“Meşhur Olunca Sana Ne Oldu?” dosyasını oyuncu Seda Türkmen ile kapatıyorum. Hem kadın hem oyuncu hem de ünlü olmanın bir insana ne yaptığını sordum Seda’ya. Vahşi doğasından yer yer haberdar olduğum oyunculuk piyasasının içinde hem üretmeye devam edip hem de kendin kalmanın nasıl bir mücadele gerektirdiğini merak ediyordum en çok. “Kendim dışında biri olmaya hiç çalışmadım.” diyen Seda, sektörün de genel olarak onu olduğu gibi kabul ettiğini söylüyor. “Kabul etmeyenlerle de zaten yan yana gelemiyorum. Ben onları tercih etmiyorum, onlar da beni tercih etmiyor.” diye de ekliyor.

Bir kadının üzerindeki güzel ve genç görünme baskısı, kamusal alanda görünür olmak, arkadaşlık, setlerdeki ilişki dengeleri, sektörün bir oyuncudan beklentileri… Hepsini sordum. Yine nefis bir sohbet oldu.

Biz her şeye rağmen bütün çıkmazların içinden gülerek çıkmayı bilen bir aileydik.”

Seda İzmirli. Şehirlerin insanlara yaptığı şeyle yakından ilgileniyorum. Bu bir kategorizasyon değil, daha çok bizzat o kişinin dilinden bir mekanla ilişkisini dinlemek. Ona da sordum: “İzmir kızı” olmak onun hayatında neye karşılık geliyor?

“Ben İzmirli bir esnafın kızıyım. Esnaf çocuğu olmakla İzmir çocuğu olmak birleşince her şey çok insanla ilişkili hale geliyor. Bir mahallenin içinde büyümek, bir mahallenin çocuğu olmak, sokakta büyümek, tanımadığın insanlara bile günaydın demek, her daim deniz kokusunu alabiliyor olmak, günübirlikçi olmak, istediğin zaman denize gidip gelmek… İzmir bunların hepsi benim için. Ne tam bir kasaba çocuğuyum, ne de tam bir şehir çocuğuyum. Köklü bir ailenin, kolejde okuyan, güzel kızı olmak diye de bir şey var İzmir’de, ama ben o “İzmirli kız” değilim. Daha ziyade tek başına iki çocuk büyüten, mücadeleci bir annenin kızıyım. İzmirli deyince aklına insanın ilkten deniz, kum, güneş, kızlar, Kordon, bira geliyor. Onlar da vardı ama benim İzmir’im bu kadar değildi. Büyüdüğüm mahalle ve orada yaşayan insanlardı daha çok. Mutlu ve eğlenceli bir çocukluk geçirdim öyle bir atmosferde. Biz her şeye rağmen bütün çıkmazların içinden gülerek çıkmayı bilen bir aileydik.”

İstanbul’a gelince ne oldu? Nasıl bir Seda’yı getirmiş buraya? Neymiş beklentisi?