NBA takımlarından Los Angeles Lakers'ın efsanesi Kerim Abdül Cabbar'ın kısa olduğu kadar etkili bir sözü var:
“Kaybetmeyi öğrenmeden kazanamazsınız.”
Bisiklete binmeyi öğrenmek gibi. Her düşüşten sonra kalkıp yeniden pedal çevirmeye devam etmelisin. Gözün sadece ileride olmalı.
A Milli Kadın Voleybol Takımı da böyle öğrendi kazanmayı. Bugünü anlamak için filmi biraz geriye sarıp 2021 yılına, Tokyo’daki o meşhur Güney Kore maçına gidelim. 2012’den sonra ikinci kez katıldığımız olimpiyatlarda ilk kez çeyrek finaldeydik. COVID-19 pandemisi sebebiyle salon boştu. Ancak tüm ülke gece 3'te ekran başındaydık.
Çok da iyi başladık maça. İlk seti 25-17 kazandık ve Güney Kore’ye karşı üstünlüğü ele geçirdik. Maç alevlenmişti. Fakat sonraki iki sette tecrübe, yaktığımız ateşe üstün gelmeye başladı. Güney Kore, kadın voleybolunun olimpiyatlara dahil edildiği 1964’ten bu yana neredeyse her turnuvaya geliyordu. Bu seviyeye bizden daha aşinalardı.
2-1 geriye düştük ama azmimiz kırılmamıştı. Dördüncü sete olağanüstü başladık. Bu sefer kaybetmeyecektik. Pembeye boyattığı saçlarıyla dikkat çeken Ebrar Karakurt ile seti noktaladık. Şimdi sıra işin sonunu getirmekteydi.
Beşinci set, 25'te biten diğer setlerden farklı olarak 15’te bittiği için tek bir servis serisi, en ufak bir hata bile tüm emeklerinizi heba edebilir. Duygularınız sahaya girerse, kaybedersiniz. Biz hislerimize hâkim olamadık.
İlk cemre Tuğba Şenoğlu’na düştü. Skoru 2-1’e getiren smacından sonra Meryem Boz’a gidip “Ağlayacağım abla” diyordu. Çok da haklıydı. Yarı finale artık bir nefes kadar yakındık. Setin geri kalanı ter ve gözyaşından ibaretti. Güney Kore Antrenörü Stefano Lavarini ile Milli Takım'ın hocası Giovanni Guidetti arasındaki bu satrançta mat olan, yenilen taraftaydık.
Sanki tekrar 2019 Avrupa Şampiyonası finaline, Ankara'daki Sırbistan maçına dönmüştük. 9-6’da kaybettiğimiz sayı kafamızda tekrar tekrar dönüyordu. Bu sefer teselli edecek kimse yoktu. Bomboş salonda köşelere dağılmıştık. Daha önce de düşmüştük ancak bu diğerlerinden daha sertti. Ne kadar zor olsa da kalkmamız gerekiyordu.
Olimpiyatlardan 10 gün sonra başlayan Avrupa Şampiyonası’nda devam etmeye hazırdık. Yarı final eşleşmesine kadar zorlanmadık da. Ancak bu aşamada karşımızda eski bir dost vardı: Sırbistan. Yakın geçen maçın üçüncü setine gelene kadar ipler elimizdeydi. Ancak 23-23’teki servis hatamız sanki bizi en başa döndürdü.
Bu hata, bir bakıma gelecek iki yılın da kırılma noktasıydı.
Yarı finali kaybettikten sonra Hollanda'yı yenip bronz madalyanın sahibi olsak da mutsuzduk.
Nitekim 2022'deki Voleybol Milletler Ligi (VNL) ve Dünya Şampiyonası umduğumuz gibi gitmedi.
Bu dönem bizim için hüzünlü bir romanın son sayfası olabilirdi.
Sanki artık uçurumun sonuna gelmiş gibiydik.
Ancak Filenin Sultanları yeni bir öykü yazmaya hazırdı.
Değişim rüzgarları
Değişim süreklidir. Asla durmaz. Yenilenme ve gelişmenin en önemli unsurudur.
Üstümüzdeki ölü toprağı atmak, gücümüzü sahada tekrar göstermek için değişime ihtiyacımız vardı. Guidetti harika bir temel oluşturmuştu. Voleybol kültürümüzde iz bırakacak biri haline gelmişti. Ama bu ikili delilik sona ermeliydi.