Kızılay derin bir güven krizi yaşıyor.
Murat Bardakçı’yı “Eski Kızılay kalmadı. Bu Kızılay bizim çocukluğumuzun, gençliğimizin Kızılay’ı değil. Ben bu Kızılay’a hiç güvenmiyorum. Ben bu Kızılay’a destek olmam. Ben bu Kızılay’a kan bile vermem” demeye götüren süreç yeni başlamadı.
Kızılay’dan liyakati sorgulatan akrabalık, yakınlık ve çıkar ilişkileri fışkırıyor. Eski Başbakan Binali Yıldırım’ın kardeşi, kızı, gelini ve oğullarının iş partnerleri değişen zamanlarda Kızılay’da görev aldılar.
Oğlu Erkam Yıldırım, hiçbir kurumsal bağı olmamasına rağmen, Kızılay misyonuyla “maske götürmek” için Venezuela’ya gitmişti. Başkan Kerem Kınık’ın oğlu Muhammed Furkan Kınık, Genç Kızılay Genel Başkan Yardımcısı.
Bunlar sadece kamuoyuna yansıyanlar.
Kızılay 2019 yılından beri bir holding ve bünyesindeki 11 şirketin her biri kâr hedefiyle davranıyor. Şirket yöneticilerinin “huzur hakları” ile bu ilişkileri şahsi çıkarları için kullanıp kullanmadıkları bilinemiyor.
Günün sonunda elde edilen kârın kuruma aktarıldığı söylense de, Kızılay’ın “insan ıstırabını dindirme” misyonu, bu düzende ikincilleşiyor.
Kızılay ile ilgili kuruluş misyonuna dönme, liyakat, şeffaflık ve hesap verebilirlilik talebi büyüyor.
1868
Uluslararası Kızılay-Kızılhaç Topluluğu’nun üyesi olan Kızılay, bir grup gönüllü hekim tarafından “Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti” adıyla kuruldu.
1877, 1923, 1935 ve 1947
Sırasıyla Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Türkiye Kızılay Cemiyeti ve Türkiye Kızılay Derneği adlarını aldı.