İliç… Erzincan’ın bu ilçesi, çok yakın bir tarihe kadar, büyüleyici doğasıyla, Kars’a giden Doğu Ekspresi’nin en popüler duraklarından biri olmasıyla ve tulum peyniriyle anılıyordu. Fakat daha sonra, ilçe, vahşi madencilikle anılmaya başlandı.
“Siyanürle altın aranıyor, bölge halkının sağlığı hiçe sayılıyor” haberleri arttı. Kâr hırsıyla doğa talan ediliyordu. En sonunda da korkulan oldu. Son bir yıldır artık İliç denilince akla, dokuz işçinin tonlarca toprak altında kalarak can verdiği, önlenebilir ve göz göre göre yaşanan maden faciası geliyor.
13 Şubat 2024'te Kanada - ABD ortaklığındaki SSR Mining ve Çalık Holding’e ait Lidya Madenciliğin işlettiği Anagold Çöpler Altın Madeni’nde, Türkiye tarihinin en büyük maden facialarından biri yaşandı.
Altın madeninin siyanürle topraktan ayrıştırılıp çözündürülmesi işleminden sonra arta kalan toprak, yani siyanür liç, büyük bir alanda depolanıyordu. Depolanan toprağın hacmi 10 milyon metreküpe ulaşmıştı. Bu yığında oluşan bir çatlağı kontrol etmeleri için dokuz işçi alana gönderilmişti. Zira, toprak her an kayabilirdi. Öyle de oldu. İşçiler oradayken toprak kaydı, tonlarca siyanürlü toprak 300 dönümlük bir alana yayıldı. İşçiler altında kaldı.
İşçilerin cansız bedenlerine ulaşılması günler, hatta bazılarınınki aylar sürdü. Göçük alanındaki arama çalışmaları ancak 8 Haziran 2024’te, faciadan tam 116 gün sonra son cesede ulaşılmasıyla tamamlandı.
İliç’te taşeron firmadakilerle birlikte üç bin kişinin çalıştığı maden, aynı zamanda bölge halkı için bir ekmek kapısıydı. Faciadan sonra maden bir daha açılmadı. İşçilerin büyük bölümünün işten çıkarıldığını, sadece Anagold Madencilik’e bağlı çalışanların yüzde 10’luk bir bölümünün işe devam ettiğini öğrendik. İşsiz kalan yüzlerce kişiye iş imkanı yaratmak için herhangi bir düzenleme de yapılmadı.
Madencilerin hâlâ iştahını kabartan bölgedeki altın rezervi nedeniyle Danıştay’ın lisans iptali kararına rağmen bölge halkında maden yeniden açılabilir beklentisi hakim…
Maden artık çalışmasa da bölge halkı için çevre tehdidi oluşturmayı sürdürüyor zira siyanür atık havuzu hâlâ dolu.
Geçim derdiyle boğuşurken bir yandan da bölgeye dair deprem ve siyanür soluma risklerinin yarattığı endişeyle yaşayan halk ise umutsuz.
Durmuş Bayram ile birlikte, maden faciasının birinci yılında durumu yerinde görmek, anlamak ve anlatmak için İliç’e gittik.
![](https://www.fayn.press/content/images/2025/02/ilic-6_fayn.webp)
Faciadan bir yıl sonra İliç
Erzincan’a 29 Ocak sabahı vardığımızda hava çok soğuktu. Yerde, iki gün önce yağan kardan kalan birikintiler duruyordu. İliç’e ulaşmak, genelde dağ yolu gibi ilerleyen, rampalı, karlı dağların ve devasa kayalıkların iki yanda dizildiği, manzarasıyla büyüleyici ama zorlu iki saatlik bir yolculukla mümkün oldu.
İliçli taksi sürücüsü Mehmet Bey, yolculuk sırasında, üniversite mezunu kızı ve oğlunun madende işe girmesi için çok uğraştığını, sözler verildiğini ama tutulmadığını anlattı.
Araçtan inince şaşırdık. Çünkü beklentilerimizin aksine güneşli, ılık bir hava karşıladı bizi İliç’te. Mehmet Bey, geçen hafta çok daha sıcak bir hava olduğunu, kısa kollu kıyafetlerle dolaştıklarını anlattı.
Önce altın madeninin çok yakınındaki Sabırlı köyüne gittik. Sabırlı, maden sahasına, göçük alanına, siyanür atık havuzu ve Bağıştaş-1 Barajı’na kuşbakışı bir konumda. Siyanür atık havuzu, bir göl gibi öylece duruyordu karşımızda.
Camide kıldıkları öğle namazından çıkan bir grup köylü, köy meydanında sohbet halindeydi. Madenle ilgili konuşma isteğimize ilk başta sıcak bakmadılar ama sonra kabul ettiler.
Sabırlı köyünün eski muhtarı Hasan Sagu, madenin bir daha faaliyete geçmemesi gerektiğini söyledi:
“Eskiden Erzincan tulum peyniri denildiği zaman akıllara İliç gelirdi. Meşhurdu buranın tulum peyniri ama bitti. Gençlik akın etti madene. Hayvancılık bitti ya, herkes madenin çalışmasını ister. Ama benim fikrim maden bugün çalışmaya başlasa bile on yıllık bir ömrü var. Sabırlı köyü çembere alınacak, yaşam alanları iyice tahrip olacak, yeşil iyice kısıtlanacak, gençler iyice hayvancılık mesleğini unutacak. Belki bizim ömrümüz yetmez ama gençlerimiz, torunlarımız illaki bunu görecek. O zaman belki bize keşke madene engel olunsaydı diye küfredecekler. Ama maden bugün durursa, gençlik hayvancılık yapmaya dönmüş olacak.”
“Bilseydik sonumuz budur, çocuklarımızı madene yaklaştırmazdık.”
Anagold Madencilik, faciadan sonra kimsenin işten çıkarılmayacağını açıklasa da yaz aylarında işten çıkarmalar başladı. Taşeron firmalarda çalışanlarla birlikte madenden yüzlerce işçi çıkarıldı. Düriye ve Kadir Demir çiftinin çocukları da işten çıkarılanlar arasında. Demir ailesinin evi, Sabırlı köyündeki birçok ev gibi göçük sahasını görüyor. Düriye Demir, faciaya ve kaybettikleri canlara hâlâ inanamadığını anlattı:
“Buradan camdan bakarken şu toprağı görünce içim kan ağlıyor, her gün bir sefer ağlarım, gençlerimiz gitti orada. Hep akrabalarımız, hep gençler, çocukları hep ufak. Köyümüzde önceleri kar çok yağardı şimdi hiç yağmıyor. Yağmur pek yağmıyor, meyve ağaçları hiç meyve vermiyor, tuttukça hep dökülüyor. Keşke maden hiç girmeseydi. Bilseydik sonumuz budur, biz çocuklarımızı yaklaştırmazdık. Biz önceden davarcıydık, yaylaya çıkardık topluca, ailece her şeyimiz daha iyiydi.”
![](https://www.fayn.press/content/images/2025/02/ilic-3_fayn.webp)
“Madene ÇED onayı verenler fay hattını unutmuş”
Anadolu insanının misafirperverliğini fazlasıyla hissettiğimiz Demir ailesinin evinde maden öncesine özlem var. Kadir Demir, madenin köyü çok değiştirdiğini söylüyor.
“100-150 koyunumuz vardı. Biz o 150 tane hayvan ile huzurluyduk, sofraya otururken bereketimiz vardı. Maden geldi, işte kimisinin çocuğu madende işe girince kimisinin giremeyince insanlar birbirine kin beslemeye başladı. Şimdi bir grup gençlerimiz hâlâ çalışıyor. Benimkisi çıkmış, onları çıkarmasınlar. İnsanlar büyük ölçüde mağdur oldu. Burada rant yiyenler de var. Onlar köşeyi dönmüş, vatandaş burada zehirlenmiş, kimsenin umurunda değil. Burada İliç civarında, bu sene, bir sürü arıdan bir ton bal çıkmadı. Kimse evine yetecek kadar bile bal çıkaramadı. Kasım 24’te buraya kar yağdı, odur budur ne bir gün buraya yağmur düştü, ne bir parça kar, durumumuz bu.”
