‘‘En iyisi olmak istiyorum. Babamı ve annemi gururlandırmak istiyorum. En iyisi olacağım.’’ - Alperen Şengün The Athletic, 22 Ocak 2025

11 Mart 2024...

Play-in umutlarını sürdüren Houston Rockets ile Sacramento Kings karşı karşıya. 

Alperen oldukça formda.

Daha beş gün önce, NBA'in yeni büyük yıldız adayı Wembanyama’nın takımı Spurs’e karşı 45 sayıyla kariyer rekorunu kırmış. 

ABD kamuoyunda "Bu çocuk nasıl All-Star olamadı?" dedikodularının odağında.

Takımı, o gün kendi standartlarının altında bir performans gösterse de son 47 saniyeye girilirken sekiz sayı farkla önde. 

Top onlarda.

Üstelik karşılarında 35 saniyede 13 sayı atabilen Tracy McGrady de yok.

Fred VanVleet, ikili sıkıştırma sonrası topu Sabonis’e doğru fırlatıyor ve...

Alperen, kaygılı gözler ve alkışlar arasında soyunma odasına giderken muhtemelen aklından sayısız düşünce geçiyordu. 

Tek bir an yüzünden yıllarca verdiği emek heba mı olmuştu? 

Belki de o topa yükselmemesi gerekiyordu. 

Zaten yeterince fark vardı. 

Ancak Alpi’nin savunmaya bu kadar iştahla koşmasının arkasında, topu durdurmaktan daha fazlası vardı…

Üç kardeşin en küçüğü

Alperen Şengün, beş kişilik ailede, üç kardeşin en küçük üyesi olarak Giresun’da dünyaya geldi.

Biraz yaramaz bir çocuktu. 

Evde kaza bela pek eksik olmazdı. 

O yıllarda kolunu kırmış, kendisine iki kez araba çarpmış; hatta neredeyse ölümden dönmüştü.

Basketbolla tanıştığında ise henüz yedi yaşındaydı. 

Şimdilerde onu kolsuz forması olmadan ya da 28'e 15'lik sahanın dışında hayal etmek zor olsa da denediği ilk spor basketbol değildi. 

Giresun’da denize âşık bir babanın oğlu olarak önce yüzmeyi denemiş, ancak bu sporu tam sevmemişti. 

Onun yeri açık sular değil, kapalı spor salonuydu.

Hayatının geri kalanında evi haline gelecek basketbol salonlarını bulması için önce abisinin bu spora başlaması gerekiyordu. 

Babasının eski arkadaşı, aynı zamanda Alperen’in ilk koçu olan Salim Taslı’nın, Giresun Üniversitesi çatısı altında kurduğu spor kulübü ise yolculuğunun ilk durağıydı.

Alperen, abisini izlemek için kulübe gelirken, fiziğinin uygunluğu Salim Taslı’nın da dikkatini çekti. 

Böylece o da basketbola başladı. 

Saha, top, pota… 

Basketbola dair her şey asanın büyücüyü seçtiği gibi ona gidiyor, bu sporun ona, onun da bu spora ait olduğunu gösteriyordu.

Yeni adım attığı basketbolun Türk yıldızlarını izliyor, onları idol olarak görüyordu. 

Bir gün, ay-yıldızlı formayı kendisinin terleteceğini bilmeden izlediği 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası serüveninde ekran başındaydı. 

Kerem Tunçeri’nin yarı finalde Sırbistan'a attığı son saniye turnikesi, onu bu spora daha çok bağlamıştı belki de… 

Kim bilir?

Giresun'dan Banvit'e

Günler ayları, aylar seneleri kovaladı. Alperen’in yeteneği zamanla göz ardı edilemez bir hale geldi. İyiydi.

O kadar iyiydi ki Giresun il sınırları artık ona yetmemeye başladı. Orada imkânlar kısıtlıydı. Artık bir üst seviyeye geçmeliydi.

