23 Ağustos, 1998 yılından beri “Uluslararası Köle Ticaretinin Anılması ve Köleliğin Kaldırılması Günü” olarak anılıyor. 

UNESCO’nun bu anma için 23 Ağustos’u seçmesinin nedeniyse 1791 yılında 22 Ağustos’u 23 Ağustos'a bağlayan gece, o zamanki adı Santo Domingo olan, bugün Haiti ve Dominik Cumhuriyeti arasında paylaşılan adada, kölelerin Fransız sömürge yönetimine başkaldırısı. 

Fakat kölelik artık kaldırılmış olsa da örneğin insan kaçakçılığı gibi yöntemlerle hâlâ devam ediyor. Başta Körfez ülkeleri olmak üzere, ev içi hizmetlerde çalıştırılan işçilerin pasaportlarına el konulması, düzenli çalışma saatleri olmaması, sosyal haklardan mahrum olmaları gibi uygulamalar nedeniyle köleliğin yeni formlarının olduğunu söylemek de mümkün. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 5 Ağustos’ta AKP Genel Merkezi’nde İnsan Hakları Eğitim Programı’nda yaptığı konuşmada, Instagram yasağını eleştirenlerin Batı’nın “ev zencisi” olduğunu söylemişti.  

Biz de bu vesileyle köleliğin bu topraklardaki tarihi hakkında biraz konuşalım istedik. 

Köle ticaretinin yasaklanmasından yaklaşık 100 yıl sonra, 1964 gibi geç bir tarihte çıkan kanun, kölelik ve benzeri uygulamaların yasaklandığına işaret ediyordu. Peki bu ne demekti?

Kölelik zaten çoktan kaldırılmış, Osmanlı’dan kalan Afrikalı ve Çerkes köle geleneği silinmemiş miydi? 

Gelin biraz geçmişe giderek, konuya en başından ve olabildiğince yakından bakalım.

Kimler köle olabilir?

Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre köle, “savaşta tutsak alınan, yabancı ülkelerden zorla kaçırılıp özgürlükten yoksun bırakılan veya başkasından satın alınan kimse” anlamına geliyor.