Eski İçişleri Bakanı, halen Meclis İçişleri Komisyonu Başkanı, İstanbul milletvekili Süleyman Soylu, 16 Ocak 2025’te Ankara’da Anadolu Yayıncılar Federasyonu’nun toplantısında gazetecilerle bir araya geldi.
Bu buluşmaya rağbet yüksekti.
Çünkü kendisi yaklaşık bir ay önce, hiç beklenmeyen bir mecrada, Gazete Duvar’da “Devletime ve milletime hizmetimi tamamladım, bu son dönemim.” dedi.
Bu sözlerin zamanlaması ilginçti zira İçişleri Bakanlığına ondan sonra atanan Ali Yerlikaya ile arasının bozuk olduğu cemi cümlenin malûmuydu; parti kuracağı, cumhurbaşkanı yardımcısı olacağı söylentileri ortamlarda dolaşıyordu. Bir de uzun zamandır, yani 2023 genel seçimlerinden ve bakanlık koltuğuna veda ettiğinden bu yana gazeteci grubuyla buluştuğu yoktu.
Arada bir, Ali Yerlikaya’nın yaptığı bazı operasyonlar, kararlar ve uygulamalar özellikle de kendine yönelik olarak değerlendirildiğinde sosyal medyadan paylaşım yapıyordu.
Seçimden sonra bıraktığı hafif sakalı, bir derviş edası vermek istercesine içe dönükmüş, kalender meşrepmiş gibi yapmaları, bir anda yerini ağzını doldura doldura o çok bilindik sert, iddialı, üstenci üslubuna bırakabiliyordu.
Ama daha çok ona yakın isimler, onun adına konuşuyordu.
Özellikle de Ayhan Bora Kaplan dosyası gibi iddialarda…
Soylu’nun tepkisi kime?
Soylu’nun AKP tarafından yalnız bırakılmaktan şikayetçi olduğu dolaşıyordu kulislerde.
En son tepkisini Meclis’ten dokunulmazlığının kaldırılmasını talep etmeye kadar götürdü.
“Haysiyet celladı alçaklar… Yıllardır intikamınız ve iftiralarınız bitmedi… Cumhuriyet gazetesi! Baronluğumu ispat etmezseniz namertsiniz. Size yakında bir imkan daha vereceğim. Dokunulmazlığımın kalkması için TBMM’ye müracaat edeceğim. Özgür Özel ile dirsek temasında olup, beni dokunulmazlıkla tehdit edenler elinizde ne belge varsa ortaya koymazsanız şerefsizsiniz… Fetöcüler, PKK’lılar, uyuşturucu tüccarları, suç çeteleri, Soros’un çocukları siz de gelin. Allah büyüktür ve adildir…”
Acaba Soylu gibi deneyimli bir siyasetçi, hakkında bir fezleke olmadan dokunulmazlığının kaldırılamayacağını bilmiyor olabilir mi?
Ya da bakanlık dönemi için ancak Yüce Divan’da yargılanabileceğini?
Sanmayız.
Ama bilmeyenler açısından oldukça gösterişli, civanmert, şık bir çıkış değil mi?
Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla
Tıpkı birkaç gün sonra kendisine tahsisli zırhlı aracı belli ki bir sitem göstergesi olarak İçişleri Bakanlığı’nın kapısının önüne, anahtarlarını da güvenlik görevlilerine bıraktırması gibi.
Gazeteci İsmail Saymaz, Soylu’nun bakanlıktan araçların alınmasını istediğini, iki araç alınıp zırhlı araç alınmayınca, adamlarına arabayı bakanlığın yakınına park ettirip, anahtarlarını da yakındaki güvenliğe bıraktırdığını yazdı.
Saymaz’ı yalanlayan da olmadı.
Soylu aslında Cumhuriyet’e çıkışırken ya da arabasının anahtarlarını İçişlerine bıraktırırken, tıpkı dokunulmazlığının kaldırılması için Meclis’e başvurduğunda yaptığını yapıyor.
Saymaz, Soylu’nun ne yapmaya çalıştığına ilişkin şunları yazdı:
“Soylu, bakanlığı sırasındaki işlemlerden Erdoğan’ın bilgisi ve onayının olduğunu ve buna rağmen partisinde yalnız bırakıldığını kaydediyor.
Ayrıca ‘Milletvekilleri bakan olmayacak’ kuralı Murat Kurum için esnetilirken kendisi için uygulanmıyor olmasını kabullenemiyor.
Yakın çevresi, AK Parti’ye egemen olan kadroların Soylu’yu ötekileştirdiğini savunuyor.
Soylu da ‘Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’ misali…
CHP’ye ve muhalif medyaya cevap verirken gerçekte Erdoğan’a sesleniyor.
‘Buradayım, gör beni’ diyor.”
Parti kuracağı iddiası ve zamanlaması
Tam o sıralarda peş peşe iki şey daha oldu.
Süleyman Soylu’nun bir parti kuracağı ve bir sonraki seçimlere hazırlanacağı söylentisi çıktı.