Yerçekimsiz bir ortamda bedeni uzat, esnet, geri çek. Uzan, çek, takla, devam... Yüzücüler hedefe daha hızlı varabilmek uğruna her gün bu rutinde derinleşiyorlar. Pratikte yıllarca kendini tekrar eden ancak sporcunun beden ve zihninde her gün biraz daha genişleyen bir süreç bu. 

1873 yılında Galatasaray Lisesi'nde beden eğitimi öğretmenliği yapan Mösyö Moiroux’nun çabalarıyla başlayan yüzmede ilk olimpik katılım erkeklerde Roma 1960'ta, kadınlarda Atlanta 1996’da gerçekleşiyor. 

151. yılını geride bıraktığımız Türk yüzmesinde geçtiğimiz hafta iki büyük başarıya şahit olduk. Dünya Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası’nda 27 yaşındaki Emre Sakçı 50 metre kurbağalamada gümüş, 17 yaşındaki Kuzey Tunçelli ise 1500 metre serbest stilde bronz madalyanın sahibi oldu. Kuzey, aynı zamanda dünya gençler rekorunu 7 saniyeyle kırmayı başardı.

Yüz elli yılı devirmiş bir geçmişin ardından dünya kürsüsünde bu başarıları bugün görmemiz yalnızca bir tesadüf mü? Bu soruyu ve Türkiye’de yüzme sporuna dair pek çok konuyu Fenerbahçe Spor Kulübü ve Milli Takımlar’dan sorumlu antrenör İbrahim Onur Aksoy ve Kuzey Tunçelli’nin antrenörü Aykut Çelik ile konuştuk. 

Özel hikayeler özel başarıları getiriyor: Kuzey ve Emre

İbrahim Aksoy, yakın bir şahit olarak Kuzey Tunçelli ve Emre Sakçı’nın gelişimlerini atlatıyor:

 “Emre, mükemmel bir fiziği doğru yaşta yakaladı. Onun, küçük yaşlardaki hiçbir başarısızlığına aldırmayıp, 'Bu fizik ileride mükemmel işler yapacak!' diyen bir antrenör ekibi vardı. Bir gün gözümün önünde Türkiye Şampiyonası'nda sonuncu olduğu yarışı biliyorum ben. Ama o gün antrenörleri, 'Bakmayın, bu adam günü geldiği zaman çok büyük işler başaracak.' diyordu. Sabırla ve büyük bir idealizmle doğru çocuğa doğru yatırımın yapılmasının bir meyvesidir Emre. O hep doğru ellerdeydi, bugün de doğru bir elde. Gelişim aşamasında Bahar ve Türker Oktay’la, bugün Fatih Yıldırım’la… Emre her zaman yeteneğini doğru değerlendiren isimlerle çalışmayı tercih etti.”