Donald Trump 20 Ocak 2025 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin 47. Başkanı olarak kürsüde yeminini etti. İkinci kez ABD Başkanı olarak göreve gelen Trump konuşmasında, “Amerika'nın altın çağı şimdi başlıyor. İlk sıraya basitçe Amerika’yı koyuyorum.” dedi. Yanı başında da elbette sevenleri ve nefret edenleriyle ikonik hale gelen first lady Melania Trump vardı.
Trump’ın başkanlığıyla beraber Melania Trump’ın da ikinci first lady’lik günleri böylece başladı. Donald Trump ile beraber medyanın uzun yıllardır takibinde olan, stili, söyledikleri ve söylemedikleri, duruşu ve davranışlarıyla manşetlerden inmeyen first lady’nin 2024’ün ekim ayında kaleme aldığı özyaşam hikâyesi de Trump’ın başkanlık dönemiyle beraber bir kez daha gündeme geldi.
Bir süre çoksatanlar arasında yer alan Melania isimli kitap, satış sitelerinde zirveye tekrar yükseldi. Trump’a daha çok Musk’ın ve zürriyetinin eşlik ettiği, Melania’nın pek de sahnede ve sahada görünmediği bugünlerde, hem okurlar hem politika dedikodusu sevdalıları kitabı tekrar okuma listelerine aldılar, satır aralarında ipuçları bulmak için metin dedektifliğine giriştiler.
Donald Trump kitabın tamamını okumamış
Melania ilk defa 8 Ekim 2024’te yayınlanıp okurla buluştu. Amerikan yayıncılık dünyasının önemli temsilcilerinden sayılan Skyhorse Publishing tarafından yayınlanan kitap, New York Times ve Publishers Weekly çoksatan listelerinde hızla birinci sıraya yükseldi.
256 sayfa uzunluğundaki Melania’nın neredeyse 70 sayfası fotoğraf albümünden oluşuyor.
Yayınlandığı ilk günlerde yayınevi kitabı şu sözlerle duyurmuştu: “Zarafet ve kararlılıkla zorlukların üstesinden gelen olağanüstü bir kadının hayatına derin bir bakış sunan etkileyici ve ilham verici bir çalışma…”
Melania Trump ise yazım sürecini “inanılmaz derecede tatmin edici” ancak “kimi zaman ürkütücü ve zorlayıcı” olarak tanımladı. Donald Trump seçim kampanyası sırasında mitinglerinde kitaba zaman zaman atıfta bulundu, tanıtımında rol oynadı ancak metnin tümünü okumadığını itiraf etti.
Melania ve Donald Trump’ın tanışma hikâyesi
Tahmin edildiği gibi first lady, kitapta merak edilen çoğu soruya yanıt vermiyor; ancak yine de dikkat çekici detayları anılarına gömülü bulmak mümkün.
Spot ışıkları altında yaşayan bir anne, politikacı eşi, tasarımcı ve hak savunucusu olarak deneyimlerini aktarma iddiasında olan Melania, henüz kitabın ilk sayfalarında hayatının pek çok dönüm noktasına yer veriyor: 1970 yılında dünyaya geldiğinde Slovenya’da geçen çocukluğu, daha 16 yaşındayken başladığı modellik kariyeri, Avrupa ve New York’un rekabeti yüksek moda ortamlarına girişi ve hayatının gidişatını sonsuza dek değiştiren, Donald Trump ile karşılaşma hikâyesi…
Melania, kitabının bu bölümünde anlattığına göre, 1998 yılının eylül ayında, Moda Haftası sırasında New York’un gözde mekanlarından Kit Kat Club’a gidiyor ve Trump ile bu mekanda tanışıyor.
Trump o sırada yalnız değil, VIP bölümünde “son derece çekici, sarışın” bir eşlikçisi var. “Konuşmamız başladığı an, cazibesine ve kendine güvenli, rahat tavırlarına kapıldım.” diyor Melania.
Trump, Melania’dan telefon numarasını istiyor ancak Melania bunu reddederek Trump’ın numarasını vermesini rica ediyor. Kitaba göre, Melania birkaç gün sonra onu arıyor ve Trump’ın Bedford, New York’taki Seven Springs malikanesinde gerçekleşen ilk randevuları onları bugünlere getiriyor.
Elvis Presley ve Elton John’a olan hayranlıkları, kovboy filmlerine ve klasik yapımlara düşkünlükleri, futbol ve boks maçlarını kaçırmamaları “ruh eşi” olduklarının ilk ipuçlarını veriyor.
Sonunda beklenen oluyor ve görkemli bir düğünle evleniyorlar, devamında da ilk çocukları Barron dünyaya geliyor. Melania bu noktada Trump’ın önceki evliliklerinden olan Don Jr., Ivanka, Eric ve Tiffany ile ilişkisine çok kısa değiniyor ve her ailede anlaşmazlıkların olabildiğini, önemli olanın “kontrol etmeye çalışmak yerine iletişim kurmak” olduğunu söyleyerek konuyu detaylandırmadan kapatıyor.
