ABD Başkanı Donald Trump, “kurtuluş günü” olarak nitelendirdiği 2 Nisan’da, ABD’nin Çin’den ithalatına yüzde 34’lük ek gümrük vergisi ilan etti. Çin aynı oranda misillemeye gidince, Trump önce bu ülkeden gelen ürünlerden alınan vergiyi yüzde 54’e çıkardı. Çin, Trump’ın hamlesinin ardından ABD’ye yüzde 84 gümrük vergisi açıklayınca Trump el yükselterek oranı yüzde 104’e çıkardı.

Küresel ekonomiyi müzayede salonuna çeviren Trump’ın hamleleriyle finansal piyasalar tarihin en oynak haftalarından birini yaşadı. ABD’nin S&P endeksi birkaç günde yaklaşık altı trilyon dolar değer kaybetti; bu rakam, endeksin hayata geçtiği 1950’lerden bu yana en derin dört günlük kayıp olarak tarihe geçti. Petrol fiyatları son üç yılın en kötü beş günlük düşüşünü yaşayarak, son dört yılın en düşük seviyesine geriledi, birçok emtia değer kaybetti. ABD hazine tahvilleri, tarifelerin küresel piyasalarda yarattığı çöküşün endişe verici boyutlara ulaşmasıyla ağır kayıplar verdi.

ABD Başkanı Trump’ın Çarşamba günü sürpriz şekilde Çin’e yönelik tarifeleri yüzde 125’e çıkarırken, kendileriyle iletişime geçen ve misilleme yapmayan 75’ten fazla ülke için ek tarifelerin 90 gün durdurulduğunu açıklaması ise borsalarda bu kez yukarı yönlü sert bir ralliye yol açtı. ABD borsalarında sadece 10 dakika içinde şirketlerin piyasa değeri dört trilyon dolar artış gösterdi. Üzerinden 24 saat geçmeden Trump bu kez Çin’e uygulanacak gümrük vergisini yüzde 145’e çıkardığı duyuruldu. Haberin ardından ABD borsa endeksleri bu sefer de yüzde 5’lere varan düşüş gösterdi.

Ticaret savaşlarının, piyasaların verdiği anlık tepkilerin ötesinde, uzun zamandır devam eden uluslararası kırılımların yeni bir aşaması olduğu aşikâr. ABD Başkanı Trump ilk döneminde bir anlamda fragmanını izlettiği ticaret savaşlarının ikinci perdesinde bu kez karşısına sadece Çin’i değil, neredeyse tüm dünyayı aldı. Küreselleşmenin sorgulandığı, kapitalist sistemin derinlerdeki fay hatlarından yükselen tedirgin edici sarsıntılarla titreştiği, dünyada yükselen aşırı milliyetçi ve otoriter dalganın geleceğin belirsizliğini çoğalttığı bir dönemde uluslararası ticaret sistemi, küreselleşme ve dünya ekonomisinin geleceği üzerindeki sis perdesi hiç olmadığı kadar belirgin hale geldi.

Peki bu sis perdesinin ardında dünyanın en büyük iki ekonomik gücü ABD ve Çin’i, küresel ekonomiyi neler bekliyor? Ve tabii ki en az bunun kadar önemli diğer bir soru: Türkiye bu gelişmelerden nasıl etkilenecek?

ABD ticaret savaşıyla neyi hedefliyor?

ABD Başkanı Trump yeni tarife politikasıyla öncelikli olarak, ABD’ye yurtdışından ithal edilen ürünlerin fiyatlarının artması sonucunda talebin azalmasını ve bu sayede ABD’nin kronik dış ticaret açığının düşürülmesini, aynı zamanda da yerli üretimin özendirilmesini hedefliyor. Ancak oluşacak bu yeni fiyat düzeyi tüm ülkelerin ve şirketlerin imalat ve ticaret stratejilerini temelden etkileyecek. Yurtdışında üretim yapan birçok ABD şirketi tarifeler sonrasında ek gümrük vergisi giderleriyle karşılaşılacak. Bu durum ise küresel ekonomik görünüme yönelik belirsizlikleri artırıyor.

Küresel ekonomik ilişkiler ve uluslararası piyasalar üzerine danışmanlık hizmetleri veren Atlı Global firmasının kurucu direktörü Altay Atlı, Trump’ın, mevcut küresel ekonomik düzenin ABD açısından adil olmadığını, ülkesinin olması gerektiğinden fazla ticaret açığı verdiğini, ABD’nin başat ekonomi olarak konumunun diğer ülkeler tarafından istismar edildiğini düşündüğünü hatırlatıyor: