Size de sık sık hayatta kalmak için çok başarılı olma, iş yerinde çok çalışma, erkek patronlara karşı erkek çalışanlardan daha üstün/yetenekli/çalışkan olduğunu gösterme, sosyal hayatta güçlü kadın imajı verme, her işini kendi halletmeye ve sürekli üretmeye odaklı mesajlar geliyor mu?
Bu mesajlar ister iş arkadaşlarından, ister arkadaşlardan veya aileden, ister sosyal medyadan gelsin, kadınlar üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor.
Profesyonel ve sosyal hayat yetmezmiş gibi evde de durmadan üretim halinde olmamız isteniyor. Üstelik tüm bunlar olurken hedef sadece ayakta kalmak
Oysa evdeki işgücüne katılmayan, iş yerinde durmadan kendini kanıtlamak zorunda olmayan erkekler, aynı titre sahip kadın iş arkadaşlarından daha fazla maaş almaya devam ediyor.
Girlmoss pandemiyle geldi
2020’de hepimizi evlere kapatan Covid salgınıyla birlikte, bu sürekli aktif, üretken kadınlar da kendilerini evde buldu. Özellikle Avrupa’da, yalnız yaşayan ya da erkek partnerleri de artık sürekli evde olduğu için evdeki işleri bölüşmek durumunda kalan kadınlar, böylece biraz da huzur buldu. Bu da 2020’lerin ilk yarısında Avrupa’da dalga dalga büyüyen girlmoss akımını başlattı.
Yosun-kızlar?
Moss, İngilizce’de yosun anlamına geliyor. Girlmoss akımı da, genç kadınları hedef alan, hem ruh hem de beden sağlığımız için doğayla iç içe olarak biraz ‘durmak’ ve modern hayatın getirdiği ‘sürekli hareket halinde olma ve başarma’ baskısından uzaklaşmayı hedef alıyor. Peki neden genç kadınları hedef alıyor? Çünkü ayakta kalmak, kendileriyle aynı işi yapan erkeklerle aynı maaşı alabilmek, hakettiği terfiyi alabilmek için üstün bir performans göstermesi gereken kadınların emeği, hâlâ en az görünür olan ve takdir edilen emek. Üstelik sadece iş yerinde değil, evde de, en iyi partner, en iyi anne olmak için kadınlar üzerinde ciddi bir baskı var.
Avrupa’da gazeteci ve influencer Daisy Alioto’nun 2022’de paylaştığı ‘‘The girl boss is dead, long live the girl moss (lying on the floor of the forest and being absorbed back into nature)’’ (Girl boss - patron kız - öldü, yaşasın girl moss - yosun kız - (ormanda yerde uzanmak ve doğaya dalmak) tweet’iyle girlmoss adını alan bu akım, Türkiye için ne kadar gerçekçi?
Türkiye’de durum ne?
İstanbul Permakültür Kolektifi’nden Dilek Yalçın Demiralp, Türkiye’de zaten doğayla iç içe olan, tarım yapan toplumlarda da kadının aktif üretimde olduğunu ve bunun da görünmediğini söylüyor.
‘‘Anadolu’da toprağa toprak ana denir, Hititlerde bereket tanrıçası vardır, yani toprağa ürettiği için kadın gözüyle bakılması bu topraklardan çıkmış şeyler. Bizde zaten ekip biçen kadındır, erkek toprağı sürer kadın tohumu eker, saklar, bitkilere bakar. Erkek kaba işlerden kadın ince işlerden sorumludur. Önemli olan kadının sesini duyuramaması, duyurmaya çalışanın kafasına vurulması. Yani doğayla iç içe kadın zaten var ama Türkiye’de bu kadınların da durmaya, üretiminin takdir edilmesine ihtiyacı var. Köyde ya da şehirde, bu değişmiyor, her yerde baskılayan erkek ve erkeğin egemenlik istemesi davası.’’
Bozulmayı kutlamak
Girlmoss akımına göre kapitalist düzende sürekli üretim hayatında olmak, sürekli bir şeyler yaparak ve aktif kalarak başarılar elde etmek, kutlanacak şeyler olarak görülüyor. Bu sebeple hiç durmadan bir şeyler başarmak gerekiyor: Terfi almak, zam almak, ev almak, çocuğun okulda başarılı olması vs… Ancak bu, doğaya ve insanın özüne aykırı. Tıpkı doğada olduğu gibi insan için de ara sıra durmak, yaşlanmak, bozulmak, yani özetle yosun tutmak doğal, hatta olması gereken bir şey.
Bu akıma gönül veren ve sosyal medyada bu akımı takip eden on binlerce kadına göre, pandemi bize bunu öğretti.
Kadınlara zaman zaman yosun tutmalarını öneren bu akımda, kadının üretime uzun bir ara vermesi ya da tamamen bırakması çağrısı yok. Üretimin önemi, akımın doğaya verdiği önemden de anlaşılıyor. Burada önerilen; aralıksız üretimin ve sürekli ilerleme baskısının doğal sürece aykırı olması ve kadınlara da tıpkı erkekler gibi nefes alma hakkı tanınması.
