Algoritmaların hayatın her alanına dahil olmasına, içinde bulunduğumuz dijital çağda artık alışkınız. Artık elimiz kolumuz yazılım, dört bir yanımız kodlama; sanat da bundan nasibini alıyor haliyle.

Ama bundan yaklaşık 60 sene öncesinde, bu sular durgunken, etrafta in cin top oynarken, dijital sanat çalışmalarına dalmak cesaret ister. Kimsenin göremediğini görmek, henüz yapılmayanı yapmak, özgün bir zihin ve biraz da gerçek sanatçı hamuru gerektirir sanki.

Pera Müzesi’nin artık son ziyaretçilerini ağırlayan süreli sergisinin baş aktörü Vera Molnár, bunu başarmış. Bir sanat aracı olarak kullanılmayı geçtik, bilgisayarların bir oda büyüklüğünde olduğu bir çağda, bilgisayara verdiği komutları sanat üretiminde kullanmış.

Bize de onun bu ileri görüşlülüğü karşısında önümüzü iliklemek ve hem kendisinin hem de çağdaşlarının izini sürmek düştü. Pera Müzesi’nin 23 şubat 2025’te son bulacak Hesaplar ve Tesadüfler ile Vera Molnár’ın İzinde isimli süreli sergilerini ziyaret ettik.  

Son haftasına giren sergiyi henüz fırsat varken kaçırmamaları için Fayn okurlarına da öneriyoruz. 

Dijital sanatın ikonik öncüsü

Vera Molnár, 1924 Budapeşte doğumlu bir Macar sanatçı. 

Budapeşte Macar Güzel Sanatlar Akademisi’nde tamamladığı eğitiminin ardından Paris’e taşınıyor. Yaşamının sonuna dek yaşayacağı Paris, onun baştan beri soyut sanata olan meylinin kültürel arka planı oluyor o tarihten sonra.

Yıl 1968, Paris’te üniversite öğrencileri sokaklarda. 68 Kuşağı her yeri etkisi altına almış. Sanatta, kültürde, siyasette, köklü dönüşümler söz konusu.

Kapalı kapılar ardından görülen eğitim, sanki daha ikinci planda. Sorbonne Üniversitesi’nin araştırma laboratuvarı boş. Tabiri caizse, Vera Molnár’ın burada birtakım denemeler yapmasını sağlayan tarihi bir fırsat söz konusu. 

Molnár burada gerçek bir bilgisayar kullanarak ilk dijital eserlerini üretiyor. O, dünyada bilgisayarla çalışan ilk sanatçılar arasında. 

Tabii o zamanın bilgisayarları günümüzden oldukça farklı; neredeyse bir oda büyüklüğünde ve bir ekrana bile sahip değil. 

Hesaplar ve Tesadüfler sergisine giriş yaptığınızda da sizi böyle bir ortam karşılıyor. 1968 yılında Molnár’ın eşliğinde, Sorbonne Üniversitesi’nin bir oda büyüklüğündeki bilgisayar laboratuvarına girmişsiniz etkisi yaratan tasarımıyla sergi girişi, ziyaretçilerini hemen algoritma dünyasına çekmeyi başarıyor.

duvar, iç mekan, tavan, zemin içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Kaynak: Pera Müzesi

“Sanat, düzendeki hatadır”

Serginin Hesaplar ve Tesadüfler katında, Molnár’a eşlik eden iki Macar kadın sanatçı daha var: Dóra Maurer ve Gizella Rákóczy.

1937 Budapeşte doğumlu Dóra Maurer de Macar Güzel Sanatlar Akademisi mezunu; ancak o da çağdaşı Molnár gibi klasik sanat anlayışındansa kavramsal sanata daha eğilimli. 

Maurer’in sergi girişinin sol yanındaki Birbirini Takip Eden Standart Renkler isimli altı parçalık ahşap üzeri akrilik çalışması, sekiz renkten oluşan bir yapı. 

Yakından baktığınızda yan yana getirilen boya lekelerini görebiliyorsunuz. Bu lekeler yer değiştirme ve kaydırmayla algoritmalar benzeri bir sistem oluşturuyor. Ancak uzaktan bakıldığında her bir plaka, farklı bir renk ilüzyonu yaratıyor. 

Kullanılan temel renkler ve metod aynı; aslında hepsi birer dizi. Ancak birkaç adım geride durup bütünü uzaktan gözlemlediğinizde, sistemden kopuşu hissedebiliyorsunuz. Hesaplar ve Tesadüfler sergisinde yer alan sanatçıların temel motivasyonu da aslında bu: Yüzde 1’lik bir payla da olsa düzeni bozmak, algoritmaların içine biraz da rastlantı ekmek, sistemi sanat lehine bozmak…

pencere, perde, dikdörtgen, panjur, güneşlik içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Kaynak: Pera Müzesi

Bir diğer istisnai Macar sanatçı Gizella Rákóczy de yolu hem Macar Güzel Sanatlar Akademisi’ne hem de Paris’e düşenlerden.

Paris’te bulunduğu sıralarda ziyaret ettiği Saint-Denis Katedrali’nin özgün bezemeleri ve yapının vitray pencerelerindeki ışık oyunları, Rákóczy’nin gelecek yıllarda verdiği eserlerine de bir ilham olmuş.

Sanatçı, 4 Rengin 4 Tonu isimli beş parçadan oluşan kâğıt üzerine suluboya eserini, Fibonacci dizisinin formüllerine göre üretmiş. 

