Haftaya Kartalkaya’dan gelen korkunç haber ve görüntülerle başladık. 

21 Ocak gecesi saat 3:00 sıralarında Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’ndeki Grand Kartal Otel’de yangın çıktı. 12 katlı ahşap otelde, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın yaptığı açıklamaya göre 238 kişi konaklıyordu. Şu ana kadar aralarında çocukların da olduğu 76 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. Onlarca yaralı var.  

Peki otel misafirlerinin dörtte birinden fazlası nasıl oldu da yangından kaçamadı?

Bu kadar büyük, kış tatili sevenler arasında popüler ve fiyatları Avrupa’daki kayak otelleriyle yarışan bir otelde, yangının önlenmesi için gerekli tedbirler alınmış mıydı? 

Yangının büyümesi nasıl engellenebilirdi? Bütün bunların denetiminden hangi kurum sorumlu? 

Her şeyden önemlisi bu facia, Türkiye’nin konuyla ilgili eksikliklerini görüp, gerekli önlemleri almasını ve düzenleme yapmasını sağlayacak mı? 

Yangın merdiveni yerine birbirine bağlanmış çarşaflar

Bildiğimiz bir şey var; görüntülerde otel odalarının camlarından sarkıtılmış, birbirine bağlanmış çarşaflar var. Resmi açıklamalara göre en az iki kişi yangından kaçabilmek için camdan atlayarak hayatını kaybetti. Yangından kurtulanlar, gazetecilere yangın alarmı duymadıklarını, kendilerini otel çalışanlarının uyandırdığını, dışarı nereden çıkacaklarını bilemediklerini ve özetle herkesin kendi başının çaresine bakmaya terk edildiğini anlatıyor.

Oysaki otelde iki adet yangın merdiveni olduğu da biliniyor.

Türkiye’de yangın önleme mevzuatının bu otelde ne denli uygulandığı, uygulanmıyorsa bunun denetimlerde neden ortaya çıkmadığı, her şeyden önce mevzuatın yeterli olup olmadığı tartışma konusu.   

Bu soruların ne ölçüde yanıt bulabileceği ve yetkililerin ne kadar sorumluluk alacağı da net değil. Ancak sorumluluk alması gerekenlerin şimdiden birbirlerini suçlamaya başladıklarını görüyoruz.

Tedbir alınmasını sağlama görevi kimin? 

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, otelin denetiminin en son 2024 yılında yapıldığını ve yangın yeterlilik ruhsatının olduğunu söyledi. 

Düzenli kontrollerin de ‘‘itfaiye tarafından yapılması gerektiğini’’ iddia etti, daha fazla detay vermeden ‘‘bugüne kadar bir olumsuzluk görülmediğini’’ sözlerine ekledi.

Yangını yalnızca söndürmekle değil, yangınların önlenmesi ve tedbir denetimlerini de yapmakla görevli olan itfaiyelerin Türkiye’de bağlı olduğu organlar belediyeler olduğu için Bakan Ersoy, Bolu Belediyesi’ni işaret ediyordu. 

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan ise otelin bulunduğu alanın belediye sınırları içinde yer almadığını, yetkinin Turizm Bakanlığı'nda olduğunu savundu.

Böyle durumlarda, yani belediyelerin yetkisi dışındaki alanlarda gerekli denetimlerin yapılmasını sağlamakla sorumlu bakanlık, valilikler aracılığıyla belediyelerden talepte bulunuyor. 

Bakan Ersoy, 2021 ve 2024 yıllarında yapılan denetimlerde itfaiyeden yangın raporu istenip istenmediği bilgisini vermedi. Ancak şimdiye kadar tarafların birbirini suçlamasına bakılırsa, otelde yangın önleme tedbirleri açısından bir uygunluk denetimi yapılmadığına dair ciddi şüpheler ortaya çıkıyor.  

Yangın güvenliği uzmanları, Türkiye’de “Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik” düzenlemesinin 2007 yılında yapıldığına, bu tarihten önceki binaların kapsam dışı tutulduğuna işaret ediyor. 

Dolayısıyla yangına karşı alınacak önlemleri hangi kurumun hangi binalarda yapacağı konusunda da bir karmaşa var. 

Yangın yönetimi nasıl olmalı?

Fayn’ın görüşlerine başvurduğu yangın güvenliği uzmanları asıl üzerinde durulması gerekenin yangının çıkmaması için gerekli tedbirlerin alınması olduğuna dikkat çekiyorlar. 

Tedbirlere rağmen bir yangın çıkması durumunda ise ikinci büyük adım, büyümesini engellemek. 

Bu da acil müdahale konusunda eğitimden, kullanılan yapı malzemelerine kadar geniş bir alanı kapsıyor. 

