reva gördüğü sert disiplin yöntemleri nedeniyle hedefe kondu. Çocuklarından birini yedi ay boyunca kanepede yatmaya zorlamış, yiyecek ve suya erişimini kısıtlamıştı.
Franke hakkında soruşturma başlatıldı ve 2024’te çocuk istismarı suçlamasıyla hapis cezasına çarptırıldı.
Bu dava, çocuk istismarı ile dijital çağın iç içe geçtiği sayısız örnekten yalnız biri. Ayrıca, sosyal medyanın nasıl sömürü aracı olabileceğine dair de bir örnek. Ancak pek çok uzmana göre “kidfluencerlık” diye tabir edilen çocuk odaklı internet ünlülüğü modelleri de istismar içeriyor olabilir.
Peki kidfluencerlık etik, psikolojik ve ekonomik olarak nasıl sorunlar üretiyor? Bu, postmodern bir çocuk işçiliği mi?
Bilgi Üniversitesi Yeni Medya Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Esra Ercan Bilgiç, Psikolog Berfin Koç ve Avukat Birce Aksal ile konuştuk.
Düzenlemeler yetersiz
Önce işin hukuki kısmına bakalım. Türkiye’de sosyal medya kullanımına dair bir yaş sınırı yok.
Avustralya'da 16 yaş altındaki bireylerin sosyal medya platformlarını kullanması yasak. Amerika Birleşik Devletleri'nde ise COPA (Çocukların Çevrimiçi Gizliliğini Koruma Yasası) kapsamında, 13 yaş altı çocukların kişisel verilerinin toplanması veya kullanılması için ebeveyn onayı zorunlu.
Avukat Birce Aksakal’ın verdiği bilgiye göre Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, özellikle 16 yaş altı çocuklar için sosyal medya ve dijital oyun platformlarını kapsayan bir mevzuat hazırlığında. Dahası, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın çocukların sosyal medya erişimini düzenlemek amacıyla diğer bakanlıklarla görüştüğüne dair bilgiler de var. Ancak bunlar hep, çocukların erişimiyle ilgili. Onların ebeveynlerce kullanılmasıyla değil.
18 yaşından küçük herkes çocuk olduğundan, 18 yaşından küçük tüm influencer’lar da kidfluencer sayılıyor. Tartışma da burada başlıyor. Yani işin içine para ve çocuk üzerinden gelir elde edilmesi girdiğinde.
Aksakal’ın aktardığına göre bu alanda mevcut hukuki düzenlemeler, Reklam Kurulu’na has:
“Ticaret Bakanlığı’na bağlı Reklam Kurulu, bu alanda epey katı düzenlemeler yapıyor. Özellikle çocukların yer aldığı reklamlarda, Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’ne uyulması şart.”
Ancak düzenlemeleri yetersiz bulan, konunun çocuk işçiliği çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini söyleyenler de yok değil.
Dijital çocuk işçiliği mi?
Çocuk işçilik deyince akla ilkin batıda endüstri devriminin büyük kentleri geliyor. Çıkrık fabrikalarında sıra sıra küçük kız çocukları, madenlere indirilen ergen oğlan çocukları. Ya da günümüzün küresel güneyi, gelişmekte olan ülkeleri. Dünyada 160 milyon, Türkiye’de de 700 bin çocuğun ekonomik faaliyetlere dahil olduğu biliniyor.
Haliyle söz konusu kidfluencerlık olunca, çocuk işçilik derken insan yutkunuyor. Nitekim bu iştigale dair bir yasal düzenleme de yok. En basitinden kidfluencerlık, çocukların gizlilik ve kimlik hakları hakkında bir tartışma. Dahası işin ucunda çocuğun dahli, emeği ya da kullanılması ile gelir eldesi olduğundan, avukat Birce Aksakal’a göre bu faaliyeti “işçilik” olarak değerlendiren yaklaşımlar da var: