Pandemi döneminde, 2021 yılında, birçoğumuzun adını ilk defa duyduğu önemli bir meseleyle daha karşı karşıya kalmıştık: Müsilaj. 

Beyaz-kahverengi yapışkan yapıdaki bu madde, Marmara Denizi’ni bir örtü gibi kaplamış, aylarca denizin üstünde kalmıştı. Zamanla gözden kaybolunca bittiğini sandık, müsilajı unuttuk. Ama aslında hiç gitmemişti. Aylardır diplerde balıkçıların ağlarına yapışıyor, işlerini zorlaştırıyordu. Önce Erdek Körfezi’nde yüzeye çıktı, sonra baharla birlikte deniz yüzeyinde yayılması hızlandı. Ve müsilaj yeniden, İstanbul Boğazı’na ulaştı. Beykoz ve Kadıköy’de kıyılar müsilajla kaplandı. 

Nedir bu müsilaj? Neden Marmara Denizi’nin başına bela oldu ve niye bir türlü kurtulamıyoruz?

Müsilaj nedir?

Halk arasında “deniz salyası” olarak bilinen, balıkçılarınsa “kay kay” dedikleri müsilaj, denizde oksijen üreten fitoplanktonların, yani mikroskobik bitkiciklerin aşırı çoğalarak yaydıkları bir salgı. Aslında bir doğa olayı. Ama bazı tetikleyici faktörler bir araya geldiğinde, müsilaj bir çevre felaketine dönüşebiliyor.

Müsilaj, ilk kez 1729 yılında Adriyatik Denizi’nde kayıtlara geçti. Balıkçı ağlarını tamamen kaplayan kaygan madde, o dönem tam tanımlanamasa da yoğun deniz kirliliği olarak kaydedildi.