Hepimiz papatya falına hayatımızda en az bir kez başvurmuşuzdur. 2010'larda doğan Alfa Kuşağı'nda hâlâ bu geleneğin sürüp sürmediğine dair çocuk sahibi ebeveynlerin bir fikri vardır herhalde. Ama eskiden modaydı. Merkezdeki sarı çiçeğinin etrafına ince beyaz yapraklar bezenmiş papatyayı elimize alır saymaya başlardık: Seviyor, sevmiyor, seviyor, sevmiyor... Ağzımızdan çıkan son sözcük kaderin hükmü olurdu. Ya seviyor ya da sevmiyor.

Kendi duygularından emin olması da öyle göründüğü kadar kolay değil insanın. Mesela polemiğin ve karmaşanın zirve yaptığı şu dönemde Türkiye'deki futbola, Süper Lig'e bakalım. İlk devrenin sonunda hislerimizin hesap kitabını yapabilecek noktadayız artık. Ne kadar seviyoruz ligimizi? Aslında sevmiyoruz ama müptelası olmuşuz bırakamıyor muyuz? Yine de gönlümüzü kaptırdığımız hiç mi bir şey yok? Bu defa kulağımızı tersten tutalım. Papatya falı bizim duygularımızın tercümanı olsun. Seviyor muyuz, yoksa sevmiyor muyuz? 

Galatasaray’ın ilk yarı performansı - Seviyor

Son iki sezonun şampiyonu, ilk yarının lideri Galatasaray ile başlayalım. Ağustos ayında Süper Kupa’da Beşiktaş’a 5-0 mağlup olunca Sarı-Kırmızılılar yüzüne bir parça su çarpmıştı. Young Boys'a elenerek Şampiyonlar Ligi'nin kapısından dönünce ise kafasını denize daldırıp çıkarttılar. Bir kendilerine geldiler. Lige de şu ana kadar namağlup unvanını koruyarak devam ediyorlar. 

16 galibiyet ve 2 beraberlik alan Okan Buruk’un öğrencileri, özellikle hücum hattında etkili bir performans sergiledi. Bir önceki sezonun devre arasında bir maç daha fazla oynamış olmasına rağmen 36 gol atmış olan Sarı-Kırmızılılar, bu sezonun devre arasına gelene kadar rakip fileleri tam 51 kez havalandırdı. Bu başarının mimarlarından biri hiç şüphesiz ki Victor Osimhen. Nijeryalı yıldız, 10 gol ve 4 asistle takımın en önemli hücum silahlarından biri. Tottenham maçında yaşadığı sakatlıkla sezonu kapatan bir önceki sezonun gol kralı Mauro Icardi’nin eksikliğini aratmıyor.