“Sana ne oldu?” söyleşilerinde menopoz konuşmaya devam ediyorum. Bu defa bir uzman hekim görüşü almak niyetiyle Op. Dr. Irmak Saraç’ın kapısını çaldım.  Bir hekime kuşkusuz herkese sorduğumdan başka şeyler soracağım. Menopozun belirtileri nelerdir? Menopoza girince ne olur? Kimi kadının hayatını cehenneme çeviren semptomlar var, bunlar herkeste aynı mıdır? Menopoz bir hastalık mıdır, tedavisi var mıdır? Bunların yanı sıra tabii Hormon Replasman Tedavisi’ni de sordum. Herkese öneriliyor mu, eğrisi doğrusu nedir bu işin?

Irmak Saraç kafamı karıştıran birçok konuya açıklık getirdi. Umarım buralardan geçen birilerine fikir verebilmişimdir.

İlk sorum hepimizin aşağı yukarı bildiği ama bir hekimden duyarsam cevabından emin olacağım bir soru: Menopozun belirtileri nelerdir? Ve her kadında görülür mü bu belirtiler?

“Yumurta rezervinin azaldığı süreçlerde önce adet düzensizlikleri başlıyor. Adet takvimi değişebiliyor, yoğunluk azalabiliyor ya da artabiliyor. Şiddeti, süresi değişebiliyor. Ateş basması en yaygın şikayetlerden biri olarak gözlemleniyor. Bunlar dışında gece terlemeleri, uyku düzensizlikleri, kas ve eklem ağrıları, konsantrasyon zorlukları, ruhsal dalgalanmalar olabiliyor. Her kadın da aynı şekilde yaşamıyor tabii ki bu süreci.  Bazı kadında bu semptomların hiçbiri görülmüyor.”

Menopozun yaşı var mı? Bu en çok merak ettiğim sorulardan biri. Aşağı yukarı kaç yaşlarda vücudumuzda olan aksaklıkları anlamaya çalışırken “galiba menopoza giriyorum” diyebiliriz?

“Bunu kestirmek çok kolay değil. Benim okuduğum kaynaklarda da kesin bir yaş bilgisi yok. Çünkü her kadının doğuştan sahip olduğu bir yumurtalık rezervi var ve bu rezervin tam olarak ne zaman biteceğini bilemiyoruz. Türkiye’de menopoza girme yaşı ortalama 48-50 civarında. Dünyada biraz daha fazla. Kişi bu yaşlara yakınsa ve bahsettiğimiz semptomlar görülmeye başladıysa perimenapozda olduğunu söyleyebiliriz. Bu semptomlar ortalama 7.4 yıl sürüyor.”

Menopoz bir klinik tanı ve hormonlar ne derse desin klinik olarak geriye doğru konulan bir tanı.”

Kendimizde bir “tuhaflık” hissettik diyelim. Bir şeyler önceden olduğu gibi değil. Ne yapalım? Hemen bir hekime başvuralım mı?

“Kadınlar kontrolü ele almak ve bir şeylere geç kalmamak için ilk adet düzensizliğinde koşarak gelip, ‘ben menopoza mı giriyorum?’ diyebiliyor. 40’lı yaşlarda, evet, yumurta rezervi azalıyor, ama adet devam ettiği sürece, düzensizlik de çok yoğun değilse hemen müdahale etmek zorunda hissetmiyoruz. Yani hemen bir tedavi önermiyoruz. Menopoz bir klinik tanı ve hormonlar ne derse desin klinik olarak geriye doğru konulan bir tanı. Menopoz “son adet” demek. Son adet demek için de üzerinden bir yıl geçmesi gerek.”

Doktora başvurmamak bir seçenek mi peki? Bu sürecin “öylece” içinden geçip gitmek diye bir şey var mı?

“Bir ay düzensizlik neticesinde hemen doktora başvurmayı anlamlı bulmuyorum ben. Çünkü kadın bedeni çok döngüsel. Ama şunu çok önemsiyorum: Düzenli doktor ziyareti ihmal edilmemeli. Hiçbir şey yapmasak bile bedendeki değişiklikleri konuşmak, böyle bir paylaşım alanının açılması açısından rutin kontrolün iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Örneğin düzensiz yumurtlamaya bağlı olarak rahim içerisinde düzensiz kalınlaşmalar olabiliyor ve tedavi edilmezse çok uzun dönemde kansere kadar gidebilecek bir şey bu. Ayrıca menopozun dışında başka nedenler de kanama düzensizliklerine neden olabiliyor. Bunları bilmek istiyoruz. Rahim ağzı kanseri, meme kanseri taramalarının düzenli yapılması önemli. Bunlar düşük riskler ama göz ardı edemeyiz. Rutin kontrollerin önemi bu açıdan bu yaşlarda biraz daha artıyor bence.”

Bu süreçte kelimenin tam anlamıyla gerçekten “hayatı kararan” kadınlar var. Menopoz tedavi edilecek bir şey değil ama bu şikayetleri azaltmanın yollarından bahsetmesini rica ettim. Örneğin yaşamımızı yeniden düzenlemek gerekiyor mu?

“Evet, bazı semptomları çok şiddetli yaşayan kadınlar var ve bu hayat kalitelerini epey düşürebiliyor. Evet, belli şeyler düzenlenebilir. Beslenmeye dikkat etmek, spor yapmak işe yarayan şeyler. Ama şunu da eklemek istiyorum. Spor deyince hemen bir spor salonuna yazılın, pilatese başlayın demiyorum. Gündelik hayata bir zorunluluk olarak eklenecek şeylerin devamlılığı olduğunu düşünmüyorum ben. Zaten çoğumuz çok sıkışık hayatlar yaşıyoruz, o nedenle bunun pek sürdürülebilir tarafı olmayabiliyor. Benim önerim daha aktif bir hayat yaşamaya çalışmak. Gideceğin yere yürümek bile çok yeterli. Ama çarşı pazar gezmek değil, yine belli rutine ihtiyaç var. Tabii ki pilatesin, yoganın faydası çok. Yapabilen yapsın. Kas bütünlüğünü korumak ve kemik erimesinin önüne geçmek için bu tür düzenli egzersizler yapmak tabii ki değerli. Ama bunu hayatınıza ekstra bir mesai gibi soktuğunuzda devam etme ihtimali düşük oluyor. Öte yandan, ben özel bir menopoz beslenmesi diye bir şey olduğunu düşünmüyorum. Genel olarak iyi beslenmek zaten hayatın her aşamasında önemli. Onun dışında bazı besin destekleri önerebiliyoruz. Örneğin karayılan otu öneriyoruz. Tablet halinin sıcak basmalarına iyi geldiğini gözlemliyoruz. Ama besin destekleriyle ilgili şöyle bir durum var: İlaç statüsünde olmadıkları için çalışmaları da ilaç gibi yapılmıyor. O nedenle altı aydan uzun süre düzenli kullanılmasını önermiyoruz. Yıllarca hiç ara vermeden magnezyum, kalsiyum kullanmak da pek mantıklı değil bu açıdan.”