“1970’ler, askerî darbe arifesi… Böyle bir dönemde büyüdü İrfan Alış. Müziğe yeteneği olduğu aşikardı. Fakat ailesinin ekonomik imkanları, İrfan’ın müzik eğitimi almasına el vermiyordu maalesef. Onlar için müzik yapmak zengin işiydi. Ama işte o çocuk büyüdü ve bir şekilde öğrendi müzik yapmayı. Tecrübe ettiği her şeyi müzikle de ifade edebilecekti artık. En nihayetindeyse ülkenin son halk ozanlarından biri olacaktı.”

Hikâyeyi böyle anlatınca, bir dram filminin özeti gibi geliyor değil mi? 

Fakat Peyk’in sesi İrfan Alış, dışarıdan göründüğü gibi bakmıyordu yaşadıklarına. Zorluklar, acı, keder, neşe, dayanışma… Hemen herkesin tecrübe ettiği şeylerdi. 

Fakat o tüm bunların özündeki hikâyeyi sobeleyip, kelimelere ve melodilere dökebiliyordu. Zaten kendisi de bir hikâye anlatıcısı olduğunu söylüyordu sıklıkla… 

Elbette o hikâyelerin de geldiği bir yer vardı. Bir gözlemin ve bir dünya görüşünün yansımasıydı hepsi.

Kırılma noktası askerlikti

İrfan Alış çalışmaya 13 yaşında başlamıştı. Demir doğramacılıktan esnaflığa kadar birçok iş yapmıştı. Öyle ki bir dönem İngiltere’nin yolunu tutup tarlalarda bile çalıştı.

Muhtemelen şarkılarında anlattığı hikâyelerin ilk ilhamı da buralardan geliyor. Farklı coğrafyaları, farklı insanları, farklı emek ve dayanışma alanlarını tecrübe etmişti ne de olsa. 

Ancak onun için en önemli kırılma noktası askerlik günleri olmuş.