Uluslararası ilişkiler analiz edilirken, ağırlıklı olarak soğukkanlı bir biçimde hesaplanmış kâr - zarar denkleminin devrede olduğu, ülkelerin maksimum fayda - minimum zarar hesabı yaptığı, mantıkla hareket ettiği ve duygulara çok da yer vermediği düşünülür.
Oysa uluslararası ilişkilerde duygular da önemlidir.
Ama bir duygu vardır ki, mantığı tamamıyla devre dışı bırakabilir: aşağılanmış olma hissi.
Tahran’daki yöneticilerde işte şimdi bu duygunun baskın olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz. İran gibi ulusal gururuna çok düşkün bir kültürde, İsrail gibi can düşmanı ilan edilmiş bir ülke tarafından küçük düşürülmüş olmanın, maruz kalınan aşağılanmanın dayanılmaz ağırlığını daha da artırdığı tahmin edilebilir.
Üstümüze hızla bir cisim yaklaşıyor
İsrail ve İran arasında, 1979 İran Devrimi’nden beri süregelen gölge savaşı, Nisan ayında gölge savaşı olmaktan çıkıp gerçek bir çatışma potansiyeline dönüşmüştü.
7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e düzenlediği saldırıdan sonra, İsrail’in Gazze’de soykırıma varan katliama girişmesi, başından beri, tüm bölgeye yayılma potansiyeli olan bir çatışmanın sinyallerini veriyordu.
O noktaya gelme ihtimali adeta kusursuz bir fırtına hızında ve kontrolsüzlüğünde süratle yaklaşıyor.
Bu süreçte, İsrail, İran’ın Şam’daki Büyükelçiliği’ne 1 Nisan 2024’te saldırdı ve önemli bazı komutanlarını öldürdü.