“Sana Ne Oldu?” söyleşilerinin üçüncü etabında başka bir halin peşini kovalıyorum. Yeni bir patikayı takip etmek nasıl bir şey?
Bazen hayatın içinde “Burası çıkmaz sokakmış, artık başka bir ihtimal gerekiyor” dediğimiz anlar var ya, işte onların öncesini ve sonrasını merak ediyorum.
Her şeyi bir kenara koyup mevcut hikayeden vazgeçmek, başka bir emek biçimi kurgulamak, ya da boşluğa düşmek…
Bu sefer sorularımın muhatabı Senem Bilgen Söker.
Senem, Ankaralı memur bir ailenin çocuğu. Dikiş dikmeyi çok küçük yaşta kendi kendine öğrenmiş. Çocukken kocaman şapkalar takıp “modacılık” oynar, annesinin elbiselerinden kesip arakladığı kumaş parçalarıyla bebeklerine giysiler dikermiş.
Eğitim hayatına iyi bir öğrenci olarak başlamış ama lisede ibre biraz haytalığa kayınca işler değişmiş.
Senem, Göcek’in kış aylarında yolları derelerle kesilen yukarı köylerinden birinde yaşıyor. Kedileri, köpekleri, tavukları ve eşiyle.
Büyük şehirde modanın peşini kovalamayı bırakmanın aslında işine yaradığını, yalnızlığın kendi sanatında derinleşmesini sağladığını söyleyen Senem, bugün dokuma ve keçe kullanarak tasarladığı giysileriyle adını duyurmuş bir girişimci.
Sheepinks isimli bir markası var. Ayrıca binden fazla kadının ürününün dahil olduğu Likya Kadın Kooperatifi ortaklarından ve tasarımcılarından biri…
Gönlünü modaya kaptırdığı çocukluk yıllarını sordum önce…
“Ankara’da doğup büyüdüm. Ben tam hatırlamıyorum, annem anlatıyor, kocaman şapkalar takıp evin içinde pozdan poza girip ben modacı olacağım diye gezermişim. Barbielerle çok oynadım. Erken yaşta kendi kendime dikiş dikmeyi öğrendim. Annemin güzelim elbiselerinin etek uçlarını, dantellerini kesip bebeklerime elbise yapardım. Modaya merakım biraz eskiye dayanıyor yani.”