Türkiye’nin de artık bir İklim Kanunu olmak üzere.

Kanun teklifi ilk taslağının ortaya çıkmasından, TBMM Çevre Komisyonu’nda görüşülmesine kadar her aşamasında, muhalefet partileri, çevre örgütleri ve sivil toplum kuruluşları tarafından ısrarla eleştirildi. Çok yetersiz bulunduğu için geri çekilmesi istendi. Ancak, tüm eleştirilere ve itirazlara rağmen teklif, TBMM Genel Kurulu’na getirildi.

İklim Kanunu’na nasıl gelindi?

Aslında, Türkiye’nin İklim Kanunu sürecini tetikleyen, Avrupa Birliği’nin 2019 yılında açıkladığı “Avrupa Yeşil Mutabakat Metni” oldu. 2026 yılında tam olarak yürürlüğe girecek bu metin, AB’nin ticaret yaptığı ülkelere, karbon emisyonu ile ilgili bazı yükümlülükler getiriyor. İhracat gelirinin önemli bölümünü Avrupa’dan sağlayan Türkiye için, ticarette sorun yaşamama gayesi, İklim Kanunu sürecini hızlandıran bir neden oldu. 

Türkiye’yi İklim Kanunu’na götüren sürecin başlangıcı ise, 2004 yılında “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi”ne taraf olunması. Bu sözleşme, insan kaynaklı çevre kirliliğinin önüne geçilmesini ve sera gazı emisyonlarının azaltılmasını amaçlıyordu. 

Sözleşmeye taraf olan 195 ülkenin onayıyla, 12 Aralık 2015’te “Paris İklim Anlaşması” kabul edildi. Anlaşmanın öncelikli hedefleri, küresel sıcaklık artışını Sanayi Devrimi öncesindeki seviyelere, yani 2 santigrat derecenin altına indirmek, hatta mümkünse 1,5 santigrat dereceyle sınırlamak ve taraf ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltmalarını sağlamak olarak belirlendi. 

Sera gazı emisyonu, karbondioksit, metan ve nitröz oksit gibi gazların, insan faaliyetleriyle atmosfere yayılma miktarına deniliyor. Kömür, petrol gibi fosil yakıtların yanması, endüstriyel süreçler, ormansızlaştırma, yanlış atık yönetimi gibi faaliyetler, sera gazı emisyonunu artırıyor. Türkiye, sera gazı emisyonunu azaltma hedefini merkeze koyan Paris İklim Anlaşması’nı, başlangıçta onaylamasa da 2021 yılında anlaşmaya taraf oldu. 

Paris İklim Anlaşması, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere, iklim değişikliği ile mücadele ve uyum sağlama çabalarına destek olmak için, finansman ve teknik yardım sağlanmasını öngörüyor. Anlaşmaya taraf olan ülkeler, ulusal katkı beyanlarıyla, kendi sera gazı azaltım hedeflerini belirliyor ve bu taahhütlerine yönelik çalışmalarını düzenli olarak raporluyor. 

Türkiye, 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefi belirledi ve ulusal katkı beyanında, 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını yüzde 41 azaltma hedefini açıkladı. Ancak Türkiye, şimdilik bu hedeflerini yakalamaktan uzak görünüyor.