Demir ailesini kaygılandıran sadece bölgedeki değişim değil, yeni bir felaket ihtimali…
“Bir de madenin hemen dibinde baraj var, aynı zamanda fay hattı. Fay hattı ölçümü de yaptılar. Ama sağ olsun bizim ÇED raporunu veren bakanlarımız o gün kim ise valla fayı da unutmuş, suyu, barajı da unutmuş. Baraj risk yaşadı yani burada.”
Köylüleri endişelendiren madenin altından fay hattı geçtiği bilgisi, resmî belgelerde de yer alıyor. Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü raporlarında Anagold Çöpler Altın Madeni sahasının tam altından Ovacık Fay Hattı-Munzur Segmenti’nin geçtiği görülüyor
![](https://www.fayn.press/content/images/2025/02/ilic-5_fayn.webp)
“Maden yeniden çalışsın”
Sabırlı köyünün şu anki muhtarı Veysel Berşe de madenin altından geçen aktif fay hattıyla ilgili endişesini dile getiriyor.
İliç faciasının acısı taze ama muhtar yine de madenin tekrar çalışması gerektiğini söylüyor.
“Bizim köyün altından geçiyor fay hattı. Tehlike boyutu nedir bilemem ben ama endişelerimiz var mı, tabii ki vardır. Bütün bu insanların hayalleri yıkıldı. Benim köyümde şu anda 50 tane insan çıkarıldı. Hepsi aile geçindiren insanlarımız, borcu var, harcı var. Sudan çıkmış balığa döndüler. Bu insanların tekrar işlerine dönmesi, madenin çalışmasından yanayım. Neden yanayım zaten büyük bir alanda bu atık havuz var mı var, bu kirlilik yansıyor mu bize yansıyor. O zaman burada boş yatmasındansa, çalışmasının daha iyi olacağını düşünüyorum. Bu insanlar en azından işsiz kalmasınlar.”
“Vahşi madenciliğe karşıyız”
Sabırlı’dan sonra madene ismini veren Çöpler Köyü’ne geçtik. Daha doğrusu yeni Çöpler Köyü’ne. Çünkü maden sahasında kalan köy, 2011 yılında 250 metre ileriye taşınmış. Anagold, Karasu Nehri kenarında köylülere yeni bir köy inşa etmiş.
Çöpler Köyü, şimdi bir köyden çok turistik bir tatil kasabasını andırıyor. Güzel evler ve önlerindeki son model otomobiller dikkat çekiyor. Ancak terk edilmiş bir yer hissi verdi bize. Köy meydanına da gittik ama dışarıda kimse yoktu. Madende çalışmaya devam eden az sayıda kişinin büyük bölümünün, Çöpler Köyü’nden olduğunu öğrendik.
Madenin çok yakınındaki bir diğer köy olan Bağıştaş bir sonraki durağımızdı. Facianın ilk günlerinde “Siyanür Fırat Nehri’ne sızdı mı, sızmadı mı?” tartışmaları sürerken, toplu ölü balık fotoğraflarını çeken Bağıştaş sakini Kenan İltek, madene değil vahşi madenciliğe karşı olduklarını söylüyor.
“Deprem olursa bittik”
Kenan İltek’e göre tehlikenin en büyüğü, madenin altından geçen fay hattı.
“Maden hiçbir devlette böyle çıkartılmıyor. Kendi memleketlerinde öyle bir çıkarma yapsınlar koymazlar. Sadece burada siyanürle, asitle işleme yapıyorlar. Biz ona karşıyız. Yoksa maden çalışsın, insanlar ekmeğini yesin. Mera kalmadı, hiçbir şey kalmadı, adam hayvancılık yapacak merası yok. Benim bir arkadaşım madende çalışıyordu, çıkarttılar, gitti Malatya’da şimdi hayvancılık yapıyor. Arapgir’in bir köyünde. Niye olsun, kendisi burada yapabilirdi, adamın ağılı yıkıldı, merası gitti, hepsini aldılar yani. Ondan sonra da işten çıkardılar. Bir deprem olsa bilim adamları da söyledi bunu oradan fay hattı geçiyor. Bir deprem olsa işte bittik, sonumuzdur yani, halkın sonudur. Siyanür dolu o havuzlar hep.”
