Adıyaman’da bulunan İsias Hotel, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde Kıbrıslı öğrencilerle birlikte 72 cana mezar oldu.
Otelle ilgili yürütülen yargılamada, bir yıl gibi kısa bir sürede sona gelindi.
Binanın sahibi, mimarı, mühendisi sanık sandalyesindeydi ama ilin kamu görevlilerine dokunulmadı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanı Ünal Üstel, vatandaşlarının öldüğü binaya ilişkin davanın her duruşmasını salonda izledi.
Türk yetkililer ise ortada bile yoktu. Ne bir bakan ne de bir siyasetçi…
Enkazda günlerce reyting uğruna “acı istismarı” yapan haber kanalları bile duruşmaları takip etmedi.
Her felakette olduğu gibi, 6 Şubat depremlerinin hemen ardından da “unutmayacağız” dedik. Ama unutmamız çok kısa sürdü.
Temel atılmadan başlayan usulsüzlükler
Adıyaman'da, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023 depreminde yıkıldı Grand İsias Hotel…
KKTC Gazimağusa Türk Maarif Koleji kız ve erkek voleybol takımlarından 39 kişilik kafileyle birlikte 72 kişi enkazda hayatını kaybetti.
Enkazlarda arama çalışmaları devam ederken, bir yandan da soruşturma başlatıldı. Aralık 2023’te iddianame düzenlendi. 39 sayfalık iddianame, 11 sanıklıydı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de davaya müdahildi ve müştekiler arasında Başbakan Ünal Üstel de vardı.
Çürümüşlük ve ihmalin açık izleriyle dolu iddianameye göre, depremde yerle bir olan otel binasıyla ilgili usulsüzlükler, daha temeli atılmadan başlamıştı.
Binanın yapım öncesi evraklarını inceleyen savcılık, temel atılmadan önce zemin etüdü raporu alınmadığını tespit etti. Ama bina sahipleri, zemin etüdü eksik olduğu halde 1993’te inşaat iznini alabilmişti.
Büyük bir skandal daha vardı.
Binanın ruhsatı otel veya işletme olarak değil, konut olarak alınmıştı.
Adıyaman Belediyesi, vadide kurulu yapıya tam dokuz katlık ruhsat vermişti. Müteahhit ruhsatla belirlenen hakkın da üzerine çıkmış; bodrum dahil 13 kat inşa etmişti.
13 katlı binanın kaba inşaatı 1995 yılında tamamlandı. Tam altı yıl kaba inşaat halinde bekledi.
Sürpriz değil, imar barışı
Davanın bir numaralı sanığı, bina sahibi Ahmet Bozkurt, 2001 yılında belediyenin kapısını çaldı. Konut olarak diktiği binayı, otele çevirmek istiyordu. Tadilat başvurusunu “otel” olarak yaptı.
İstediği otel ruhsatını dört ay içinde çıkarmayı başardı. Yeni ruhsatı alırken, binayla ilgili bir rapor verdi. Mühendislerin imzasının bulunduğu rapor, “binanın temel ve kolonlarının yeterli, sağlamlık yönünden uygun olduğunu” söylüyordu.
Peki kaçak kat sorunu nasıl çözüldü? Sürpriz değil, elbette imar barışıyla.
2018 yılında binayla ilgili yapı kayıt belgesi hazırlandı, kaçak katlar “yasallık” kazanmıştı. Otel sahipleri için her şey yolundaydı. Nemrut Dağı’nı ziyarete gelen turistlerin biri gelip biri gidiyor, İsias Otel uluslararası organizasyonlar için gelenlere ev sahipliği yapıyordu.
İsias Otel o gün daha ilk depremde yıkıldı. Çöküşün nedeni bilirkişi raporlarında apaçık yazıyordu. Belediyenin ruhsat verdiği, mühendislerin güvenli bulduğu binada ne kolon ne kiriş ne de beton yeterliydi.
Üniversitelerden alınan raporlara göre “binanın taşıyıcı donatıları” yani kolon ve kirişleri eksik, kullanılan malzemeler de standart kalitenin altındaydı.