Dilek Yalçın Demiralp, dinlenmek için seçilen yerin doğa olduğunun altını çiziyor ve üretimin aslında akımın merkezinde yer aldığını söylüyor. ‘‘Ormanlar kendi enerjisini kendi üretebilen sistemlerdir. Yeryüzünde kendi enerjisini kendisi üreten tek canlılar fotosentez yapanlar. Bu canlılar, fotosentezle üretmiş olduğu şekeri köklerine gönderip canlılara ‘gel gel’ diyor, şekeri verip topraktaki mikroorganizmalardan azotu alarak büyümek için kullanıyor. Bizim gibi birbirini yiyerek değil, takas yaparak üretiyor. Kadınların da ormanda kendini bulması doğru bir şey, kadınlar aslında özüne iniyor, ormanla birleşip gözlem yapıyor.’’
Yani Demiralp’e göre bu akımda kadınların üretiminin sömürülmesine bir karşı çıkış var, üretim yapmasına değil. Bu üretimin görülmesi, karşılığının verilmesi önemli olan.
‘‘Yosun metaforunu da yosunlaşmak, kendini bulmak gibi görüyorum ben. Yeniden hayat bulma, yeniden canlanma var burada. Bir de yosun kuzeyi, belli bir yeri gösterir, yosunun gösterdiği yol kadınların yolu gibi anlıyorum.’’
Sosyal medyada girlmoss akımları
Bu ‘yosun kızlar’ın sosyal medya paylaşımları da binlerce beğeni alıyor. TikTok ve Instagram’daki girlmoss paylaşımları, genç kadınların ormanda ya da yeşillikler üzerinde yattığı, göğe baktığı, yani ‘durduğu’ fotoğraflardan oluşuyor ve binlerce kişi bunları paylaşıyor. Öyle ki; ABD ulusal parkları için çalışan Ulusal Parklar Kurumu (national forests foundation), geçen yılbaşında, yani 2024’e girerken Instagram’da yeni yıl kararı olarak girlboss’tan girlmoss’a geçildiğini duyurdu.
Facebook’taki ‘yosuna şükran topluluğu’ grubunun da neredeyse 270 bin üyesi var.
Tüm bu sosyal medya mesajlarında kadınların üzerinde durduğu şey ise üretimin ve başarının önemini yadırgamadıkları; sadece bunun sürekli bir hale gelmesinin imkansız olduğu ve durup dinlenmeye de hakları olduğu.
Örneğin yıllardır doğa üzerine çalışan ve mantarlar üzerine bir kitabı da olan yazar Liv Sisson, bir ‘girlmoss’un insanlara satmaya çalışacağı tek şeyin doğada bir yürüyüş ve bu yürüyüş sırasında durup bitkilere bakmak olacağını söylüyor. Bunu yapmaya başladığınızda, ‘‘Bir daha hiçbir yere giderken durup yere bakmadan edemeyeceksiniz ve hiçbir yere zamanında varamayacaksınız’’ diyor. Durup dinlenmeyi, her yere koşturarak gitmemeyi de genç kadınlar için olumlu bir gelişme olarak anlatıyor.
Yazar Alexi Gunner ise girlboss kavramının son on yıl içinde kadının iş hayatında güçlenmesi anlamından çıkarak kadının kurumsal köleliğine vurgu yapan bir anlama geldiğini düşünüyor. Bu sebeple girlmoss’un aşırı tüketime dayalı kapitalist düzene bir karşı çıkış olduğunu; girlmoss’ların kurumsal merdivenleri tırmanmak yerine doğayla zaman geçiren, öğle arasında pilates yapmayı tercih eden, hafta sonları şehirden kaçarak ormana giden genç kadınlar olduğunu söylüyor.
Türkiye gerçeğine geri dönecek olursak… Hem şehirde hem kırsalda, çalışan kadının üzerinde bir de ev işlerinin yükü olduğu bir gerçek. İşbölümünün paylaşılması bir yana, kadına doğru dürüst bir destek bile çoğu evde yok. Bir de tarlada üretimin durması gelirin, yani eve giren ekmeğin azalması demek. Kurumsal hayatta da öğle arasını pilatese ayıran genç kadınla ofis dışında farklı bir şekilde geçiren erkek iş arkadaşının terfi ya da zam döneminde nasıl değerlendirileceğini öngörmek zor değil.
Bu durumda, her ne kadar durup dinlenmenin en büyük hak olduğunu, hele kadınlar söz konusu olduğunda ciddi bir ihtiyaç olduğunu kabul etsek de, Türkiye’ye yeni yeni giriş yapan girlmoss akımının hâlâ bir lüks olduğunu ve pek gerçekçi olmadığını söyleyebiliriz, öyle değil mi?