![](https://www.fayn.press/content/images/2025/02/ilic-4_fayn.webp)
“Halk çok mağdur durumda”
Madene bağlı taşeron bir firmanın işten çıkardığı İsmail Çalışkan ise, İliç’teki ekonomik belirsizliğe dikkat çekiyor.
“İliç’teki Ziraat Bankası Şubesi, belki Türkiye’de en çok para sirkülasyonunun olduğu bir yerdi. Şu an yok yani esnafı da çok mağdur durumda, halkı da çok mağdur durumda. Tekrar bir iyileştirme olur, açılır umuduyla bekleyen bayağı yoğun bir insan var ama çok da ışık görünmüyor gibi. Oradaki düzenli gelen maaşa güvenerek borçlandılar, ev aldılar, araç aldılar. Şu an borçlarını ödeyemeyecek durumdalar.”
“Konuşalım da jandarma mı götürsün bizi?”
İliç merkezde de madenden çıkarılan yüzlerce işçi var. Kahvehaneler bütün gün vakit geçirmeye çalışan eski maden çalışanlarıyla dolu. Kahvehanelere girdik, röportaj yapmak istedik ama “Konuşalım da jandarma mı götürsün bizi?” diyerek geri çevirdiler. Görüntü almamıza da izin vermediler. Ama bazıları Bilal Yıldız gibi, yanımıza gelip özellikle anlatmak istedi. Taşeron firmanın işten çıkardığı Bilal Yıldız, madenin tekrar açılmasını bekliyor:
“Anagold’da taşeron Çiftay Maden Ocağı’nda çalıştım beş sene boyunca. Toplu çıkış olunca mecbur biz de çıkmak zorunda kaldık. Şimdi esnaf arkadaşlar olsun, başkası olsun, çağırınca yardıma gidiyorum. Kırgınlık var, dargınlık var, üzüntü var, tabii ölen arkadaşlarımıza üzülüyoruz, bu olanlara üzülüyoruz. Bu toplu çıkışlara üzülüyoruz. Bir değil, hangi birisini söylesem. Eşim bir yandan üzülüyor. Aile bir yandan üzülüyor. Millete laf anlatmak istiyorsun, bardağın dolu tarafından bakmak istiyorsun. Allah’a sığınıyoruz şimdilik. Hayırlısıyla inşallah bir an önce toparlansın, tekrar alım başlasın, herkes o kapıya bakıyor. Böyle yevmiye işiyle olmuyor.”
Amerikalı Robert’ten bugünlere
İliç’te, gençlere diğer bütün geçim kaynaklarını unutturan altın madeninin ilk sondaj çalışmaları, 1999 yılında başlamış. Yaklaşık on yıl sonra da şirket yetkilileri, köylüleri ikna etmek için toplantılar yapmış. Maden 2010 yılında üretime geçmiş.
Doğma büyüme İliç Sabırlı köyünden olan emekli öğretmen Zehra Telli, madene karşı en başından bu yana mücadele verenlerden biri. Telli, İliç’te altın madeni hazırlığının bilinenden çok daha eskiye dayandığını söylüyor:
“İlkokul dördüncü sınıftaydım. Çok net hatırlıyorum. Amerikalı Robert diye biri vardı. Aylarca buralarda yaşadı. Köylülerle sohbet ederdi. Elinde küçük bir makine, dağ taş dolaşır, not alırdı. Şimdi anlıyoruz ki, bugünlerin hazırlığı daha o günlerden yapılmış. Benim babaannem bir dal odun kesilmesin diye tezek yapar, yakardı. ‘Niye ağaçlarımız zarar görsün ki?’ derdi. Kıyamazdık ormana. Eskiden muhtarlar, zarar veriyorlar diye keçilerin ormanda otlamasını bile yasaklardı. Sabırlı köyünün dağı taşı ormandan görünmezdi. Üç metre ötesini göremezdiniz. Şimdi her yeri kestiler, orman diye bir şey kalmadı.”
