O mevsim geldi. Pazar tezgahları ve market raflarında dörder beşer paketlendiklerini görünce insanın içi acıyor: Papazeriği ve çağla…
Çok pahalılar. Hadi papazeriğinin yumuşamaya başlamadan önce makul bir fiyata indiği bir iki haftası oluyor; çağlada o da yok. Ucuzladığında çoktan kartlaşmış oluyor.
Çocukken müzik öğretmeni flüt ödevi verdiğinde çalmaya çalışırken babam karşımda yerdi. Ağzım sulansın da şörüklerim aksın diye. Gülerdik.
Artık onun dişleri, benim de bütçemiz mani.
Peki tuza basa basa, ağzımız kamaşa kamaşa, neredeyse mazoşist bir zevkle yediğimiz bu meyvelerle derdimiz ne acaba?
Sosyal medyada ve sözlüklerde şöyle bir gezince anlaşılıyor ki özellikle batıya göçenler özlüyor. Demek ki oralarda yaygın değil.
Zaten insan neden meyvenin güzelce olmuş şekerlenmişi dururken hamını yer?
Tüketimi sezona yaymanın faydası
Hızlı bir çıkarımla “14 yaşında genç kızlara türküler düzülen bir yerde olağan” deyip işin içinden çıkmak mümkün. Ama mesele bu olmasa gerek.
Çünkü bütün meyveleri öyle yemiyoruz. Ama kavun keleğinden turşu kurmak, üzüm koruğundan şıra yapmak, kayısının, bademin çağlasını tuza banıp yemek, yeşil ekşi elma dişlemek, erik ekşisiyle bamya pişirmek yaygın.
Şöyle kısa bir araştırma yapınca, ham meyve alışkanlığının Akdeniz, Afrika, Avustralya gibi sıcakla fazlaca haşır neşir olan coğrafyalarda daha yaygın olduğunu gördüm. Levant mutfağında epey kullanılıyor mesela.
Özellikle de bazı meyvelerde…