Günah keçisi “asrın felaketi”
Bina sahibi, mimar ve mühendisin de aralarında bulunduğu 11 kişiye 22 yıl 6 ay hapis cezası istendi.
Sanıklar bu yılın başında 3 Ocak’ta ilk kez hakim karşısına çıktı. Savunmaları, ülkedeki çarpık düzeni ve hukuksuzluğu gözler önüne seriyordu.
Otelin sahibi Ahmet Bozkurt, 9 kat olması gereken otelin projesini yerel yönetimin sözü üzerine daha yüksek katlı hazırladıklarını söyledi:
“1992’de Adıyaman Belediyesi şimdilik mevcut bölgede 9 kata izin olduğunu ama en kısa zamanda 12 kata izin verileceğini söyledi. Projeyi bu şekilde hazırlayabileceğimi söylediler. Devlet yetkililerinin yönlendirmesiyle imar affından yararlandım.”
Oteliyle ilgili usulsüzlük iddialarını da “kendisini çekemeyenlerin iftirası olarak” görüyordu:
“Otelimde usulsüz hiçbir şey yoktur. Otelim yapılışından, eksikliklerinden dolayı değil; asrın felaketi depremin şiddeti yüzünden yıkıldı. Bütün sorumlu benim; mimarlarım, mühendislerim doğru olanı yaptı, ben de en doğru şekilde yaptım ama asrın felaketi yaşandı. 850 bin bina nasıl yıkıldıysa benim otelim de o şekilde yıkıldı. Benim de mühendisimin de hiçbir kusuru yok, günahsızız. Suç varsa suçlu benim, sadece benim cezaevinde olmam lazım.”
Sanık Mehmet Fatih Bozkurt’un ifadesi de babasınınki gibi ciddiyetten uzaktı. İmar affına kendisinin başvurduğunu belirterek, “Devletimiz bize bir imkân vermiş, kullanalım.” dedi.
Mimar Erdem Yıldız dahil otelin diğer görevlileri de yapılan tüm işlemlerden baba ve oğulun sorumlu olduğu yönünde savunmalar yaptı.
İlk duruşmanın ardından basınla birlikte kamuoyunun da davaya ilgisi maalesef kayboldu.
Kamu görevlileri neden sorgulanmıyor?
26 Nisan, 12 Haziran ve 22 Ekim’de davanın duruşmaları görüldü. Ancak bu duruşmalarda bir arpa boyu yol alınamadı. Müşteki ailelerin avukatlarının kamu görevlilerinin de soruşturulması talebi sonuçsuz kaldı.
22 Ekim’deki davada mahkeme, savcıdan mütalaasını yani sanıklar hakkındaki görüşlerini açıklamasını istedi ve davayı 3 Aralık’a erteledi. Bu talep davanın sona gelindiğine işaretti.
3 Aralık’taki duruşmaya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanı Ünal Üstel ile yaşamını yitiren sporcuların aileleriyle taraf avukatları katıldı.
Duruşma savcısı mütalaasını açıkladı.
Otelin yönetmelik hükümlerine uygun statik ve betonarmeye göre yapılmadığını, binaya kaçak kat çıkıldığını belirtti.
İnşatta kusurlu malzeme kullanıldığına dikkat çeken savcı, uzmanlık alanı olmayan isimlerden binayla ilgili sağlam raporları alındığını üstelik bu raporların eksik kolonlara rağmen verildiğini anlattı.
72 kişinin hayatını kaybettiği olayda, tüm sanıklar için "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 22 yıl 6’şar ay hapis cezası istedi.
Hayatını kaybedenlerin avukatları ise bu talebe tepki gösterdi. Sanıkların, cezası daha ağır olan “olası kastla adam öldürmek” suçundan cezalandırılması gerektiğini söylediler.
24 Aralık’a ertelenen davada sona gelindi. Mahkeme bir veya iki duruşma içinde kararını açıklayacak.
Savcının istediği cezalara bakıldığında, bina sahibi dahil tutuklu üç sanığın önümüzdeki günlerde aramızda olması muhtemel…
Peki ya kamu görevlileri?
Onlara dokunulmadı.
Dokunulmamanın rahatlığıyla görevlerini yap-ma-maya devam ediyorlar.