Mehmet Ali Birand’ın yeni bin yıl henüz açılmışken 2001 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin bahçesinde konuk olarak onu almasını, sadece Karma albümünün promosyonuyla açıklamak hata olur.
Tarkan, herhangi bir müzik ya da eğlence programına değil, o günlerin en itibarlı haber sunucusuna konuk olmuştu. Birbirlerini seçmişlerdi. Mekan manidardı.
Çünkü Tarkan, kendi olmaktan daha fazlasını ifade ediyordu.
Biraz daha geri, bundan tam 30 yıl öncesine gidelim.
Tarkan ikinci albümü Aacayipsin’i o yıl piyasaya sürdü. İlk albümü Yine Sensiz ile hatırı sayılır bir dinleyici kitlesine ulaşmıştı ama aklındaki daha fazlasıydı.
Dönemin pop furyasının diğer pırıltılı isimlerinden ayrışma arzusu en baştan belliydi; prodüktörleri ve birlikte çalıştığı diğer müzisyenler de onun farkında.
Aacayipsin piyasaya sürüldüğü ve Sezen Aksu imzalı “oynama şıkıdım”ın klibi Kral TV’de dönmeye başladığı andan itibaren, herkes bir şeyi çok iyi anladı.
Bu çocuk farklıydı, kalıcıydı. Kaliteyi seviyordu. Açık fikirliydi.
Peki Tarkan, nasıl Tarkan oldu?
Gurbetçi bir ailenin çocuğu megastara dönüşüyor
Tarkan İkizdereli bir babayla Kayserili bir annenin beşinci çocuğu olarak Batı Almanya’nın Alzey kasabasında doğup büyüdü.
Çocukluğundan zihnine kazınanlardan biri de, işçi ve gurbetçi ailenin ferdi olarak yaşadıkları uyuşmazlıkların yorucu ve karanlık dünyası…