Abla-kardeş arasındaki derin bağ
Çocukluğuna dair verdiği detaylarda, anlattığı tüm hikâyelerde ablası Ines’e geniş yer veriyor:
“Büyürken Ines ve ben müziğe, tasarıma, edebiyata ve moda tarihine olan ortak sevgimizle şekillenen güçlü bir bağ kurduk. Benden büyük olan Ines, kız kardeşi olarak bana yaratıcılık ve kendini ifade etmenin ne demek olduğunu gösterdi. Gecelerimizi genellikle plakçalarımızdan müzik dinleyerek ve sabahlara kadar en son trendleri konuşarak geçirirdik. Bee Gees, Donna Summer ve Pink Floyd gibi 1980’lerin büyük sanatçılarının müziğine kendimizi kaptırmıştık. Daha sonra, MTV Slovenya’da yayına başladığında, tıpkı New York veya Londra’daki çocuklar gibi biz de en yeni müzik videolarını sabırsızlıkla bekler olduk. Birlikte yaşadığımız en unutulmaz deneyimlerden biri, ilk konserimizdi: Elton John’un European Express Tour’u, 19 Nisan 1984. Henüz on dört yaşıma bile basmamıştım ve heyecandan titriyordum. Ailemiz bizi Zagreb’deki büyük arenaya arabayla götürdüler. Konser müthiş bir deneyim oldu. Elton John, ‘Tiny Dancer,’ ‘Rocket Man’ ve ‘Crocodile Rock’ gibi zamansız hitleriyle seyirciyi büyüledi. Sahne kostümleri, güneş gözlükleri, ışıklar! Arenadaki enerji inanılmazdı...”
Ines bugün objektiflerden uzak bir hayat sürse de Melania’nın hayallerini gerçekleştirmesinde büyük rol oynadığı ortada, kitabın tümünde en sevgi dolu bölümler de onunla ilgili kısımlar.
Dünyanın en güçlü annelerinden Melania’nın zorbalıkla mücadelesi
Kitabın dikkat çeken bölümlerinden biri, oğlu Barron’ın 2016 yılında yaşadığı siber zorbalık ile ilgili. Trump şöyle diyor:
“Oğlum planlı bir siber zorbalık kampanyasının hedefi haline geldiğinde sosyal medyanın zehrini bizzat deneyimledim. Seçimden iki hafta sonra, komedyen Rosie O’Donnell milyonlarca takipçisine güya bir soru sormak için Twitter’a şöyle yazdı: ‘Barron Trump otistik mi? Eğer öyleyse, bu otizm salgınına dikkat çekmek için harika bir fırsat.’”
Bugün 18 yaşında olan Barron’ın henüz 10 yaşında bu paylaşımla başlayarak maruz kaldığı sistematik şiddeti kitabında hatırlatan Melania, ebeveyn olarak çocuğunu koruyamamanın verdiği acıyı anlatıyor ve devamında siber zorbalıkla ilgili yaptığı çalışmaları ve hak savunuculuğunun detaylarını veriyor.
2018’in mart ayında Facebook, Google, Amazon, Snapchat ve Twitter’ın yöneticileri ile bir yuvarlak masa toplantısı gerçekleştiriyor ve zorbalığa dur demenin yollarını tartışıyor. Devamında mağdur pek çok aileyle bir araya gelerek onları dinleyen Melania, sonunda bir girişim başlatıyor. Be Best adını verdiği bu girişim, her yıl 7 Mayıs tarihinde dünya çapında etkinlikler düzenliyor ve çocukların hayatını iyileştirmek, her türlü şiddet ve zorbalığı önlemek, şiddet mağdurlarının yaralarını sarmak için çalışmalarını sürdürüyor.
Dünyanın en güçlü annelerinden birinin dahi oğlunu korumakta âtıl kalması, zorbalığın sınırları ve yaygınlığına dair önemli ipuçları veriyor. Bir yandan Başkan Yardımcısı JD Vance ile birlikte zorbalığın türlü çeşit biçimini her gün tüm dünyanın gözleri önünde “performe eden” Trump’ın eşinin, bu mücadelenin liderliğine girişmesi politikanın tuhaf hikâyelerinden yalnızca biri olarak tarihe geçiyor.
Kürtaj konusuna gelince…
“Kadınların çocuk sahibi olma tercihlerini kendi inançlarına dayanarak, hükümetin herhangi bir müdahalesi veya baskısı olmaksızın özgürce belirleme hakkına sahip olmalarını garanti altına almak hayati önem taşıyor. Bir kadının kendi bedeniyle ne yapacağına ondan başka birinin karar verme yetkisi neden olsun ki?”