Önce Efes'in, ardından Fenerbahçe’nin kapısı çalınsa da “Bu çocuk İstanbul’da nerede kalacak?” sorusu tüm denemelerin önünü kesiyordu.

Küçük yaştaki basketbolcu adaylarının maç yaptığı Minikler Şenliği, tüm bu soru işaretlerini bir anda anlamsız kıldı.

O dönem Banvit’te görev yapan Ahmet Gürgen’in dikkatini çekmişti. 

Alpi’nin hayatındaki tüm sorular ve cevapları yalnızca on gün içinde değişti. 

Artık Giresun’da yeteneğinden bahsedilen bir çocuk değildi. 

Ülkenin en büyük altyapılarından biri olan Banvit’in gelecek vadeden basketbolcu adaylarından biriydi.

Antrenörleri, arkadaşları, evi, antrenman yaptığı salon… 

Hepsi değişmişti. 

Hal böyleyken, aile özlemi kaçınılmazdı. 

Giresun’a geri dönmeyi defalarca düşündü. 

Ancak her seferinde "Ailen için burada kalmalısın." dendi kendisine. 

O da ailesi için kaldı, tüm değişimlere alıştı. 

Gün geçtikçe, yan ranzasındaki isimler ailesi olmaya başladı. 

Genç takımda, her şeyi gerçek anlamıyla en temelden öğrenmeye başladı. 

Sadece adımlamayı, tekniği, pas atmayı öğrenmedi. 

Pes etmemeyi, sertliği ve saha dışında nasıl bir insan olması gerektiğini de öğrendi. 

Hata yaptığında çözüme odaklanmayı, kazanmayı ve kaybetmeyi; kısacası, bir sporcu için gereken her şeyi yavaş yavaş karakterine işliyordu. 

Oyununun gelişmesi kaçınılmazdı.

Antrenmanlarda herkesten daha fazla çaba harcıyor, eksik yönlerini geliştirmek için durmadan çalışıyordu. 

Sadece saha içinde değil, saha dışında da basketbolunu ileri taşımak için vakit harcıyordu. 

Shaquille O’Neal’ın sırtı dönük dönüşlerini, Michael Jordan’ın pas fakelerini izliyor, onların hareketlerini antrenmanlarına ekliyordu. 

Bir süre sonra, tüm bu çalışmalar kas hafızasına yerleşti. 

Artık üzerinde çalıştığı bu hareketleri doğaçlama yapabiliyordu.

Kısa sürede yükselmişti. Banvit altyapısının ve alt yaş Milli Takımı’nın göz bebeğiydi. 

Banvit ile Basketbol Gençler Ligi’ni kazanan Alperen, MVP ödülünü ise 2010'da kazanılan gümüş madalyanın kahramanlarından Kerem Tunçeri’nin ellerinden alıyordu. 

Küçüklüğünden beri onu en yukarıya taşıyan azmi, yeteneği ve çalışkanlığı bambaşka bir seviyeye ulaşmıştı. 

Profesyonel sözleşmesini Bandırma Teksüt ile imzalasa da, takım kapanınca bir anda boşlukta kaldı. 

Korkmadan deneyebileceği, hata yaptıkça öğrenebileceği yeni bir alana ihtiyacı vardı.

Uçak biletinin üzerinde yazan şehir: İstanbul

Bu kez, uçak biletinin üzerinde yazan şehir İstanbul’du.

Alperen, Beşiktaş’ın kurduğu genç kadronun en değerli parçalarından biriydi. 

Henüz 18 yaşında neler yapabileceğini göstermeye başlamıştı. 

Sezona çalkantılı başlasalar da her geçen maç oyununu geliştirmeye devam ediyordu.

Eksikleri vardı elbette. 

Bacaklarını güçlendirmesi ve daha mobil olması gerekiyordu. 

Sırtı dönük oyunlarda iyiydi ama daha hızlı olmalıydı. 

Serbest atış yüzdesini de artırmalıydı. 

Yapması gerekenler belliydi. 

Eksiklerini kapattıkça daha iyi olacağının, ailesine verdiği sözleri tutacağının farkındaydı.

Bursaspor maçındaki performansı, Fenerbahçe Beko maçındaki yedi asisti, 

Galatasaray maçındaki blok rekoru derken Alperen basketbol kamuoyunda adından söz ettirmeye başladı. 

Belki başkası için birkaç iyi maç, bir süreliğine "Ben yeterliyim" düşüncesine sebep olabilirdi… 

Ama Alpi bununla tatmin olmayacaktı.

Koçu Djordje Sijan ile birlikte yalnızca gelişmeye ve en verimli haline ulaşmaya odaklanmıştı. 

Sezon ilerledikçe Alperen’in performansı artıyor, karşısına çıkan tüm Amerikalı uzunları bir bir yere seriyordu. 

Öyle ki, normal sezon sonunda ligin en genç MVP’si olmuştu. 

Ödülüyle Akatlar’ın boş beyaz koltukları önündeydi. 

Beşiktaş’ta gösterdiği karakter ve aldığı sorumlulukla takımını play-off’lara taşıdı; ancak yarı finalde Anadolu Efes’e elenmekten kurtulamadılar.

Sezon bittiğinde Alperen’in önünde iki seçenek vardı. 

Avrupa’da mı devam edecekti, yoksa en iyiler arasına mı katılacaktı? 

En iyi olmak isteyenlerin rotası belliydi. Alperen, 2021 NBA Draftı’na katılacağını açıkladı.

From Ciresun, Turkey

Brooklyn Barclays Center’da birbirinden heyecanlı genç basketbolcular seçimlerini beklerken yorumcular, bu yılın draft sınıfından bahsediyordu.

Cade Cunningham, Jalen Green, Evan Mobley, Scottie Barnes ve daha niceleriyle, son yılların en yetenekli draft sınıflarından biriydi. 

Seçimler başladıktan sonra, her sırada yeni bir oyuncu mutlulukla yanındakine sarılıyor, gelecek hayallerine kafasındaki şapkayı da ekliyordu.

Alperen’in ismi henüz söylenmemişti. 

Herkes onun yeteneğinin farkındaydı; ancak çoğu scout raporunda yazan "savunmada yük olabilir" ifadesi, onu sıralamada aşağıya çekiyordu.

Takımların genel menajerlerinin satranç oynadığı bu gecede, draftın ikinci sırasında Jalen Green’i kadrosuna katan Houston, ilerleyen dakikalarda takımın geleceğini değiştirecek bir hamle yaptı. 

Oklahoma’ya gelecekteki iki draft hakkını yollayarak, 16. sıradan seçim yapma hakkını aldı. 

Akıllarında tek bir isim vardı.

Adam Silver, 16. sıra seçimini açıklamak için sahneye geldi.

Silver’ın ağzından çıkan "From Ciresun, Turkey" ifadesi, Alperen’in hayallerinin gerçekleştiğinin resmiyete kavuşması demekti. 

Beşiktaş’tan takım arkadaşı Mehmet Yağmur’a sarıldıktan sonra, bir yanında Türkiye bayrağı, diğer yanında aile üyelerinin isimleri olan ceketini tüm dünyaya gösteriyordu.

Sahneye çıktığı anda flaşlar yüzünde patlıyordu. 

Yaptığı büyük fedakârlıkların meyvesini almıştı. 

Sahnede, ilk ve son kez Oklahoma City şapkasını taktı.

İçeriye geçtiğinde asıl takımının şapkasıyla oldukça mutlu gözüküyordu. Houston taraftarına verdiği ilk mesaj ise yıllar boyunca unutulmadı.

En büyük hayalini gerçekleştirdiği gün, "Sırada ne var?" sorusuna verdiği cevaplar çok netti:

Bundan sonra tabii ki de NBA'de All Star olup şampiyon olmak istiyorum. Türkiye'yi temsil edip milli takımda en iyi sonuçları almak istiyorum.

Alpi’nin gerçekten en iyilerden biri olması için en iyilere karşı oynaması gerekiyordu. 

Artık o fırsatı elde etmişti. 

Önünde yeni hedefleri, arkasında ise başardıkları vardı. 

Şimdi en büyük meydan okumasına hazırdı. 

Nereden geldiğini unutturmayacak 28 numaralı Rockets formasını sırtına geçirdi ve yola koyuldu.

İlk NBA maçı

20 Ekim 2021...

Alperen, ilk NBA maçına Minnesota Timberwolves deplasmanında çıktı.

Seviyenin farklı olduğunu hissetmesi pek uzun sürmedi. 

İlk yarıda skor üretemedi, hatta bir pozisyonda ribaund almaya çalışırken kafasını çok kötü bir şekilde yere vurdu. 

Buradaki tempo, Türkiye’ye kıyasla bambaşkaydı.

İlk sayılar unutulmazdır. 

Daha ilk maçından saha görüşü ve pas yeteneğiyle insanları etkilemeye başlamıştı. 

Maçlara çıktıkça ortama daha da adapte oluyor, onu seçmeyen takımlara potansiyelinin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyordu.

Henüz 19 yaşında, dilini dahi bilmediği bir ülkeye gitmiş ve tamamen değişen yeni dünyasına uyum sağlamaya çalışıyordu.

İngilizce bilmiyor oluşu büyük bir eksiklikti. 

Ancak Alpi, yine bir zaafının üzerine sonuna kadar gitmeye kararlıydı. 

Saha içinde kendini geliştirmeye ayırdığı vakit kadar, saha dışında da İngilizce öğrenmek için çabalıyordu. 

Amerikalı kız arkadaşının da büyük katkılarıyla kısa sürede dili söktü.

Öyle bir noktaya geldi ki, Paul George ve JJ Redick’in podcast’lerinde akıcı bir şekilde İngilizce konuşabiliyordu.

Hatta İngilizce öğrenmekle kalmayıp, takım arkadaşlarına da Türkçeyi öğretmeye başlamıştı.

NBA’de bazı oyuncuların kendilerine özgü, istisnai yetenekleri vardır. 

Örneğin, Doncic’in son adımı, Harden’ın stepback’i ya da Dirk Nowitzki’nin tek ayak üzerinde attığı fadeaway gibi… 

Alpi’nin de post hareketleri, daha ilk sezonunda dikkat çekmeye başlamıştı.

Alperen, bu yeteneğiyle NBA tarihinin en iyi ayak hareketlerine sahip uzunlarından biri olan Houston Rockets efsanesi Hakeem Olajuwon’u dahi etkilemişti. 

Hakeem, bir maçtan sonra Alperen’in yanına gidip, "Ayak oyunlarını çok beğeniyorum, sana birkaç hareket göstereceğim." dedi.

Daha çaylak sezonundayken ustasından Dream Shake dersleri aldı. 

Bu, onun için çok büyük bir onurdu. 

Takımın efsane uzunu, 19 yaşındaki çaylak uzuna yol gösteriyordu. 

Tıpkı zamanında Kareem’in Divac’a ders vermesi gibi…

Houston şehri ve takımı, Alperen’i daha ilk günden çok sevdi. Alperen de bu sevgiye, daha fazla çalışarak ve daha iyiye giderek karşılık vermeye kararlıydı.

İlk sezonun büyük kısmını kenardan gelerek tamamladı. 

Onun için bir öğrenme ve adaptasyon süreciydi. 

Ancak gelişmesi gereken noktalar sadece saha içini kapsamıyordu. 

Rockets, takımın yıldızı James Harden’la geçen sezonların ardından yeniden yapılanma tuşuna basmış, kazanmayı öncelikli hedef olarak görmeyen bir takım haline gelmişti. 

Normal sezonu da 20 galibiyet 62 mağlubiyetle ligin en kötü takımı olarak tamamlamışlardı.

Alperen, Amerika’ya gelene kadar sahaya hep kazanmak için çıkan takımların bir parçasıydı. 

Onun için kaybetmeye alışmak, hiç bilmediği bir dili öğrenmekten bile daha zordu…

NBA’de özellikle genç oyuncular için iyi bir yaz dönemi geçirmek oldukça önemlidir. 

Alpi de bunun farkındaydı. 

Herkesten önce oyunundaki eksiklerden bahsediyor ve onların üzerine gideceğini söylüyordu. 

Öyle de yaptı.

Bir sonraki sezon geri döndüğünde artık ilk beşin değişmez bir parçasıydı. 

Geçen sezona göre daha fazla süre alıyor ve çok daha iyi oynuyordu. 

Doğal olarak istatistiklerinde de büyük bir gelişme vardı.

Böylece bizi, haberlerde sıkça duyduğumuz "En genç pivot" kalıbıyla tanıştırdı.

Yavaş yavaş NBA hiyerarşisinde yerini sağlamlaştırıyordu. 

Bunu yaparken kavgadan da kaçmıyordu.

İkinci sezonundaki imza maçı ise Los Angeles Lakers deplasmanında geldi.

Alpi, maçı 33 sayı, 15 ribaund, 6 asist ve 4 blok ile tamamladı. 

Bu performans, gelecekte neler yapabileceğinin en önemli göstergelerinden biri olacaktı.

Artık ligdeki diğer oyuncuların da takdirini kazanmaya başlamıştı. 

İdol olarak gördüğü Nikola Jokic’ten Kevin Durant’e, Paul George’dan LeBron James’e kadar birçok yıldız, onun oyununa övgüler yağdırıyordu.

Ancak Alperen bireysel olarak iyi bir yıl geçirse de takımı sezonu bir kez daha Batı Konferansı’nın dibinde tamamlamıştı.

Bu döngüyü kırmalı ve “kazanan” bir takım olmaya başlamalılardı. 

İlk adım olarak, koç Stephen Silas ile yollar ayrıldı.

Nihayet değişim vakti gelmişti…

Değişim...

25 Nisan 2023...

Bir önceki sezon Boston Celtics’i NBA Finalleri’ne taşıyan Ime Udoka, kulüp içindeki ilişki skandalının ardından takımdan gönderilmişti. 

Bu olayın ardından bir sezon boyunca takım çalıştırmadı. 

Geri döndüğünde ise yeni adresi Houston Rockets oldu.

Onun gelişiyle birlikte işler değişecekti…

Houston Rockets, bir önceki sezon ligin en kötü iki savunma takımından biriydi ve Alperen de bu zayıflığın sorumlularından biri olarak gösteriliyordu. 

Çiçeği burnunda koçun ilk olarak oyunun bu kısmına el atması gerekiyordu.

Alperen'in, Udoka’nın takımında yer alabilmesi için atletizmini artırması ve savunmadaki konsantrasyonunu yükseltmesi şarttı. 

Tüm yaz boyunca eksiklerinin üzerine gitti.

Sezon başladığında ise bambaşka bir Rockets izlemeye başladık. 

Udoka’nın gelişiyle birlikte takımın yükselişi gözle görülür hale gelmişti. 

Duymayanlar için üst üste kazandıkları altıncı maçtan sonra Alperen yüksek sesle bağırıyordu.

Savunmadaki ciddiyet ve disiplin, takımın ruhuna da işlemeye başlamıştı. 

Takım olarak gelişen bu defansif yapıda en çok ilerleme kaydedenlerden biri ise Alperen’di. 

Pozisyon bilgisi artıyor, kapatması gereken alanları daha iyi okuyordu. 

Ancak sadece savunmada değil, hücumda da inanılmaz bir yükselişe geçmişti.

Takımı rakip potaya giderken her top onun elinden geçiyor, her sayı onun oyun bilgisinin sahaya süzülüşüyle şekilleniyordu. 

