Vezir Muhammed Nourtani. Taliban rejiminden kaçıp Türkiye’ye sığınan Afgan bir göçmendi. Zonguldak’ta ruhsatsız bir madende işçi olarak çalışıyordu.
İşe gittiği bir gün evine tekrar dönemedi. İddialara göre iş kazası geçiren Nourtani, kaçak madenin işletmecileri tarafından yakılarak öldürülmüştü.
Nourtani’nin ölümüyle ilgili görülen davada, maden sahipleri sanıklardan ikisine beşer yıl sekiz ay, diğerine ise dört yıl altı ay hapis cezası verildi.
Nourtani’nin avukatı davanın peşini bırakmayacaklarını belirtirken eşi Kamergül Nourtani’nin mahkemeye ilişkin sözleri, “hakkımı helal etmiyorum” oldu.
Taliban’dan kaçış
Vezir Muhammed Nourtani’nin hikâyesi, eşiyle birlikte Afganistan’dan göç etmeleriyle başladı. Hayatta kalmanın mümkün olmadığı savaş ortamından kaçıp sığındıkları ilk ülke, komşu İran oldu.
Günler ve geceler süren yolculuğun sonunda vardıkları İran, onlar için bir süreliğine yuva olacaktı. Burada bir hayat kurdular, çocukları doğdu. İşçi olarak çalıştıkları domates tarlaları, tek geçim kaynaklarıydı.
Canlarını kurtarmak için gelip bir hayat kurdukları bu topraklarda da kök salmak pek mümkün değildi. Bir süre sonra sınır dışı edileceklerini öğrendiler. Bu sürgünün sebebi de yine aslında Nourtani’nin başına gelen gibi bir can ve adalet meselesiydi.
Çiftin oğullarına bir araba çarpmış ve yanlış tedavi nedeniyle bir bacağı kesilmişti. Aile, olayın peşini bırakmak istemedi. Ancak şikayet etmek, hakkını aramak, hele ki davacı olmak, yalnızca bazılarının ayrıcalığıydı.
Mahkemeye başvurduklarında sınır dışı edileceklerini öğrendiler. Nourtani ailesi için yine, kaçmaktan başka çare kalmamıştı. Türkiye, onların yeni durağıydı.
İran'dan Türkiye’ye
Türkiye’ye vardıklarında ilkin Van’da, ardından Iğdır’da kamplarda kaldılar.
Aile daha sonra kendilerine verilen bir belgeyle soluğu Zonguldak’ta aldı. Göç idaresinin kapısında beklenen günleri, başka bir Afgan ailenin yanında kaldıkları günler takip etti.
Ne dil biliyorlardı ne bir tanıdıkları vardı ne de mecburen taşındıkları bu yerle bir bağlantıları… İş bulmak da bir eve yerleşmek de onlar için hiç kolay olmadı.
Bacağı kesilen bir oğullarına, sağır ve dilsiz diğer erkek evlatlarına ve ailenin geri kalanına çalışıp bakabilecek tek kişi, Muhammed Nourtani’ydi. Ancak o da kimliksiz olarak barındığı bu yerde, kayıtlı işlerde çalışma hakkına sahip değildi.
Nourtani, ailenin geçimini bir süre balık tutup satarak sağladı. Ardından kaçak bir maden ocağında çalışmaya başladı. Buradan aldığı ücretle nispeten daha düzenli ve güvenli bir yaşama geçebileceklerdi. Ancak Nourtani, tüm bunların faturasını canıyla ödeyeceğinden habersizdi.