Bu defa şairlere gidiyorum ve onlara şiiri soruyorum. İşim kolay değil. Kuşkusuz bin odalı bir yer bu şiir. Hangisine girsen günlerce konuşursun. Konuşacağım kişilerse şairler. Şiir gibi hassas bir türün içinde durabilen, “şiir yapmak” gibi bir işe kalkışan, kendini ve dünyayı bolca ameliyat eden ve oradan nefis metinlerle çıkan özel insanlar. Sahiden böyle düşünüyorum. Odağım şairliğin insana ne yaptığı… Şair nasıl olunur? Şair olmak ne demektir? Şiir hayata ne katar? İyileştirir mi? Nasıl bir bakış açısı getirir? İyi şiir nedir? Şiir okuyanla okumayan bir olur mu? Özetle, “Şair olunca sana ne oldu?” diye soruyorum. 

İnanç Avadit, şiirlerini okuduğumda epey çarpıldığım, yaşayan şairlerden biri. Kendisini tanıma fırsatı bulunca da fikrim değişmedi. Sahiden özel biri. Şiire 32 yaşında başladığını söylüyor. Geçen kısacık zamanda yazdıkları uzun bir bekleyişin ürünü gibi. Sanki durup durup bir gün bam diye yazmaya başlamış biri İnanç. Geç konuşmaya başlamış ama başlar başlamaz uzun, akıllı cümleler kuran çocuklara benziyor. İçinden yazmak, yazacağını önce içinde parlatmak, zihinde beliren metnin ilkel zamanlarını dünyaya duyurmamak ve bir gün sayfanın başına geçmek diye bir şey kesinlikle var. Bu yüzden ilk kitabı Buradan Kurtulmak Bize Kaldı kesinlikle bir “ilk kitap” değil. Yayınlanan ilk şiirleri de bir şairin ilk şiirlerinden çok başka; şiirin acemisi değil İnanç, bence hiç olmamış.  

Nokta atışı berrak cevaplarıyla soran bendeniz için oldukça tatmin edici bir söyleşi oldu. Uzun uzun konuşmaya gerek yok ya bazen, tam da öyle. Böyle birini tanıdığım için mutluyum. 

Bir insan neden şiir yazar diye sordum önce. Herkes şiir yazabilir mi? Hiç şiir yazmamış biri olarak böyle bir metni üretirken nasıl bir içsel makinenin çalıştığını merak ediyordum… 

“Herkes şiir yazabilir. Bu, ‘herkes gitar çalabilir’le aynı şey sanırım. Ama gitarı ne kadar iyi çalabildiğiniz dinleyen için önemlidir. Yoksa tabii ki biraz uğraşan herkes kelimeleri, cümleleri yatay ve dikey bir biçimde dizmeye başlar. İçsel makine de bununla ilgili sanırım.”