DEM Parti, 2016’dan bu yana ülkenin özellikle doğu ve güneydoğusunda neredeyse otomatiğe bağlanan kayyumlara alışık ve hatta bağışık.
Yerel seçim olur, geçmişte HDP’nin, bugün DEM’in kazandığı belediyelere bir süre sonra iktidar kayyum atar. ‘‘Teröre destek’’, ‘‘terör propagandası’’ ya da benzeri bir nedenle ama içinde çoğunlukla ‘‘terör’’ geçen bir gerekçeyle.
Bir sonraki yerel seçim gelir, HDP ya da DEM kayyum atanan o illeri, ilçeleri bir daha kazanır, iktidar - devlet ikilisi gelir, bir daha alır.
Esenyurt ise batıda ve CHP’li bir belediye. Ama ileri sürülen gerekçe aynı: PKK / KCK üyeliği.
Bir yönüyle alışılmadık, öte yönüyle beklenen de bir şey oldu. Çünkü, iktidar ve yandaşları, 31 Mart 2024 yerel seçimi daha olmadan Esenyurt’ta eninde sonunda bir şeyler olacağına kamuoyunu hazırladı.
Çünkü Esenyurt CHP ve DEM arasında “kent uzlaşısı”nın en bilinen örneğiydi. Türkçe meali, Esenyurt Belediye Başkanı Prof.Dr. Ahmet Özer’in CHP ile DEM’in üzerinde uzlaştığı bir isimdi. “CHP – DEM el ele, bunlar birlikte demlenmekte” sözleri, tam tamları çalmalar, işte daha o zamanlar başladı.
Özer, 10 yıldır CHP üyesi. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun danışmanlığını da yapmış bir akademisyen. Geçmişte HDP’den de belediye başkanlığı için başvuru yaptığı söyleniyor. Ama olmamış ya da olamamış.
Ahmet Özer hakkındaki iddia örgüt üyeliği. PKK’nın Avrupa sorumlusu Remzi Kartal ve haklarında çeşitli suçlamalar olan 600’den fazla kişi ile görüştüğü iddiası da gerekçelerden diğerleri.
Özer tutuklanıp, belediyeye kayyum atanınca, İmamoğlu başta olmak üzere CHP ayağa kalktı, DEM de. İstanbul, Esenyurt’a iki parti de çıkartma yaptı. DEM Partililer CHP otobüsünün üzerine çıkıp konuşma yaptı. DEM’in bileşeni sol partilerin bayraklarının CHP bayraklarına karıştığı fotoğraflar iktidar medyasını ve sosyal medyayı kapladı. Esenyurt sokaklarında zaman zaman “Kürdistan” sloganları atıldı.
İşte bu yüzden de CHP’nin bir kısmı Esenyurt meselesinde bir yerde, öteki kısmı başka bir yerde.
Bir de meselenin hakkındaki “Ahmak Davası” nedeniyle, İmamoğlu’na da bir gözdağı olarak yorumlandığı başka bir boyutu var. Esenyurt’a ses çıkarmayan, İmamoğlu ile kurulan bağa da katılmamış gibi oluyor ki, olaylar, olaylar durumu…
CHP’nin içindeki başka başka CHP’ler
CHP, tek bir CHP değil. Bir bütün ama bütün taraflarından baktığınızda aynı CHP’yi, aynı CHP’liliği görmeniz mümkün değil.
CHP’nin içinde başka başka CHP’ler, CHP’liler var.
Milliyetçi CHP’liler var mesela; Kürt’e de tahammülü yok, DEM’e hele hiç yok. Bunun yanında Suriyeliye de yok, Arap’a da yok, Afrikalıya da yok.
Ama CHP sosyalist enternasyonal üyesi.
Atatürkçülüğün de tonları var mesela. Koyudan açığa doğru. Laikliğin deseniz öyle, devletçiliğin, devrimciliğin deseniz öyle.
CHP içinde geçmişte HDP iken, şimdi DEM iken, yan yana gelmekten imtina edenler hep oldu. Bu HDP/DEM = PKK çıkarımından olduğu kadar, işin içine bayrak, dil, Atatürk, şehit, gazi gibi hassasiyetlerin de karışmasından. Kökü de yeni değil, eski bir tartışma.