Sarı, kırmızı, yeşil ve mavi renklerinin dört tonunu, Fibonacci dizisinin birbirini takip eden dört öğesine göre; 5, 8, 13 ve 21 kez katmanlayarak oluşturmuş.

Yani bütün çalışma aslında planlanmış bir kurgu. Ancak buna rağmen 24 panelden oluşan çalışmada ortaya çıkan sonsuz sayıdaki renk varyasyonunu tahmin etmek, çok da mümkün değil. 

giyim, sanat, kişi, şahıs, ayakkabı içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Kaynak: Pera Müzesi

Buradan bakınca serginin isminin neden “Hesaplar ve Tesadüfler” olduğu biraz daha açıklığa kavuşuyor. Vera Molnár’ın “sanat, düzendeki hatadır” derken işaret ettiği gibi, sistematiğin içindeki farklı bir renk, yön ya da kalınlık, yapıtları her zaman tutarlı bir bilimsel kurgu olmaktan çıkarıp bilinmezlik de içerebilen sanat eserleri kılıyor.

Matematikle sanatın köklü eşliği

Matematik ve sanat arasındaki güçlü ilişkiye ışık tutan sergi, Macaristan Ulusal Bankası ile kurulan bir işbirliğinin de ürünü. 

Algoritma sanatının güncelliği bir yana, matematikle sanatın eşliği çok daha eski.

Macaristan Ulusal Bankası Başkanı György Matolcsy, “Bitkiler ışığa doğru büyümeye çalışır ve tesadüf olarak algıladığımız şey, aslında logaritmik sarmallara uygun bir düzenlemedir.” diyor. Bu da serginin hesaplamalara ve tesadüflere dayalı çift taraflı dengesini görmek için ayrı bir ipucu olabilir. 

Bir yanıyla hesaplanmış olanı bozmak, sistematiğin içinde ayrı düşeni görmek ve tesadüflere alan açmak; diğer yandan ise tesadüf olarak görülenlerin içindeki diziyi, düzenlemeyi ve hesaplamayı keşfetmek…

Kaynak: Pera Müzesi

Bir çocuk yaklaşımıyla...

Vera Molnár, resim sanatına nasıl başladığı sorulduğunda amcasının ona çocukken bir pastel boya seti hediye ettiğini ve o boyalarla Balaton Gölü kıyısına inip günbatımı resimleri yaptığını anlatıyor. Ancak Molnár’ın daha küçük bir çocukken yaptığı o resimler bile oldukça minimalistmiş: Çimleri betimleyen bir yeşil çizgi, gölü ifade eden bir mavi çizgi, bir tepeler dizisi ve batan güneşi simgeleyen kırmızı bir daire…

Savaş, sanatçının tüm geçmişini yok ettiği için bu resmin günümüze ulaşan bir kopyası yok. Ancak Molnár’ın devamında ürettiği eserler, çocukluğundan kazandığı bu minimalist yaklaşımın bir devamı sayılabilir. 

Çemberi Karelemek, Vera Molnár. Kaynak: Pera Müzesi

Molnár bu resimleri yaparken her rengi sağa doğru ittiğini, her seferinde bir sağdaki kalemi, ardından onun sağındaki kalemi aldığını söylüyor. Bunu da zihin yapısının daha en başından algoritmalarla çalışmaya meyilli olmasına bağlıyor. 

Henüz bilgisayarlar bir sanat aracı olarak kullanılmaya çok uzakken dijital sanatın ilk örneklerini vermesi, bu anı ışığında çok da tesadüf değil sanki.

Vera Molnár’ın izinde

Vera Molnár’ın İzinde başlıklı paralel sergide ise, farklı ülkelerden 16 sanatçı, Molnár’dan ilhamla kendi eserlerini tasarlamış. Bu bölümde en dikkatimizi çeken eserlerden biri, Arno Beck imzalı, pamuklu dokuma üzerine bir yağlı boya çalışması. 

Üzerinde Dune serisinin yazarı Frank Herbert'ten alıntıyla “İnsan zihnine benzer bir makine üretmeyiniz” yazılı eser, yapay zekanın insan zihnine ne kadar yaklaşıp yaklaşmayacağı ya da sanat üretimine ne kadar dahil olabileceği sorularını hatırlatıyor.

Ancak Molnár’ın izini takip ediyorsak belki de yapay zekaya asıl sormamız gereken, bütün bu sistematiğinin içinde rastlantısallığa ne kadar yer olduğudur. Çünkü insan zihnine benzer bir makine; hesaplama kadar tesadüf, talih kadar irade ve bütünlük kadar bozukluk da içerebilir.

Bütünlüğü bir noktada bozmakla ilgilenen Molnár ve çağdaşlarının, bu sorgulamayı nasıl sanatla buluşturduğunu, Pera’daki sergi vesilesiyle izleyebilirsiniz.

🎨
Fayn, güç sahiplerini denetlemek, bakış açılarımızı genişletmek ve 21. yüzyılın enformasyon karmaşasına direnebilmek için var. Fayn'a sınırsız erişim için ücretli abonelerimiz arasına katılın. Abonelik seçeneklerini inceleyin.
Bağlantı kopyalandı!

Yazan:

Sinem Hızarcı

Sinem Hızarcı

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler okudu. Kültürel İncelemeler üzerine çalışıyor.