Biliyorsunuz Türkiye bir modeller ülkesi.

Yeter miktarda kendimize has modelimiz var. Mesela sonradan adı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olan Türk Tipi Başkanlık Modeli, sonradan adı değişmeyen ama fikri değişen Türkiye Ekonomi Modeli, eski Kızılay Başkanı Kerem Kınık önderliğinde uygulanan Türk Tipi Yardım Modeli… 

Bu modellerden aldığımız randıman ortada.

Ama neden yine deneyip yine yenilmeyelim?

İktidar da böyle düşünmüş olacak ki yaklaşık iki hafta önce önümüze “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ni koydu. Bu model bir eğitim müfredatı modeli.

Cumhurbaşkanı’nın uzun zamandır kendi hoşlandığı özelliklere sahip nesil yetiştirilmesini istediği malum. Bunu “medeniyet tasavvurumuzu hayata geçiremiyoruz” gibi ifadelerle dile getiriyordu.

İşte bu ifadelerle çıkılan yol bizi tamamen onun arzularına göre şekillendirilmiş görünen Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ne getirdi.

Şimdi sizin aklınızda iki soru var: Maarif nedir? Kime denir?

Aslında yeni müfredatın kilit noktası tam da oralarda bir yerde bulunuyor.

Maarif kelimesi büyük ihtimalle müfredata ruhunu veren Nurettin Topçu’nun Türkiye’de Maarif Davası isimli kitabından geliyor.

Topçu bu eserinde mevcut cumhuriyet okullarının “Müslüman Türk’ün yapısına uygun olmadığını” söylüyor ve ahlak temelli okulların gerektiğini öne sürüyordu.

İçinde ahlak, ruh, mana gibi kelimelerden geçilmeyen yeni müfredatın incelenmesi için bir hafta süre verilmiş, sonra bu süre uzatılmıştı. Sürenin uzatılan kısmı da bitti. Bu süre zarfında yüzlerce sayfayı yetişebildikleri kadarıyla inceleyip “bu böyle olmamış” diyenler oldu elbette ama laflarını dinleyen çıkar mı onu bilemiyoruz.

Biz yine de Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ne getiriyor, ne götürüyor, kim nasıl yorumluyor gibi soruların cevaplarına detaylı bir şekilde baktık. Siz de bakın, kendi kararınızı öyle verin.

Bir müfredatın anatomisi
Cumhurbaşkanı’nın “Medeniyet tasavvurumuzu hayata geçiremiyoruz” sözleriyle çıkılan yol, bizi “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ne getirdi. Bu yeni model ne getiriyor, ne götürüyor, kim nasıl yorumluyor gibi soruların cevaplarına beraber şöyle bir bakalım.

Bu hafta sayfalarca okunması gereken bir başka şey Sinan Ateş suikastıyla ilgili evlere şenlik iddianameydi.

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı’nın öldürülmesi pek de doğru dürüst soruşturulmamıştı.

Görünüşe göre “çok şey etmezsek konu kendi kendine kapanır” havası iddianamede de sürüyor.