![](https://www.fayn.press/content/images/2025/02/ilic-7_fayn.webp)
“İlkokul çocukları bile, siyanür havuzunun vereceği zararı bilir”
Emekli öğretmen Zehra Telli, muhtarları ve köylüleri madene karşı uyarmaya çalıştığını ama hainlikle suçlandığını da anlatıyor:
“Biz sonuna kadar direndik, Sabırlı’da en fazla arazisi olan biziz. Arazilerimizi madene vermedik ama kamulaştırma yaptı devlet. Köylüler bize ‘vatan haini’ dediler. Neden kaç bin kilometre öteden elin Amerikalısı gelsin, bizim madenleri çıkarsın, doğamızı katledip, bizi zehirleyerek maden işletsin. Bizim devletimiz faydalansın. Gelecek nesillere güzel bir dünya bırakmak istiyoruz, bizim tek amacımız bu. Siyanür atık havuzu öylece duruyor. Suyun yerle gök arasında dolaşımı var. Bunu ilkokul çocukları bile bilir. Buharlaşma oluyor, çıkıyor bulutlarla, yağmurla bize geri dönüyor. O havuzun bize ne derece zarar verdiğinden haberimiz yok.”
Altın madenine karşı mücadelenin ağır bedeli
İliç’te madenle en başından bu yana mücadele eden kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Mücadelenin en simge ismi ise Sedat Cezayirlioğlu. Sabırlı köyünde doğmuş büyümüş, turistik Doğu Ekspresi makinist emeklisi Sedat Cezayirlioğlu Fayn’a, mücadelesi nedeniyle ölümden bile döndüğünü anlattı:
“Mücadelemi tüm dünyaya duyurmayı başardım ama maddi manevi çok ağır bedeller ödedim. Makinistlik yaparken maaşım yüksekti, maaşımın yarısını madene karşı açtığımız davalar için harcıyordum. Kendi köylülerim bile tehdit ediyorlardı. İşsiz kalırsak bedelini ödetiriz diyorlardı. Memuriyetimi yakacaklar diye erken emekli oldum. Şu anda zamanında emekli olan arkadaşlarım 90 bin lira emekli maaşı alırken, benimki 19 bin 200 lira. Mahkeme masrafları için evimi sattım. Trafik kazası süsü verilerek öldürmeye çalıştılar beni. Yakınlarıma beni zehirlemeleri için para teklif ettiklerini bile öğrendim. Ama pişman değilim. Madene karşı açtığımız 48 dava var. Bir tanesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde, biri de insanlığa karşı işlenen suçlarla ilgili Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde.”
“Bu maden kapatılana kadar mücadelemi sürdüreceğim.”
Sedat Cezayirlioğlu ve arkadaşları, hukuki mücadelenin yanı sıra, İstanbul Teknik Üniversitesi, Türk Tabipler Birliği ve Türk Toraks Derneği’ne, madenin zararlarıyla ilgili raporlar hazırlatmış. Cezayirlioğlu, bu raporlarda, madenin uluslararası felaketlere neden olabileceği ile ilgili tespitlerin yer aldığını söylüyor:
“2017 yılında İTÜ araştırmasında buranın kaçak bir nükleer tesisten bile daha tehlikeli olduğu tespiti yapıldı. Rapora göre Fırat Nehri Karasu koluna yakınlığı 300 metre mesafede ve fay hattı üzerinde olan maden sahası, meydana gelebilecek bir depremle Türkiye’nin tarımını sonsuza kadar bitirebilir. Türkiye’de beş ayrı barajı besleyen Fırat, Suriye ve Irak’tan geçip Basra Körfezi’ne dökülüyor. Siyanür atık havuzunun kapasitesi 53 milyon ton. ÇED’e göre 25 yılda dolması gerekiyordu, iki yılda doldurdular. Madende 39 çeşit kimyasal kullanılıyor. Bunun 23 tanesi, siyanür, sülfirik asit ve kezzap olarak bilinen nitrik asit gibi en ölümcül kimyasallar. Bu topraklar işgal altında olsa, işgalciler bile bu maddeleri reva görmezler. Bir daha kullanamayacakları toprağı ne yapsınlar? Ömrümün sonuna kadar, bu madeni tamamen kapattırana kadar mücadelemi sürdüreceğim.”