Çıktığında yangını insanlara duyuracak alarm sistemi de güvenlik açısından son derece önemli. Ancak Kartalkaya’daki otelde kalanlar hiçbir şekilde bir alarm duymadıklarını, otel çalışanları tarafından uyarıldıklarını söylüyorlar. 

Başka bir önemli unsur da söndürme faaliyetleri devam ederken insanların güvenle kaçacakları yollar. Bu çerçevede Kartalkaya’da gerekli tedbirlerin olup olmadığı da tartışma konusu. Örneğin otelde yangın merdivenlerinin niteliği, odalarda yangından kaçış planlarının yer alıp almadığının incelemelerden sonra net olarak ortaya konulması bekleniyor. 

İtfaiyeler nasıl örgütlenmeli?

Yangınların çıkmasının önlenmesi, çıktıklarında büyümelerinin önlenmesi, yangın yerinden kaçış için güvenli tahliye düzenlemelerinin önceden hazırlanmış olması, yangının duyurulması ve söndürme çalışmaları dünyada genel olarak itfaiyelerin sorumluluğunda. 

Türkiye’de de böyle olmakla birlikte, itfaiyelerin belediyelere bağlı olması nedeniyle Kartalkaya’da da görüldüğü gibi önleme tedbirlerlerinin denetlenmesi konusunda yetki karmaşası yaşanıyor. 

Örneğin 8,5 milyonluk New York City’de 18 bin itfaiyeci bulunuyor. Bunların 11 bini müdahale, 2 bin 500’ü ambulansta görevli ve geri kalanı yalnızca denetim elemanı olarak görev yapıyor. 

Bu itfaiye görevlilerinin tıpkı polis ve askeriyede olduğu gibi rütbeleri var; teşkilatın tutuklama yetkisi ve savcılarla işbirliği içinde iddianame yazma sorumluluğu bile bulunuyor. 

Buna karşın, örneğin 16 milyon kişinin yaşadığı İstanbul’da itfaiyeci sayısı 4 bin 800. 

Yangın uzmanları, itfaiye örgütlenmesinin belediyelere bağlı olsa bile tıpkı sivil savunma gibi bir genel müdürlük çatısı altında toplanmasını, hizmetlerinin, çalışanlarının ve araç gereçlerinin de standartlaştırılması gerektiğini söylüyorlar. Zira, farklı dönemlerde alınan araçlar birbirleriyle uyumsuz olduğundan gerektiğinde işbirliği yapılamıyor. 

Türkiye’de her büyük yangından sonra itfaiye teşkilatının yeterliliği ve nasıl olması gerektiği tartışılıyor ancak konuyla ilgili düzenlemeler yapılmadan mesele bir sonraki can alıcı yangına kadar unutuluyor. 

AB’de yangın güvenlik mevzuatında yedi aşama

Türkiye’de farklı belediyeler arasında hatta aynı belediye içinde farklı zamanlarda alınmış araç ve gereçlerde bir standartlaşma ve uyum yokken Avrupa Birliği’nin yedi aşamalı yangın güvenliği rehberi, üye ülkeler için bir mevzuat niteliğinde. Bunların uygulanması her bir ülkenin kendi sorumluluğunda.

1. Binalarda malzeme kullanımı

İlk aşama, binaların yapımında kullanılan malzemelerin ciddi şekilde denetlenmesinden, yangın durumunda bunu tetikleyecek yanıcı maddelerin kullanılmamasından geçiyor. Denetimler birkaç aşamalı; itfaiye, yerel mühendislik sendikaları ya da odaları ve yerel yönetimler tek tek denetleme yapabiliyor. Ruhsat için hepsinin denetiminden geçer not almak şart. 

Her ülkenin bulunduğu konuma, hava şartlarına, nemlilik oranına göre kurallar değişebiliyor. Dairelerden oluşan binalarda her bir kişinin evine aldığı eşyaya karışılamıyor elbette ama hastane, okul, otel gibi devlet kurumu ya da ticari amaçlı binalarda, mobilyalar ve bina içi malzemeler de denetleniyor. Burada denetlemenin ne kadar sıkı olduğu ülkeye göre değişiyor. Örneğin Avusturya malzemelerin ne kadar yanıcı olduğuna dair raporların yerel yetkililere bildirilmesini istiyor. Ona göre bir yangın durumunda o binaya ne tür önlemler almaları gerektiğini belirliyorlar. Almanya’da ise alev aldığında belli bir süreden daha fazla yanan malzemelerin kullanılması tamamen yasak. Bu süreler her eyalette farklı.

