Aslında her şey Devlet Bahçeli’nin bir anda “Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun, örgüt kendini lağvetsin” demesiyle başladı. Ondan bir süre önce de “iç cephe” ifadesini Cumhurbaşkanı Erdoğan sıkça kullanır olmuştu.

Son birkaç haftadır da analizler havada uçuşuyor, “Çözüm Süreci yeniden başlıyor”, “Bölgesel dinamikler bu hamleyi zorunlu kılıyor” gibi… 

Fayn’ın “adını sen koy” diye adlandırdığı sürece ilişkin, her kafadan bir ses çıkıyor, Suriye, ABD, İran, Rusya, Irak birçok ülkenin adı geçiyor, PKK, PJAK, PYD gibi örgütlerin durumu analiz ediliyor. 

Oysa bilinmeyen çok şey var. Zaten bölgeyi, dinamikleri iyi bilenler de ya şimdilik konuşmuyor ya da kelimeleri itinayla seçiyor. 

Ama şurası muhakkak ki olup biten baş döndürücü gelişmeleri, aktörlerin pozisyonlarını anlamak için biraz temel bilgiye sahip olmak şart.

Fayn sizin için o temel bilgileri derledi. 

Suriye’de genel durum 

Suriye 2014’ün ortalarında parçalanmak üzereydi. Suriye’nin dört ya da beş parçaya bölüneceği, Beşar Esad’ın liderlik ettiği grubun Lazkiye ve Tartus civarında küçük bir devlete razı olacağı konuşuluyordu. 

Ama o yıl Rusya’nın müdahalesi sonrasında şartlar değişti. Rusya’nın iç savaşa açıktan müdahalesi, İran’ın başka ülkelerden binlerce milis getirmesi, Astana Süreci, ABD’nin PYD’ye desteği Suriye’deki dengeleri tamamen değiştirdi. 

2014-16 arasında yaşanan olağanüstü şiddet sarmalı 2018’e doğru yavaşladı. 

Suriye Hükümeti muhaliflerin ana merkezi haline gelen İdlib’e yönelik operasyonlarını 2020’de büyük ölçüde bitirdi. Yıkılma tehlikesi şimdilik geçti. Ülkenin tüm ana limanları ve havaalanları, uluslararası bağlantısı olan karayollarının önemli bir kısmı, üçü dışında tüm önemli vilayetlerin merkezi, doğrudan veya dolaylı olarak hükümetin kontrolünde bulunuyor. 

Artık Suriye Hükümeti’nin çatışma yoluyla değişmesi olasılığı gündemde değil. 

Bununla birlikte, İç Savaş’ın Suriye ekonomisine maliyeti 1 trilyon doları aştı. Ülke nüfusunun yarısından çoğu ya başka ülkelere göç etti ya da ülke içinde iç göçe maruz kaldı. Hayat pahalılığı insanları bezdiriyor. Zaman zaman temel ürünlere erişimde güçlük çekiliyor. Yani Suriye’de hayat zor. 

İç savaş yarın sona erse ülkenin savaş öncesine dönmesi için milyarlarca dolarlık yardım ve yatırım ile onlarca seneye ihtiyacı var. Kısacası Suriye’deki krize çözüm bulunduğu gün Suriyelileri yeni bir mücadele bekliyor. 

Suriye’de kimler var?

Suriye birçok devletin asker gönderdiği, kendisine yerel ortaklar bulduğu ve etki alanları kurduğu bir devlet durumuna geldi. 

Örneğin ABD, PYD’ye verdiği destekle Suriye’nin kuzeydoğusu ve doğusunu, neredeyse ülkenin dörtte birini kontrol ediyor. Bu bölgenin en önemli özelliği, Suriye’de su ve petrolün bulunduğu asıl yerler olması. ABD’nin ayrıca güneyde Ürdün sınırına yakın stratejik önemde Tanf bölgesinde desteklediği bir Özgür Suriye Ordusu da var. 

Suriye’de en geniş etki alanını kuran devletse İran. Halep-Deyrizor-Humus üçgeninde kalan bölgeye ek olarak Halep’ten Şam’a kadar uzanan hatta Lübnan sınırı boyunca İran için çalışan hayli karmaşık bir milis şebekesi var. İran’ın milisleri Suriye Ordusu’ndan sonra en geniş silahlı ağ. Fakat, İsrail’in Lübnan’da Hizbullah’a vurduğu darbelerden sonra bu ağ darbe aldı.

Ancak İran’ın Suriye’deki milis şebekesinin zayıflamasına rağmen tamamen dağıldığına dair hiçbir gösterge de yok. İran’ın Suriye’nin yarısından fazlasını kapsayan bir alanda kurduğu etki sahası korunuyor. 

Suriye’deki en güçlü devlet Rusya. Rusya’nın gücü belli bir bölgeyi kontrol etmekten değil, stratejik bölgelere konuşlandırdığı hava kuvvetlerinden ve rejim üzerindeki etkisinden kaynaklanıyor. Moskova’nın birkaç yüz askerî danışmanı dışında Suriye’de askerî gücü de kalmadı. Zira, birkaç yıl öncesinde durum farklı olsa da Ukrayna Savaşı Rusya için pek çok şeyi değiştirdi. Yine de Suriye denilince akla önce Rusya’nın istekleri geliyor. Çünkü, Rusya, Suriye Hükümeti’ni uluslararası alanda da koruyor.