Bölgede şiddetli bir deprem beklentisi var
Prof. Dr. Naci Görür ve birçok deprem uzmanı, Erzincan ile Bingöl Karlıova arasındaki Yedisu Fay Hattı’nın, yakın zamanda şiddetli bir deprem üretebileceğini öngörüyor. Siyanür atık havuzu, bu nedenle büyük bir tehlike teşkil ediyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Basın Müşavirliği’ne, hem bölgede beklenen deprem ve madenin geleceği, hem de siyanür atık havuzu ile ilgili bir rehabilitasyon planlaması olup olmadığı ile ilgili sorularımızı gönderdik ama yanıt alamadık.
Depremsel açıdan aktif bir alanda olan Çöpler Altın Madeni ile ilgili tek risk Yedisu Fayı da değil. Cumhuriyet Halk Partisi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz Fayn’a, deprem riski yüksek olan bir yerde siyanür içerikli bir yığın liç dağı yapmanın, felaketi çağırmak olduğunu söyledi:
“İliç’teki Anagold maden sahasının tam altından Ovacık Fay Hattı- Munzur Segmenti geçiyor. Maden sahasının güneybatısında 16 km mesafede bulunan Malatya Fay Hattı 7,5 büyüklüğünde deprem üretme potansiyelinde. Güneydoğusunda 10 km mesafedeki Munzur Fay Hattı da 7,4 büyüklüğünde deprem üretme potansiyeline sahip. Madenin kuzeybatısında 10 km mesafede ise Divriği Fay Hattı bulunuyor. Bu kadar deprem riski yüksek olan bir yerde yüzlerce metre yükseklikte siyanür yığın liç dağı yapmak göz göre göre felaketi çağırmaktır.’
“Bakanlığın asli kusuru buharlaştırıldı”
Deniz Yavuzyılmaz, Çöpler Altın Madeni ile ilgili hem ÇED hem de denetim konusunda asli kusurlunun Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olduğunu söylüyor.
“ÇED süreçlerinin, tüm izinlerinin en tepesinde Çevre Bakanlığı var. Murat Kurum’un bizzat onayıyla 2021 yılında ikinci kapasite artışı yapıldı. Bakanlığı asli kusurlu gösteren bilirkişi heyetini değiştirdiler. Yeni bilirkişi raporunda asli kusur buharlaştırıldı. Liç yığını 256 metrenin üzerine çıkamaz, yapay olarak oluşturulan liç dağı daha fazlasını taşıyamaz. Ama daha çok altın üretmek için daha çok solüsyon yükleniyor, yığın yükseliyor ve fazla ağırlık kaymalara neden oluyor. Bakanlığın denetimi de yok. Deprem beklentisinin olduğu bir yerde, Fırat Havzası’nda onlarca şehir ve ülkeyi tehdit eden bir risk oluşturuyorlar. Bu maden şirketleri bir kimyasal dağ oluşturup ülkelerine dönüyorlar. Sorumluluğu paylaşmıyorlar. Bu dava süreçlerinde bile sorumluluk almamayı tercih ettiler. Bizim kendi ülkemiz dışında başka bir yerimiz yok. İnsanımızla hayvanımızla, doğamızla burası bizim yaşam alanımız.”
Kamu görevlilerinin yine hiçbir suçu yok
Çöpler Altın Madeni faciasının birinci yılında yargı sürecinin ne durumda olduğuna gelince…
Erzincan İdare Mahkemesi, madenin ÇED izinlerinin iptaliyle ilgili devam eden davada, 2021 yılında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un onayıyla verilen ÇED olumlu raporunu ve madenin ruhsatını 21 Ağustos’ta iptal etti. Danıştay da, 30 Ocak 2025 tarihi kararla madenin izin ve ruhsatlarının iptal kararını onadı.
Facia sonrası madenin şirket yöneticilerinin ve mühendislerinin aralarında bulunduğu 5’i tutuklu toplam 43 sanık, 2 ile 15 yıl arasında hapis cezası istemiyle yargılanıyor. İliç Cumhuriyet Başsavcılığı, ÇED raporunda imzası bulunan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetkilileri hakkındaysa kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.