2. Yangın dedektörü ve alarmı zorunluluğu

İkinci aşama; tespit. Burada açık ifadelerle ‘‘Gece yarısı çıkan bir yangında duman, sizi tahliye için yeterince erken uyandırmaz. Zamanında uyanmak ve binayı tahliye etmek için yangın dedektörleri ve alarmları şart.’’ diye yazıyor.

Yangın alarmı sadece AB ülkelerinde değil, İngiltere, İsviçre gibi tüm Avrupa ülkelerinde ve ABD’de hem evlerde, hem kamu binalarında, hem ticari amaçlı binalarda zorunlu. Bunun uygulaması da ülkeden ülkeye değişiyor. 

Norveç, Danimarka, İngiltere, Hollanda, Estonya, Almanya gibi ülkelerde yılda bir evlere girilip yangın dedektörü kontrolü yapılıyor. Hem doğru yerde mi takılı hem de çalışıyor mu diye inceleniyor. Çalışmazsa ya da örneğin pili bitmişse cezası olabiliyor. 

Otel, ofis binaları gibi ticari amaçlı binalarda bu cezalar bir hayli yüksek. Bu ülkelerin çoğunda, dairelerdeki yangın alarm sistemleri birbirine bağlı. Örneğin bir apartmanda en üst kattaki dairede yangın çıktığında tüm dairelerin alarmları çalıyor ki herkes zamanında tahliye edilebilsin.

3. Yağmurlama sistemi

Üçüncü aşama da yangına ilk müdahale. Birçok Avrupa ülkesinde ve ABD’de, iki kat veya daha yüksek binalarda, “yağmurlama” sistemi zorunlu. AB yangın güvenlik mevzuatında, yağmurlama sisteminin yangınların yüzde 96’sını birkaç dakika içinde söndürdüğü; yangının çıkış noktasındaki can kayıplarını dahi ciddi oranda azalttığı yazılıyor.

Kartalkaya’daki yangında ise ilk incelemelere göre böyle bir yağmurlama sisteminin bulunmadığı biliniyor. Türkiye Mühendis ve Mimarlar Odası Bolu İl Koordinasyon Kurulu da bu kapasitedeki bir otelde yağmurlama sisteminin zorunlu olduğunu hatırlattı. Henüz incelemeler sürüyor ama kurul, yangın sırasında gelen fotoğraf ve görüntülerde bu yağmurlama sisteminin yapılmadığını fark ettiklerini söyledi; ‘‘Bu sistemin yapılmaması nedeniyle yangın hızlıca yayılmış ve can kayıpları yaşanmıştır.’’ yorumunu yaptı.

4. Tahliye, yangın çıkışları ve tatbikatlar

Dördüncü aşama tahliye. Burada da yangın merdivenleri, bu merdivenlere giriş çıkışın kilitli ya da bir şekilde engellenmemiş olması kritik. Ve tabii binada yaşayan/çalışan herkesin bu çıkışlara en kolay nasıl ulaşacağı konusunda bilinçlendirilmiş olması önemli. 

Burada da uygulama ülkeden ülkeye değişiyor, kiminde aylık, kiminde yıllık eğitimler ve tatbikatlar yapılıyor. Bu tatbikatların çok ciddiye alındığını; bazılarının önceden haber verilmediğini ve böylece herkesin zaman zaman gerçek bir testten geçtiğini de belirtelim. 

Almanya ve Slovenya gibi bazı ülkelerde bu tatbikat ve eğitimlerden bina yönetimi değil; belediyenin itfaiyesi sorumlu. Yani itfaiye bir yangını söndürmeye gittiğinde, daha önce eğitim verdiği ve birlikte tatbikat yaptığı o insanlarla işbirliği içinde hem söndürme hem tahliye çalışması yürütebiliyor.

5 ve 6. Binaların yangın yönetmeliğine uygun inşası

Beşinci ve altıncı aşamalar aslında binaların yapımı sırasında uygulanan; binalarda yangın çıkışlarının konumu, birbirinden yangın geçirmez duvarlarla ayrılmış bölmelerden oluşması gibi şartların sağlanmasından oluşuyor. 

Böylece bir yangın bir bölmede başladığında en azından diğer bölmelere sıçramadığından ve belli bir alanda sınırlı kaldığından emin olunuyor. 

Bu, tahliye aşamasını da kolaylaştırıyor. Almanya’da binaların inşaatı başlamadan önce çizimleri itfaiyeyle de paylaşılıyor. İtfaiye çizimlere onay vermeden inşaata onay çıkmıyor.

7. İtfaiyenin müdahalesi 

Yedinci aşama ise itfaiye ekiplerinin söndürme çalışmalarına en hızlı şekilde başlaması için yapılan ayarlamalar. Bir itfaiye aracının her caddeye, sokağa girebileceğinden emin olmak; eğer değişiklik yapılamayan tarihi dar bir sokak varsa oraya yangın halinde nasıl girilip müdahale edilebileceğinin önceden planlanması, yedinci aşamada itfaiye ve yerel yönetimin ortak görevi.