Kitabın en çok tartışılan ve haberlere konu edilen bölümü, Melania Trump’a ait bu cümleler olabilir.
Donald Trump, kürtaj karşıtlığıyla biliniyor. Hatta kürtaj karşıtı gösterilere katıldığı için yargılanan aktivistleri de yakın zamanda affetti.
Hal böyle olunca kürtaj konusunda sert görüşlere sahip bir politik liderin eşi olarak Melania’nın söyledikleri de çok konuşuldu, çok irdelendi.
6 Ocak olaylarından George Floyd’a
6 Ocak olayları, kitapta değinilen ama bir yandan da detaylandırmadan hızlıca geçilen bir başka konu.
6 Ocak 2021’de, Donald Trump destekçilerinin 2020 ABD Başkanlık seçimi sonuçlarını protesto etmek ve Joe Biden’ın aldığı zafere direniş göstermek amacıyla Kongre Binası’na saldırmaları, kitapta Melania tarafından eleştiriliyor. Ancak First Lady, o günün büyük bir bölümünde “olaylardan haberdar olmadığını” da ekliyor.
“Şahit olduğumuz şiddet kesinlikle kabul edilemezdi” diyen Melania, “Birçok kişinin seçimin kötü yönetildiğini ve başkan yardımcısının onay sürecini durdurması gerektiğini düşündüğünü fark ettim.” diye de ekliyor.
George Floyd’un polis tarafından öldürülmesinin ardından gerçekleşen protestolara bakışına gelince... Black Lives Matter meselesi kitapta yalnızca iki kez, çok benzer ifadelerle geçiyor, George Floyd’un adına ise hiç yer verilmiyor:
“Ülke genelindeki şehirlerde meydana gelen şiddet gösterileri, Black Lives Matter liderlerinin kışkırtıcı söylemleriyle körüklenerek, işletmelere ve topluluklara büyük zarar verdi. Böylesine yıkıcı davranışlardan ne kazanılabileceğinin umulduğunu merak ediyorum çünkü bu olaylar sadece daha fazla acı ve tahribata yol açıyor. Ülkemiz, sorunları ele almak ve olumlu değişim yaratmak için her zaman barışçıl ve yapıcı yollar aramaya yönelik gurur dolu bir geçmişe sahiptir.”
Sırları bol bir özyaşam öyküsü
Trump’a yapılan suikast girişimine, televizyondan takip ettiği olaylar sırasında yaşadığı korku ve endişeye kitabın final bölümünde yer veren Melania, kitabını şu sözlerle bitiriyor:
“Donald’ın o gün hayatta kalması tam anlamıyla bir mucizeydi. Hızlı bir şekilde kendini sağ tarafa atmasaydı, saldırganın nişanı korkunç ve trajik bir sonuca yol açabilirdi. Olası senaryolar üzerine düşünmek, hayatın kırılganlığını anlamama neden oldu ve Donald o gece ailesine sağ salim dönebildiği için minnettarım. Hayat çok değerli ve bir anda elimizden kayıp gidebiliyor.”
New York Times yazarı Alexandra Jacobs, yaptığı yorumda kitabın dilini zor bulduğunu ve Melania’nın “evliliğinin gizemleriyle neredeyse hiç yüzleşmediğini” söylüyor.
Independent yazarı Sheila Flynn içinse kitap “kaçınılmaz bir resmiyet” taşıyor.
Vanity Fair için yazan ve kitabı neredeyse bir fiyasko olarak değerlendiren Keziah Weir “Eğer Trump çifti arasında anlamlı herhangi bir sohbet geçiyorsa, o sohbetleri bu kitapta bulamayacaksınız.” diyor.
64 sayfalık fotoğraf bölümüyle, Yale University Press’in Catwalk serisindeki Chanel kitabının kapak tasarımını fazlasıyla andıran minimalist kapak tasarımıyla, içeriğiyle, anlattıkları ve anlatmadıklarıyla Melania, çok zengin içerik sağlamasa da incelenmeye değer bir kitap.
Beyaz Saray danışmanlarının rolü, zorluklarla çoğunlukla yalnız başına başa çıktığını söyleyen bir kadının mücadelesi, eleştiri ile saldırı arasındaki ince çizgi, fırsatlar ülkesi Amerika’ya gelen bir “yabancı”nın yaşadıkları, beklentiler, hayaller, gerçekler...
Eğrisi bol, doğrusu sınırlı bir anı kitabıyla karşı karşıyayız. Kitap henüz Türkiye’de yayımlanmadı, Trump’ın ikinci başkanlık dönemiyle beraber ülkemizde de gündeme gelecek mi, kendi dilimizde Melania’nın hikâyesini okuyabilecek miyiz ve okur muyuz, yakında göreceğiz.