Ülkemizde siyaset sahnesinde “normalleşme”/”yumuşama” yaşanıyor mu, yaşanmıyor mu derken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın muhalefet belediyelerinin Sosyal Güvenlik Kurumu’na borçlarının “kaynağında kesilerek” tahsil edeceğini açıklaması yaz rehaveti içerisindeki siyasete bir hareket getirdi. 

Erdoğan’ın ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın birbirini takip eden açıklamalarına göre belediyelerin SGK’ya toplam prim borcu 96 milyar TL’yi buluyor. Bu borcun üçte ikisi CHP’nin yönettiği belediyelere ait. Listenin de başında Ankara, İzmir, İstanbul, Adana ve Şişli belediyeleri geliyor, bu belediyelerin toplam prim borcu 20 milyar TL’ye yaklaşıyor.

İktidar sözcülerinin bu rakamları ortaya atmasının nedenleri belli. Öncelikle muhalefeti ellerindeki kaynakları verimli kullanamamakla suçluyorlar, üstüne de “madem emekliyi önemsiyorsunuz, SGK’ya borcunuzu ödeyin!” gibi bir ikiyüzlülük iddiasında bulunuyorlar. 

Buna karşılık muhalefetin verdiği yanıtlar da benzer temaları taşıyor, üstelik “kaynakta el koyma” gibi bir davranışın bu belediyeleri çalışamaz hale getireceği de söyleniyor.  Bu tartışmaların siyaset magazini açısından taşıdığı kıymeti bir kenara bırakırsak, ülkemizin birden fazla yapısal sorununa dikkat çekmesi açısından göz ardı edilmemesi ve yaz sıcağında kaybolmaması gerek.

Bir yerel yönetim geleneği: SGK’ya borç takmak

Öncelikle, dikkatli gözlerin kolaylıkla tespit ettiği üzere belediyelerin bu borcu sadece yerel yönetimlere ait değil, belediyelerin sahibi olduğu şirketlerin borçları da bu listeye ekleniyor. 

Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi kurumsal olarak herhangi bir SGK ya da vergi borcuna sahip değil. Ancak belediyenin iştirakleri arasında yer alan otuz şirketin toplam SGK borcu 2.4 milyar TL