O gün bazı eller kupa paketlemekten kızardı. Bazı bacaklar koşturmaktan yoruldu. Bazı beller kasa taşımaktan ağrıdı. 

Çünkü Semin Gümüşel’in söylediği gibi, “bizler aslında sadece gazeteciyiz.” Ama yine de epeydir heyecanla hazırlandığımız bir akşamı alnımızın akıyla tamamladık. 

Fayn’ın ücretli aboneleriyle ilk yüz yüze buluşmasından bahsediyoruz. 18 Kasım Pazartesi, hala ılık sayılabilecek bir sonbahar akşamı ofisin arka binasındaki İKSV Salon’da, okurların, abonelerin ve arkadaşlarımızın karşısındaydık. 

Gazeteciler olarak. Fayn gibi bir gazetecilik girişimini hayal eden, planlayan ve hayata geçirenler olarak. 

Bizler; yani, Şükrü Oktay Kılıç, Ayşe Karabat, Denizhan Kaymak, Semin Gümüşel ve Nilgün Yılmaz, 90’a yakın konuğun karşısında Fayn’ı anlattık. Fayn’ı dünyaya getiren ihtiyacı, okurun ve izleyenin derdini görebilmeyi, hikayemizi, hikayelerimizi nasıl anlattığımızı, nasıl gösterdiğimizi, ilkelerimiz ve etrafımızla kurduğumuz ilişkiyi… 

Neden mi? 

Oktay’ın da başlangıçta söylediği bir fenomen var. Medya dijitalleştikçe anonimleşti de. Gazetecinin bir isim ve resim olarak kamuoyuna karşı sorumluluğu da silindi. 

Sahiden de çoğu kişi, Fayn’ı (özellikle de başlarda) bir Instagram ya da YouTube hesabından ibaret sanıyordu. Halbuki Fayn, baştan bugünleri hesap edilmiş bir gazetecilik tecrübesi idi. 

Ekipte yılların habercilik, editörlük, tasarım ve kurgu tecrübesine sahip isimler, yanı sıra genç, dinamik ve dijitalin içine doğmuş yetenekler vardı. 

18 Kasım akşamı, yürütebildiğimiz ve niteliğine kefil olduğumuz “iyi” gazeteciliği ondan sorumlu olan gerçek insanlar olarak anlatalım istedik. Gelecek soru, eleştiri ve gerekirse yergiyi de dinlemeye açık bir zihinle sahneye çıktık. 

Eh, bir de söz vermiştik. 

Fayn’ı var eden ihtiyaç 

Direktörümüz Oktay Fayn’ın kuruluş hikayesi ve medyanın hali pür melalini anlattı. Örnekler verdi. 

Hiçbir şey yoktan var olmazmış. Fayn’ı da var eden koşullar oradaydı: Dijitalleşme, doğru ve güvenilir bilgiye erişimin kıtlığı, iyi anlatılmış hikayelere açlık, haberden kaçınma ve günün sonunda gazetecilik mesleğinin köşeye sıkışması. 

Fayn bu köşeye sıkışmışlık halinde Türkiye’de yeni bir hikaye yaratma çabası. Ülke ikinci yüzyılına girmişken, medyasının da tazelenmesi, yenilenmesi ihtiyacından neşet etmiş bir çaba. 

Dikkat dağınıklığı çağında kuş kadar kalmış dikkatimize kamu yararı için talip olma çabası. 

Bunun için de aynı çağın yordamı ve olanaklarını kullanmayı becerebilme çabası.  

Ancak bundan ibaret değil. 

Okuyucusuyla göz hizasında 

Nitekim yönetici editörümüz Ayşe, Fayn’ın - ne kadar zaman zaman sosyal medyanın ve dijitalin öz evladı gibi dursa da - gazeteciliğin temel ilke ve yöntemlerine sadakatine işaret etti: 

Bağımsızlığı, gazetecilik cesareti ve cüretini korumayı, olgulara bağlı kalmanın ne demek olduğunu… 

Editör masasının nasıl çalıştığını, haberlerin neye göre nasıl seçildiğini, iş akışını ve Fayn’da neye haber dediğimizi açıkyüreklilikle paylaştı. 

Özellikle işaret ettiği bir şey vardı: Fayn’ın başından bu yana okuyucusu, izleyicisi ve takipçisiyle göz hizasında bir denklik ilişkisi kurması. Dinlemesi, duyması ve yanıt vermesi. Gerekirse değişmesi, düzeltmesi, geliştirmesini bilmesi. 

Ayşe’nin sözlerine salondan gelen yanıtlara bakılırsa, bu editöryal tavır ve duruş, bir titreşim yaratmıştı.      

Ayşe Karabat

Görselin dili 

Kreatif direktörümüz Denizhan ise Fayn’ı baştan beri kalabalıktan ayıran görsel özen, titizlik ve tutarlılığın ardındaki felsefeyi anlattı. 

Fayn tasarıma özene hiçbir zaman editoryal özenin gerisinde bir lüks, bir gösteriş budalalığı gibi bakmadı. Sunum, içerik kadar, zarf da mazruf kadar mühimdi. Ve bu her şeyden önce karşıdakine saygının gereğiydi. 

Boş bir kanvasın başına üretilen değer kolay okunsun, kolay anlaşılsın, tasarım anlatılan hikayeye değer katsın diye oturmak Fayn’a çok şey katmıştı.  

Ki bu, ömrü birden fazla teknolojik meydan okumayla baş etmeye vefa etmiş yayın organlarının ortak niteliği idi. 

Denizhan Kaymak

Son sözü editörümüz Semin aldı. Erinmedi, tüm ekibe, katkı veren herkese vakit yettiğince teşekkür etti. İşbirliklerine, birlikte çalışabilme becerisine dikkat çekti, gecenin sponsorları +1, Sensus Galata ve Pindrinks’i de unutmadı.

Ardından söz salona, siz abonelerimize geçti. Ve bizler, eleştiriye de hazır olmamıza rağmen sadece destek, takdir ve teşekkür duyduk. Bunca emeğe, zaman zaman sınanan iradeye ve inanca değmişti. 

Fayn’ın sosyal medyada 600 bini aşan takipçisinin yanı sıra web sitesine üye 10 bin kişiden oluşan kocaman bir topluluğu var.

Ve anladık ki bu topluluk büyüdükçe, kazanan kamu yararı ve gazetecilik oluyor.  

Daha nice 18 Kasımlarımız olacak. 

Yeter ki bağımsız gazetecilik gücünü doğrudan okurlarından almaya devam edebilsin.

🦉
Fayn, güç sahiplerini denetlemek, bakış açılarımızı genişletmek, yankı odalarının duvarlarını yıkmak ve 21. yüzyılın enformasyon karmaşasına direnebilmek için var. Bağımsız ve nitelikli gazeteciliğe alan açma çabasına mütevazı bir tuğla da siz koyun, Fayn'ın ücretli aboneleri arasına katılın. Abonelik seçeneklerini inceleyin.
Bağlantı kopyalandı!