Bilenler bilir… The New York Times’da yıllardır süren “The Ethicist” diye bir bölüm var. Biz de “Ahlak Bekçisi” bölümü için ondan feyzaldık. “Yahu adam ne güzel şeylerden bahsediyor… Onlarda var, bizde de olsun” diyerek başladık biz de “Ahlak Bekçisi” bölümüne.
Fakat açıkça söylüyorum, ben artık bu “The Ethicist”i kıskanmaya başladım arkadaş. Adam gerçekten güzel, ilginç hatta zaman zaman eğlenceli vakalar tartışıyor, o vakaların sahiplerine ahlaki önerilerde bulunuyor. Birkaç kere Trump’a, birkaç kere de Trump destekçilerine azıcık salladı o kadar. O da seçim zamanı ve yine okurlardan gelen vakalar üzerinden…
Bizde öyle mi ya? Ben elin Amerikalı etikçisi gibi öyle her hafta rahat takılamıyorum ki… 2-3 haftada bir okurların bireysel sorularını bir kenara bırakıp ülke sorunlarını ahlaki olarak tartışmak zorunda kalıyorum. Bizde o kadar tuhaf şeyler oluyor ki, o günlerde “komşumun ağacı manzaramı kapatıyor”, “kaldırıma araba park ediyorlar, ben de çiziyorum o arabaları” gibi dertlerle ilgili yazmak gelmiyor içimden. Çünkü biliyorum ki toplum olarak maruz kaldığımız şeylerle ilgili yazmamak “Ahlak Bekçisi” için sorumluluğunu yerine getirmemek, dolayısıyla ahlaksızlık olur.
Hak, hukuk, adalet…
Bu ara başlık, son yıllarda sokaklarda en çok duyduğumuz slogan hâline geldi. Bence çok acı bir şey bu. İnsanların birincil taleplerini “hak, hukuk, adalet” diye dile getirmeleri aslında ahlaki açıdan ne büyük bir çürüme içinde olduğumuzun göstergesi değil mi? Öyleyse son günlerde yaşananların ahlaki yönden ne anlama geldiği de çok açık... Bu sayfadan da defalarca dile getirdiğim gibi, adalet yoksa ahlaktan söz etmek mümkün değil. Bu nedenle işin bu yönünü tartışmaya bile değer bulmadığım için izninizle geçmek istiyorum.
Biber gazından ahlak çözümlemesi
Ben her toplumsal olayda, her protesto eyleminde “mecburen” taraf olan, bir anlamda taraf olmaya zorlanan polisler açısından bakarak, deontolojik (mesleki ahlaka dair) bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Böyle bir talep almadım ama diyelim ki ismini vermek istemeyen bir polis memuru bana yazdı ve durumuyla ilgili ahlaki bir değerlendirme istedi.
Bir devlet memuru olan bu polis, Ekrem İmamoğlu ve İBB’nin yöneticilerinin tutuklanması sonrası yaşanan protestolarda görevlendirilmiş olsun. Kendisi bir devlet memuru ama yine diyelim ki devleti yönetenlerle aynı fikirde değil. Yani aslında protestocular gibi düşünüyor. Eğer iktidara yakın, sorgulama yapmaya müsait olmayan bir ideolojik duruşu yoksa, böyle bir polis memurunun varlığından söz edebiliriz, öyle değil mi?