Bugün üçüncü kez yerine kayyum atanan Ahmet Türk, yıllar önce İzmir’de taşlandığında avuçları patlarcasına alkışlayan CHP’liler vardı.
CHP’nin bir zamanlar MHP ile birlikte AKP’ye karşı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı gösterdiği hatırlanırsa, geçmişten bu yana farklı CHP’ler meselesi de biraz daha somutlaşır.
CHP’nin bir kesimi için Türkiye İşçi Partisi de marjinaldir, DEM de.
O yüzden Esenyurt meselesi üzerinden CHP’de kendisini milliyetçi, Atatürkçü olarak tanımlayanlar ya da seçim çevresinin duyarlılıklarını hesaba katanlar genel merkeze rağmen pozisyon aldılar. DEM’e mesafelerini daha da görünür kıldılar.
Bu onlar için ilk değildi, son olmayacağına da bahse girmek bedava.
Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş elbette ilk göze batan isimdi. Onu sırasıyla olağan şüpheliler Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan ve Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal izledi. Hatay eski Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ise geriden geldi, en ileriye geçti.
Onlar aslında adları öne çıkanlar. Onlar gibi başkaları da var.
CHP’nin 413 belediye başkanından 70 -100 kadarının Genel Merkez’in çağrısı üzerine İstanbul’a gittiği tahmin ediliyor.
Yönetim bir taraftan “sabahleyin yapılan duyuruyla öğleden sonraki düzenlenen etkinliğe her belediye başkanının gelemeyeceğini öngörecek kadar coğrafyaya hakimiz. Gönderdiğimiz bildiriler okundu. İstanbul’a yakın olanlar geldi” diyerek durumun kontrolü altında olduğunu, bir başkaldırıya maruz kalmadığını söylüyor.
Ama öte taraftan “askıya alalım bunların CHP üyeliğini, görsünler dünyanın kaç bucak olduğunu” diye tempo tutanlar da var.
Kumaşına göre elbise
Siyaset çok faktörlü bir denklem. Faktörleri dikkate aldın yendin, almadın yenildin.
Bir seçim çevresi var, Kürtlerin oyu yarışın sonucunu belirler.
Mesela İstanbul’da, Ekrem İmamoğlu’nun yarışı kazanması için hem milliyetçinin hem Kürtlerin oyunu alması şart. Ama öyle bir denge kurmalı ki, bir taraftan ötekine daha fazla ağırlık verdiğinde terazinin kefesi farklı tartar.
Öte yanda bir başka seçim çevresi var, milliyetçi – muhafazakar.
Orada, “şu geçen bulut DEM’li” desen, seçmen şemsiye açar. Afyonkarahisar gibi, İç Anadolu’nun, Karadeniz’in çoğu, Ege’nin, Akdeniz’in bir kısmı böyle.
Doğu, Güneydoğu’da da kimi yerde Arap, kimi yerde Kürt aday göstermeyen partinin işi zor.
Velhasıl kelam, Esenyurt meselesi de CHP içinde milliyetçi, Atatürkçü, DEM ile, DEM’liler ile yan yana gelmek istemeyenleri görünür kıldı.
Adları öne çıkanların hepsinin kendine göre var bir hikayesi.
Mansur Yavaş’ın tavrı
Mansur Yavaş CHP’den önce MHP’de siyaset yapmış bir ülkücü. Esenyurt’a gitmedi. Tavrını hukukçu kimliği üzerinden kaleme aldığı bir mesajı X (Twitter) üzerinden yayınlayarak kayda geçirdi. “Ben Atatürk ilkelerine bağlı bir Türk milliyetçisiyim ve CHP'nin içerisinde benim gibi düşünen son derece fazla insan var” sözüyle de “tarafını seçsin” diyenlere cevap verdi.
Yavaş, birkaç gün sonra DEM Partili Mardin, Batman ve Halfeti’ye kayyum atandığında da sessiz kalmadı, hukukçu kimliğine sığındı. Ama kimlik DEM’e de, iktidara da aynı oranda tepkiliydi: