2021 sonbaharından itibaren yaklaşık iki yıl boyunca “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” düşüncesiyle uygulanan ultra-gevşek para politikasının en olumsuz sonuçlarından biri çeşitli varlık balonlarının ortaya çıkmış olması.
Ülke ekonominisinin gerçekleri ile uyuşmayacak bir şekilde tek haneye düşürülen Merkez Bankası politika faizi ve ona eşlik eden mevduat ve kredi faizleri, özellikle gayrimenkul fiyatlarında daha önce görülmemiş bir şişkinliğe yol açtı.
Mesela Beylikdüzü’nde 3+1 daire almanın maliyeti Miami’de denize nazır bir ev almakla benzer oldu.
Mevduat faizlerinin uzun bir süre enflasyonun çok altında kalması ve düşük faizli konut kredilerine erişimin kolaylaşması gayrimenkulü cazip bir yatırım aracına dönüştürdü. Yabancılara konut satışının sınırlandırılmaması ve arz yetersizliği gibi faktörler de devreye girince, konut fiyatları rekor düzeylere ulaştı.
2011-2021 dönemini kapsayan 10 yılda TCMB uzmanlarının hesaplamalarına göre ülke genelinde 4,3 katına çıkmış olan metrekare başına konut fiyatı, daha sonraki 2 yıl içinde neredeyse 6’ye katlandı.
Konut fiyatlarındaki artış, inşaat maliyetlerini ve TÜFE’yi geride bıraktı
Konut fiyatlarının halen yüksek düzeylerde kalmaya devam etmesinin bir nedeni de inşaat maliyetlerindeki hızlı artış.
Son 4 yılın her birinde resmi enflasyon oranının üzerinde artış gösteren inşaat maliyetleri öncelikli olarak Türk Lirası’ndaki değer kaybından, yani ithal girdi maliyetlerindeki artıştan etkileniyor. Kalifiye inşaat işçilerine olan yoğun talep de maliyet artışında rol oynuyor.