Udoka, bu verimi görmezden gelmedi. 

Bu takım, Alperen’in önderliğinde ilerleyecekti.

Alpi de bu durumun farkında olduğunu şu sözlerle ifade ediyordu:

"İlk iki senemde dördüncü, beşinci opsiyondum. Ama şimdi birinci veya ikinci opsiyonum ve bunu bana Ime verdi. Artık kendime güvenim tam. Bu insanlar bana güveniyor ve benim de bir şeyler yapmam lazım. Kim bana güvenirse, arka çıkarsa; onları hayatım boyunca kollayıp gözetirim."

Gerçekten de o güveni sahaya olağanüstü bir şekilde yansıtmaya başladı. 

Artık takımın merkezinde o vardı. 

NBA’in reklam tanıtımlarında kullandığı, insanların maçı açma sebebi olacak oyuncu konumuna gelmişti. 

Her maç sonu, ardında en az bir öne çıkan hareket bırakıyordu. 

Kısa sürede, ligin en çok merak edilen oyuncularından biri haline geldi.

Bu ilerleyiş sadece sözde değildi. Sezon sonunda, “En Çok Gelişme Kaydeden Oyuncu” ödülünde üçüncü sırayı alarak başarısını tescilledi.

Saha içi kadar saha dışında da attığı her adım takip ediliyordu. 

Giydiği kıyafetlerden söylediği sözlere, maç sonu röportajlarından katıldığı programlara kadar… 

Takım arkadaşı Tari Eason’ın "O bir büyücü, o bir Harry Potter!" sözlerine, Cadılar Bayramı’nda Harry Potter kostümü giyerek cevap veriyordu. 

Tam anlamıyla göğün en parlak yıldızıydı. 

Sadece apoleti eksikti.

All-Star'a giden yol

NBA’de bir oyuncunun sezon içindeki performansının en büyük ödüllerinden biri All-Star’a seçilmektir. 

Alperen'in bu kadar dikkat çeken bir oyuncu olarak 2023 All-Star seçim listelerinde görünmemesi neredeyse imkânsızdı. 

İlk başlarda daha alt sıralarda olsa da her geçen gün yükseldi. 

Billboard’larda, taksi reklamlarında, internette, hatta elektrik direklerinde bile Alperen’e oy vermemizi hatırlatan posterler vardı.

Çok yaklaşmış ama All-Star olamamıştı. En azından şimdilik.

Alperen’in durumu ciddi olabilirdi. 

Her şey güzel gidiyorken bu, devasa bir geri adım demekti.

Alperen o topa yükselmeliydi. 

Savunmada yeteri kadar efor göstermemesi onun en çok eleştirildiği konuydu. 

En büyük zaafıydı. 

Hayallerini yıllar boyunca her zaafın üzerine giderek gerçekleştirmişti. 

Aslında yine aynısını yaptı. Sonucu ne olursa olsun. 

Neyse ki korkulan olmadı. 

Durum göründüğü kadar ciddi değildi. 

Sakatlıkların da etkisiyle, takım olarak o sezonu play-off yapamadan kapattılar.

Ancak hem Alperen’in hem de Houston'ın gelişebilmesi için önlerinde koca bir yaz vardı.

Alpi, daha sakatlığını tam atlatmadan önümüzdeki sezonun parolasını belirlemişti.

"Gelecek sezon motivasyonu hâkimiyete dönüştürüyoruz. Muhteşemliğe tanık olmaya hazır olun." diyordu.

Bu yaz bir şeyler değişecekti. 

Alperen de buna hazırdı. 

Geri dönüşü muhteşem olacaktı.

Koç Ime Udoka da Alperen’in yazın ne kadar çalıştığının farkındaydı.

22 Ekim 2024...

Her maç %100 efor göstermek.

Uykusuz geçen geceler.

Herkes tatil yaparken antrenman salonunda terinin son damlasına kadar çalışmak. 