Yangın çıkma ihtimali hiçbir şekilde sıfıra indirilemez ama binalarda yanıcı madde kullanılmaz, yangınların yayılmasını engelleyecek mimariye sadık kalınır, acil yangın söndürme sistemleri uygulanırsa insanların acil tahliyesi için her türlü önlem alınıp gerekli eğitimler verilirse ve en önemlisi bunların uygulandığı sıkı bir şekilde takip edilirse itfaiyenin yangın söndürme işi planlamada en sona kalan adım.

Oysa Türkiye’de deprem yönetiminden de biliyoruz ki, kentleri deprem dayanıklı bir biçimde inşa etmek ya da revize etmek ve böylece can ve mal güvenliğini şiddeti yüksek depremlerde bile engellemek yerine deprem olduktan sonraki aşamalara müdahale edilmeye çalışılıyor ve facialardan ders alınmıyor. 

Grenfell yangını ve alınan dersler

Oysa facialardan birçok hayatı kurtarabilecek dersler çıkarmak mümkün.

Örneğin, 2017’de Londra’da 24 katlı, dairelerden, ortak alanlardan ve dükkanlardan oluşan, 500’den fazla kişinin yaşadığı binada gece yarısı yangın çıkmış, 60 saat süren söndürme çalışmaları sonrası 72 kişinin hayatını kaybettiği tespit edilmişti. 

Bu tespit de uzun sürmüştü zira binanın yapısından dolayı hayatını kaybedenlerin cenazelerine ulaşmak ve kimlik tespiti zaman almıştı.

Eylül 2017’de, itfaiyenin, belediyenin, polisin, bina denetçilerinin, yönetiminin de dahil olduğu geniş çaplı bir soruşturma başladı. 

Binanın dış cephe kaplamasında kullanılan, alevlerin yayılmasını engelleyecek malzemenin doğru yerleştirilmediği, pencere kenarlarındaki boşluklar sebebiyle yangının büyük hızla yayıldığı tespit edildi. 

Dış cephe yenilenirken kullanılan bazı malzemelerin ise yanıcı maddeler olduğu ortaya çıktı. 

Bina yönetimi, belediye, itfaiye, denetçiler, bir yıl önce yapılan yenileme çalışmalarında yer alan mühendisler, bu çalışmaların bütçesini oluşturan ve takip edenler sorumlu bulundu. 

Konuyla ilgili davalar hâlâ sürüyor ancak soruşturmadan ilk çıkan sonuçların ardından Grenfell’deki dış cephe kaplamasının İngiltere genelinde birçok binada kullanıldığı, uygulamasının birçok binada aynı şekilde yanlış kullanılmış olabileceği ve bunun denetlemesinin mevzuata uygun şekilde yapılmadığı ortaya çıktı.

Bunun üzerine ülke genelinde aynı yanlışın tespit edildiği tüm binalarda dış cephe kaplamaları yenilenmeye başladı. Bu olay o kadar ciddi bir hâl aldı ki yenilemeye hemen başlamayan binalarda kiralar ve ev fiyatları dramatik şekilde düştü. 

Hazır fiyat düşmüşken yangın riskini önemsemeden buralardan ev almaya kalkanlar ise bankaların bu binalara kredi vermemesi engeliyle karşılaştı. 

Peşin parayla satın almaya hazır olanlar ise dış cephenin belli bir süre içinde yenilenmesi garantisi, yani ciddi bir harcama yapma sözü vermek durumunda kaldı.

Hatta ev sahiplerine ciddi bir maddi yük getiren, itirazlar sonucu hükümetin 5 milyar pound kadar yardım yapmayı taahhüt ettiği bu krize, ‘dış cephe krizi’ adı verildi.

Yani 72 can kaybı, aylar süren ve bazı sorgulamaların televizyonda canlı yayımlandığı soruşturmalara, bu da sorumluların bulunup bedel ödetilmesine yol açtı. 

En önemlisi de, bir daha böyle bir facia yaşanmaması için mevzuatlar güncellendi ve ülke çapında, hükümetin milyarlarca pound yatırım yaptığı bir inşaat seferberliğinin önünü açtı.

Kartalkaya’daki facia, Türkiye’de de benzer bir seferberlik başlatacak mı?

🦉
Fayn, güç sahiplerini denetlemek, bakış açılarımızı genişletmek ve 21. yüzyılın enformasyon karmaşasına direnebilmek için var. Fayn'a sınırsız erişim için ücretli abonelerimiz arasına katılın. Abonelik seçeneklerini inceleyin.
Bağlantı kopyalandı!