Suriye’de El Kaide kökenli HTŞ ve Suriye Milli Ordusu’na bağlı bazı gruplar 27 Kasım’da Suriye merkezi hükümetine karşı İdlib’de saldırıya geçti.
2011’de başlayan iç savaşın başlarından bu yana İdlib zaten muhaliflerin kontrolündeydi, yıllardır bir Suriye ordusu, bir muhalifler saldırıya geçse de el değiştiren küçük bölgeler dışında statüko pek değişmiyordu.
Bu sebeple bu saldırı ilk günlerde yine çok ses getirmedi. Ta ki, muhalifler Halep’e girene kadar.
O zaman gördük ki Suriye ordusu, statükonun iyi kötü devam ettiği bunca yıldır sandığımız kadar güçlü değilmiş. Önce Halep’i, ardından Hama ve Humus’u birkaç gün içinde terk eden merkezi hükümet ordusu, son olarak 8 Aralık’ta Şam’ı da çatışmadan muhalif gruplara teslim etti.
Peki nasıl oldu da Suriye merkezi hükümet ordusu, önce ABD, Körfez ülkeleri ve Türkiye dahil birçok ülkenin desteğini alan muhalefeti püskürttükten ve yerini sağlamlaştırdıktan yıllar sonra böyle birkaç günde dağıldı?
Suriye merkezi hükümet ordusu koalisyonu
Suriye’de muhalifler silahlandıktan birkaç yıl sonra İdlib, Halep, Deraa, Hama ve Humus’ta birçok bölgeyi ele geçirmişlerdi.
Şam’a doğru giden bu yolda ilerleyen muhaliflerle başa çıkmak için Beşar Esad’ın desteğe ihtiyacı vardı.
Bu destek karada İran, havada Rusya’dan geldi. Yani Suriye merkezi hükümetinin ordusu tek başına bir ordu değildi, İran ve Rusya’nın da katıldığı bir koalisyondu.
İran’ın Devrim Muhafızları’na bağlı, Orta Doğu bölgesinde Şii İslami devrimin etkisini yaymak ve İran’ın kılıcını bölgenin tepesinde sallandırmak için yıllardır ilmek ilmek çalışan Kudüs Gücü, bu desteğin en önemli ayağı oldu.