Türkiye’de son iki haftada yaşananlar ışığında yeniden “gazetecilik nedir?”, “kime gazeteci denir?”, “gazeteciliğin sınırı kim tarafından, nasıl belirlenir?” tartışması alevlendi. Gözüken o ki bu tartışma önümüzdeki dönemde de devam edecek. 

Bu yüzden farklı zaman ve mekanların yaşanmışlığıyla harmanlanmış iki klasik metne başvurmak bundan sonrası için de fikir açıcı olabilir. 

İlki Türkiye’de “gazeteci” denilince belki de ilk akla gelen isim Uğur Mumcu’nun derleme yazılarından oluşan ve kendi ismini taşıyan Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı tarafından yayımlanan “Gazetecilik” kitabı, diğeri ABD’li iletişim akademisyeni Michael Schudson’ın yine aynı yayınevi tarafından Türkçeye çevrilen, “Gazetecilik neden önemli?” adlı eseri.

Teknoloji gazetecilik pratiğini dönüştürdü, ancak mesleğin temel ilkeleri aynı kaldı, kalacak. Uğur Mumcu’nun yazdığı günlerden bugüne Türkiye de çok şey değişti ancak kitabın sayfalarında gezindiğimizde görüyoruz ki bazı şeyler hiç değişmemiş. Bu metinleri kütüphanenin zamansız eserler rafından çekip almadan önce, son günlerde Türkiye’de tartışma konusu olan olayları kronolojik olarak yeniden hatırlayalım.

Son iki haftada yaşananlar

Süreç, Suriye’de iktidarın devrilmesi ve ardından ülkenin kuzeydoğusunda tırmanan çatışmalarla başladı.

Nevşin Mengü, Türkiye’nin terör örgütü lideri sıfatıyla kırmızı bültenle aradığı PYD’li Salih Müslim’le YouTube kanalı için söyleşi yaptı. Mengü bu içeriği kısa süre sonra kaldırdı. Hukukçu arkadaşlarından röportajın suç kapsamına girdiği uyarısını aldığını ve videoyu bu yüzden kaldırdığını yazdı ancak hakkında “terör örgütünü ve eylemlerini övücü nitelikte söylemler içeren” röportaj yayınlamaktan soruşturma başlatıldı. Gözaltına alındı ve “yurt dışı çıkış yasağı” uygulanarak serbest bırakıldı.