Belgrad Ormanı, İstanbul’un Bizans döneminden bu yana nefes aldığı, içme suyunu sağladığı en önemli varlıklarından biri. Yaban hayatıyla, su kaynaklarıyla, aralarında Mimar Sinan’ın eserlerinin de olduğu tarihi bentleriyle hem doğal hem de kültürel bir zenginlik. 

Belgrad Ormanı’nın tarihi Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar uzanıyor. O dönemden itibaren önemini koruyan orman, Cumhuriyet’le birlikte farklı bir statüye geçip korunmaya alınsa da yıllar içinde alanının önemli bir bölümünü kaybetti.

500 yıldan uzun bir süredir Belgrad Ormanı adıyla İstanbulluların nefes alma alanı olan ormanın statüsü bugünlerde yeniden tartışmaya açıldı.  Ormanın “milli park” yapılması yönündeki çalışmalarla ilgili çevreciler ve yöneticilerin görüşleri farklı yönde.

Belgrad Köyü’nden Belgrad Ormanı’na

İstanbul’un ortasındaki bir ormanın isminin “Belgrad” olarak anılması ilginç olsa da sebebini anlamak için 16. yüzyıla dönüp bakmak gerekiyor.

Kanuni Sultan Süleyman’ın 1521 yılındaki Sırbistan seferi sonrası Belgrad’dan gelenleri buraya yerleştirmesiyle bölgenin adı Belgrad Köyü oluyor.

Ancak zamanla Belgrad Köyü’nün, bölgedeki su kaynaklarını kirlettiği anlaşılıyor. Bunun üzerine padişahın buyruğuyla köy başka bir yere taşınsa da ormanın ismi bu tarihi hikâyeden ötürü, o dönemden beri Belgrad Ormanı. 

Belgrad Ormanı’nı korumak için alınan ilk resmi önlem için bu padişah fermanı örnek gösterilebilir ancak alınan önlemlere rağmen yıllar içinde Belgrad Ormanı için tehditlerin artarak devam ettiği de bir gerçek. 

Bu gerçeğin tezahürünü rakamlarda görebiliriz. Öyle ki Belgrad Ormanı, son 130 yılda toplam alanının %60’ını kaybetti. 13 bin hektarlık ormanın güncel büyüklüğü şu anda 5 bin 237 hektar ki bu haliyle bile 7334 futbol sahası büyüklüğüne denk geliyor.