12 yaşından beri ailenizden uzakta kalıp sayısız fedakârlık yapmak. 

Tüm bunların sakatlanma pahasına da olsa bazı ödülleri olabiliyor. 

Alperen’in ödülü, 22 Ekim günü aldığı 5 yıllığına 185 milyon dolarlık kontrat oldu.

Tırnaklarıyla kazıya kazıya, hiçbir bahane üretmeden, 22 yaşında Türk spor tarihindeki en büyük sözleşmenin altına imzasını attı.

Sırada, ona güvenen takımını gururlandırmak vardı. 

Zaten ne demişti?

"Kim bana güvenirse, arka çıkarsa; onları hayatım boyunca kollayıp gözetirim."

Bu sezona Alpi de takımı da fırtına gibi başladı. 

İki yıl öncesine kadar ligin dibinde olan, sahaya kaybetmek için çıkan ve 30 takımlık ligin en kötü 29. savunmasına sahip ekipten eser kalmamıştı. 

Houston Rockets, Batı Konferansı’nın zirvesine oynayan, ligin en iyi birkaç savunma takımından biri konumuna geldi.

"Alperen Şengün’e sahip bir takım iyi savunma yapamaz." diyen yorumcular ise çoktan fikrini değiştirdi.

Alperen artık 'kazanan' bir takımın ana oyuncusu.

E tabii, bu durumun da bazı getirileri oluyor…

31 Ocak 2025...

Eğer iyi bir bahaneniz yoksa gece 2:30’da ayakta olmak pek akıllıca bir tercih değil. 

Ancak 2025 All-Star yedeklerinin açıklanacağı gece tüm Türkiye'nin yeteri kadar iyi en az bir bahanesi vardı. 

TNT canlı yayınında Kenny Smith sıradaki All-Star ismi açıklamak için zarfı eline aldı...

All-Star seçilen ilk milli sporcumuz Mehmet Okur, yıllar önce Alperen’e  “Alperen kardeşime sevgilerle” yazan imzalı bir forma hediye etmişti. 

O zamanlar fotoğrafa bakınca yıldızı yeni yeni parlayan genç bir sporcu ile en kariyerli Türk basketbolculardan biri vardı. 

Şimdi ise o fotoğrafta iki All-Star bulunuyor... 

Türkiye'yi gururlandırmaya devam edecek

Alperen, başardıklarıyla yetinecek biri değil. 

Hiç de olmadı. 

En büyük hayaline ulaştığı gün dahi ağzından çıkan ilk cümleler, yeni büyük hayallerine dairdi. 

Düştü… Kalktı… 

Çok sevdiği ailesinden uzakta, bir hayalin gerçek kılmanın umuduyla her gün çalıştı. 

En iyilerden biri olana kadar da durmadı. Mental olarak hep ayakta kaldı. 

Eksikliklerinin onu aşağıya çekmesine izin vermedi; aksine, onların üzerine gitti. 

Ne pahasına olursa olsun üzerine gitmeye de devam etti.

Henüz 22 yaşında, tarihi bir başarının altına imzasını attı Alperen. 

Önünde tüm Türkiye’yi gururlandıracağı birçok an olacak.

Ama şimdilik, en büyük başarısını bir kez daha büyük bir gururla söyleyelim…

Alperen Şengün, All-Star.

🏀
Fayn, güç sahiplerini denetlemek, bakış açılarımızı genişletmek ve 21. yüzyılın enformasyon karmaşasına direnebilmek için var. Fayn'a sınırsız erişim için ücretli abonelerimiz arasına katılın. Abonelik seçeneklerini inceleyin.
Bağlantı kopyalandı!

Yazan:

Defne Heybeli

Defne Heybeli

İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde psikoloji okuyor. Spor, fotoğrafçılık ve kedileri kendinden bahsederken ilk aklına gelenler.

Berkem Çağlayan

Spor tutkunu. 11 ve 88 sayılarını seviyor.