Eylül ayının gelmesiyle havaların yavaş yavaş serinlemesi ve yaz rehavetini üstümüzden alması bir oldu. Ne de güzel oldu...
Sonbahar kapımıza dayanmışken hazırlıksız yakalanmamak için önlemimizi almak istedik. Çayınızı, kahvenizi yudumlarken okuyup izleyebileceğiniz, "tam da sonbahara uygun" dediğimiz kitapları ve filmleri derledik.
Ne okumalı?
Dönüşüm – Franz Kafka
“Gregor Samsa, bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” Bu meşhur açılış cümlesine, eminiz hemen hemen herkes hâkimdir. Eylül ayının gelmesiyle birlikte esasında herkes bir parça Gregor Samsa oluyor, değişiyor, dönüşüyor…
Eylülün gelmesi demek, sıcak yaz günlerinin etkisinin azalmasıyla belki de gerçekten “bunaltıcı düşlerden uyanmak” demek. Yaz rehavetini üstümüzden atmak; okula, işe, şehirlere geri dönmek demek. Adli tatilin bitmesi, yasama yılının başlaması, okulların açılması demek. Yani tam da Dönüşüm’ün konusu olan, bürokrasinin gri duvarları arasına geri dönmek demek. İşte bu yüzden Dönüşüm, sonbahar listemizde.
Sarı Yağmur – Julio Llamazares
Julio Llamazares, İspanyol edebiyatının en gözde yazarlarından biri. Yazar Sarı Yağmur adlı kısa nehir romanında, terk edilmiş bir köyün yaşayan son kişisi üzerinden hem ölümü bekleyen bir adamın ruh halini hem de bir köyün ve halkın tarihçesini sunuyor. Andres’in hayatının son günlerine şahit olduğumuz hikâye sonbahar yapraklarının sarı yağmuru altında geçerken, aynı zamanda bu mevsimin insan ömrünün son demlerine yaptığı çağrışımı düşündürüyor.
Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı – Ferit Edgü
Bu isme sahip bir kitap, en güzel elbette eylülde okunur. Llamazares’in Sarı Yağmur’da yarattığı atmosferin bir benzerinde, bu defa atı ve saman döşeği dışında hiçbir şeyi olmayan Çakır’ın hikâyesini okuruz bu kısa, fotobiyografik romanda. Hayatında hiçbir fotoğrafı bile olmamış Çakır’ın öyküsü, Edgü’nün yarım cümleleriyle, yarattığı yeni kelimelerle, tekrarlanan ifadeler ve kendine has diliyle sanki sürekli yeniden yazılır, her okurun gözünde farklı şekillerde canlanır ve Çakır her okumada yeni baştan doğar. Doğanın her sene tekrar tekrar aynı şeyleri yaşadığını gördüğümüz, eylül gelir gelmez kış dönümüne yaklaştığımızı hissettiğimiz ve bizim dışımızda dönen dünyanın kendi ritminin olduğunu en çok hissettiğimiz mevsimlerden olan sonbahara, böyle deneysel romanlar bizce çok yakışıyor.