Eylül ayı geldi çattı. Nasıl geçtiğini anlayamadık bile.
Biz daha yazın bittiğini idrak edememişken sonbaharın ilk ayını neredeyse geride bıraktık.
Yazın sona ermesiyle bizi kapıda bekleyen yeni rutinlere, kalabalık trafiklere, yaklaşan soğuklara hazırlayan bir ay oldu Eylül.
Değişen hava sıcaklıkları ve artık yüzünü kışa dönen doğayla birlikte hemen hemen herkes, kendi dönüşümünü yaşamaya başladı.
Yaz sıcaklarının miskinliğini üstümüzden yavaşça atmaya başladığımız sonbahar, hayatımıza yalnızca sarı alt tonlarını değil, başka güncellemeleri de getirir her sene.
Bir kere sabah serinliğine dayanamayanlar için o ceketler, yaz uykusundan uyanıp dolaplardan bir bir çıkar.
İzinler, tatiller bitmiş ve artık işe, okula geri dönüş zamanı gelmiştir. Bu da o çok özlediğimiz(!) eski rutinlerin geri gelmesi demek. Üşüyerek erkenden kalkmak, şiş gözlerle yıllardır bindiğin otobüse kaçıracakmış gibi koşmak…
Bazıları için de yeni rutinler oluşturmanın, geçmiş bitmiş bir mevsimi geride bırakıp “kendine yeni bir ben yaratmanın” ve yazın rehavetini üstünden atıp daha kesin kararlar almanın dönemine girilmiştir.
Sonuç olarak, kimi yazın bittiğine ikna olmaz, kimi ise yaz aylarını sonbaharı bekleyerek geçirir. Ancak basit bir ikilik gibi gözükse de sonbahar, içerisinde binbir çeşit renk ve insan tipi içerir.
Her bir karakterin yeniden ortaya çıktığı bu mevsimde okula, işe dönenler nasıl dönüşüyorlar, yakından bakalım istedik.
Uyku takvimini yeniden yaratmaya çalışanlar
Göz altı morlukları
Ayılmak için içilen ikinci bardak kahve
Rastgele konumlarda uyuklama
5 dakika aralıklarla kurulmuş alarmlar
İnadına verilmiş gibi hissedilen 8.30 dersi